Ana içeriğe atla

Kayıtlar

''Bir başkadır benim memleketim''(*)

  Olimpiyat Oyunları ve İsmail Haniye Ragıp Duran İki küresel olay, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları ve İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesi, Türkiye'de Avrupa ülkelerinden biraz farklı bir şekilde algılandı. Cumhuriyet gazetesine (Muhalif, Kemalist, 37,400   tiraj) göre Cumhurbaşkanı, "Paris 2024'ün açılış törenine davet edildi ancak 13 yaşındaki torununun itirazı üzerine gitmeyi reddetti". Cumhurbaşkanı Erdoğan,   ‘’Torunum   ‘Dede, Paris'e gitme, çünkü orada LGBT propagandası yapacaklarmış’ dedi, ben de bu törene katılmama kararı aldım" dedi. Fransız kamu televizyon kanalı France 24’e göre bu açıklama doğru değil. Çünkü televizyonun yayınladığı habere gore, Cumhurbaşkanı Macron tarafından açılış törenine davet edilen devlet ve hükümet başkanları listesinde   Putin ve Erdoğan'ın isimleri yer almıyor. Türkçe'de bir söz vardır: "Yalandan kim ölmüş?'' Türkiye’de bazı köşe yazarları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz

YİNE ÇUVALLADILAR!

Ragıp DURAN Paris 2024 açılış töreni yayını başladığında kuşkulandım. Çünkü canlı yayında TRT Spor, Eurosport’un 26 saniye arkasından geliyordu. ‘’Stream latency’’ adı verilen sistem sayesinde, yayıncı kuruluştan gelen canlı yayını geciktirmek mümkün. Belli ki TRT bu denetim/sansür yöntemini kullanmış. Çünkü sonlara doğru TRT yayını şak diye kesti. ‘’Geleneksel Türk aile ve ahlak kültürünü muhafaza etmek için’’ filtre kullanılmış. İki nokta: * TRT, sunucu ve yorumcularını Fransızca bilmeyen ve genel kültürü zayıf çalışanları arasından görevlendirmiş. Eurosport’un yorumcuları çok daha iyi idi, üstelik de hiç yayını kesmedi. * TRT’nin sansürü sosyal medya sayesinde faş olunca, gizlemek istedikleri sahneler daha fazla gündeme geldi. Bu olay bir kez daha kanıtladı ki, Türkiye çağdaş Batı dünyasının bir parçası değil. Dahası bu gerçeği gizlemek için en fazla 1-2 saatte ortaya çıkan yayın kesme-sansür gibi yöntemlerden medet umuyor. Türkiye Olimpiyat heyetinin Auschwitz modeli ünif

Son Yüzyıl Felsefesinin Eleştirel Romanı

  * Frankfurt Okulu Ayetullahlarının kolektif biyografisi olan ‘’Büyük Uçurum Oteli’’(*) kitabında, Marksizm, Kapitalizm, Sosyoloji, Psikanaliz, Aydınlanma …vb… geçit töreninde. Hedef özgür toplum, mutlu yurttaş, ama... Ragıp Duran Başlangıçta bir uyarı: Öyle hafta sonu, boş zamanı değerlendirmek için divana uzanıp okunacak bir kitap değil. Özellikle benim gibi felsefe bilgi ve kültürü sığ olan okur, ilerlemek için sık sık mola verip, Google dahil bazı kaynaklara başvurmak zorunda. Guardian gazetesinin Kültür servisi eski editörü Stuart Jeffries devasa bir işe girişmiş:   1923’de kurulmuş olan Frankfurt Okulu’nun, önder ve mensuplarının biyografilerinden yola çıkıp, bugüne kadar geçirdiği felsefi ve siyasi güzergahın röntgenini hatta MR’ını çekmiş.    Adorno, Horkheimer, Benjamin, Fromm, Marcuse, Habermas   ve daha nicelerinin eserlerini didik didik taramış, mektuplarını okumuş, söz konusu sosyal bilimciler hakkında yazılmış kitapları gözden geçirmiş,   Antik Yunan çağı filozofla

1 KİTAPTAN 5 KİTABA ÇİÇEK DÜRBÜNÜ

  * Beceriksizlik ya da teknolojik karmaşa, enfes bir kolaj tablosu yaratmış. On yıl çalışsanız böyle tesadüflere rastlayamazsınız. Bir kitap zaten başlı başına bir mucizedir bazen, 5 kitap nişanlanınca çiçek dürbünü görüntüleri yaratıyor.   Ragıp Duran       Baştan yazayım: Meraklı ama maymun iştahlı dolayısıyla dağınık bir okurum. Kitapsız yaşayamam ama bazen kimi kitapları, sonuna kadar okuyamadan, kışın şömineye (?) yazın çöpe attığım olmuştur. Genelde 3-5 kitabı eş zamanlı okurum, değişiklik/çeşitlilik olsun diye. Ayrıca türüne göre her kitabın kendine has okuma mekanları  ve saatleri var: Ciddi, teorik kitaplar yatakta okunmaz. Onların ikametgâhı masa başıdır. Oturma odasında koltukta okunur kitapların çoğu. Işık sağdan gelecek. Az bir kısmı iskemlede. Hiç bir kitap yemekten sonra sahaya çıkmaz. Koltuk ve iskemlede okunanların saati bellidir: 10.00- 14.00. Kitap okurken ya klasik müzik ya da enstrümantal parçalar dinlenir. Çerez meyve filan yenmez. Sigara içilebilir.   

