Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım 11, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HAKLILIĞIN İNADI/ERDOĞAN’IN İNADI

  Siyasi ve barışçı bir mücadele aracı olarak açlık grevi, ölüm orucuna dönüşürken Erdoğan gayrı ciddi bir şekilde BDP’yi suçlamayı sürdürüyor. Kürt cenahı bir yandan eylemin haklılığını ve meşruluğunu anlatmaya çalışırken bir yandan da ölümleri engellemek için çare arıyor. Birkaç kulak duyar gibi ama idam  propagandacısı Erdoğan’ın kapısı kör! 1 2 Eylül günü ‘süresiz ve dönüşümsüz’ açlık grevine başlayan ilk grup iki ayı doldurdu ve kritik aşamaya çok yaklaştı.  Artık ölüm orucu niteliğine bürünen hareketin ilk başladığı beş cezaevinden maalesef ölüm haberlerinin gelme tehlikesi yüksek. Bu aşamada öncelikli olarak birkaç  konu ön plana çıkıyor: -           Hükümet, devlet denetiminde olan, yani insanların can güvenliğini sağlamakla sorumlu olduğu resmi bir mekandan tabut çıkmasının kendisini içte ve dışta ne kadar güç duruma düşüreceğini bildiği için, şimdiden grevcilere müdahale ederek zorla besleme seçeneğini gi...

NEFRET SÖYLEMİ ÜZERİNE

  Her şeyin atomize olduğu günümüzde, giriş-gelişme-sonuç ya da tez-antitez-sentez yaklaşımlarına uyamadan Nefret Söylemi hakkında güncel ama kısa, parçalı gözlem, düşünce ve hatırlatmalar: ·         ·       Herhangi bir konuya girişirken önce tarihine bakmak gerek. Nefret Söylemi deyiminin ilk kullanılış tarihi 1994, mekanı  Ruanda Soykırımı. Dolayısıyla nispeten yeni. ·         ·       Hollandalı Marksist semiolog Teun A. Van Dijk,  Ekim ortasında Bilgi Üniversitesindeki konferansında hatırlattı: Mealen. Nefret Söylemi, ‘Ben seni sevmiyorum. Ben senden nefret ediyorum’dan çok öte bir olgu. Çünkü fikir ya da hissiyat ifade ederken, tekil ya da çoğul bir grubu hedef almak, ve ondan nefret ederken ona şiddet uygulama amacı gütmek lazım. Kısacası kimseyi sevmek zorunda değilsin. İstediğin kişi kurum ya da tutumda...