Futbolun F'si ve Faşizmin F'si!

  Ragıp Duran Mutsuzluk asla tek başına gelmez. İşte geçtiğimiz hafta Türkiye'nin başına gelen uğursuzlukların kapsamlı olmayan bir listesi. Kabus günleri... - 2 Temmuz, 35 aydın, sanatçı, solcu ve Alevi aktivistin İslamcı bir güruh tarafından ateşe verdiği bir otelde linç edilerek öldürüldüğü Sivas katliamının 31. yıldönümüydü. Güvenlik güçleri olaya müdahale etmemişti. - Ahmet Handan El-Naif (17) adlı genç bir Suriyeli işçi, Antalya'nın   Serik ilçesinde bıçaklanarak öldürüldü. Irkçı cinayetle suçlanan üç Türk saldırgan gözaltına alındı. - Ankara tarafından bölgenin Kürt sakinlere karşı örgütlenen, eğitilen ve finanse edilen yüzlerce silahlı cihatçı, Suriye’nin kuzeyinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin işgali altındaki bölgelerdeki polis karakollarına, bankalara ve diğer askeri binalara saldırdı. Türk bayrakları yakıldı ve Türk plakalı kamyonlar ve diğer araçlar kurşunlandı. Yerel kaynaklara göre çok sayıda İslamcı silahlı militan ve Türk askeri vurularak öldürüldü.   

Aşırı Sağ Önce Medyaya Geliyor

  Ragıp Duran 27 Haziran 2024 Perşembe #aşırı sağ ,  #emmanuel macron ,  #fransa ,  #marine le pen ,  #medya ,  #ulusal birlik Fransa’da hayati bir seçim döneminde Macron yönetimi tüm kamu medya kuruluşlarını bir holdingin tekeli altında birleştirmeye çalışırken, aşırı-sağcı Le Pen, iktidara geldiklerinde kamu medya organlarını özelleştireceklerini ilan etti. Konu, ilk bakışta sadece Fransa’yı ilgilendiriyormuş gibi görünüyor. Oysa Fransa’da mevcut Macron hükümetinin olsun, iktidara gelmeye hazırlanan Marine Le Pen’in Ulusal Birlik (Rassemblement National, eski Ulusal Cephe) partisi olsun, her ikisi de, kamu medyasının geleceği konusunda son derece olumsuz ve tehlikeli girişimler peşindeler. Onların yaklaşımı başka ülkelerde ya zaten gerçekleşti (Türkiye) ya da önümüzdeki dönemde gerçekleşebilecek (İngiltere, Almanya). Macron’a az çok muhalif De Gaullecü partide aradığını bulamayıp bir bakanlık uğruna Macron’un partisine geçen eski adalet bakanı, bugünün kültür bakanı Rachida Dati (ki

AĞACA BAKIP ORMANI GÖRMEMEK YA DA ORMANI İNKAR ETMEK

  TÜRKİSCHE POST Türkiye’de Bir Alman Propaganda Gazetesi (1926-1944)   * Dr.Resul Alkan’ın kitabı önemli bir konuyu irdeliyor. Ama bir yandan meselenin siyasi tahlilini sorunlu hatta çarpık bir şekilde yapıyor bir yandan da teferruatın içinde kaybolup esası es geçiyor.   Ragıp Duran   Konusu ne olursa olsun, bir kitap, yazarının marifetiyle ilk 20-30 sayfada okuru kendisine çekebiliyorsa iyi bir kitaptır. Yazarın dili, uslubu, sürükleyici, meraklandırıcı hatta heyecanlandırıcı bir biçem ve içerik taşıyorsa, o kitap sonuna kadar okunmayı hak etmiştir. Herkesin okumak istediği/okuması gereken çok sayıda kitap var, ama kimsenin yeteri kadar zamanı yok.   Resul Alkan’ın ‘’Türkische Post-Türkiye’de Bir Alman Propaganda Gazetesi (1926-1944)’’ (TP) başlıklı kitabını İnternet’te görünce hemen sipariş ettim ve okumaya başladım. Başlık yani konu yeterince ilginç ve önemli. Ama yurtdışında yaşayınca kitap konusunda eşin-dostun öneri ya da tavsiyelerini hemen almak her zaman m