Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 24, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

‘’MGK Kararları 1984’ü, davalar 1981’i andırıyor’’

29 Ekim 2010 YENİ ÖZGÜR POLİTİKA Deneyimli gazeteci Ragıp Duran, PKK’nin eylemsizlik kararının TSK’yi rahatsız ettiğini söyledi . Sorularımızı yanıtlayan Ragıp Duran, MGK’nin son kararlarına dikkat çekerek, PKK’ye ağırlık verilen iki sayfalık bildirinin, 1984’deki ve sonraki dönemdeki sıradan, klasikleşmiş bildirilere çok benzediği yorumunu yaptı. “Üstelik MGK toplantısı yetmemiş olsa gerek ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve kuvvet komutanları bir zirve daha yapmışlar. Bu bildiri sayesinde AKP’nin İkinci Kürt Açılımı da ciddi herhangi bir adım gerçekleştiremeden sona ermiş oldu” şeklinde konuşan Duran, “MGK bildirisi ile TSK, AKP’ye mi mesaj gönderdi” sorusunu yöneltti. “PKK’nin eylemsizlik kararı kaçınılmaz olarak TSK’yı rahatsız etti” diyen gazeteci Ragıp Duran, bunun nedenini ise, “Çünkü bu karar saldırganın kim olduğu, savaşı kimin daha çok istediği konusunda belirli bir işaret ve adres gösteriyordu” sözleriyle açıkladı. TSK’nin ve AKP’nin Kürt meselesini esasen ve neredeyse sadece b

ÇIĞLIK ENİNDE SONUNDA DUYULUR

•Düşünce, ifade, basın özgürlüğü zor, karmaşık ve çok boyutlu bir süreç. Salt siyasal değil, ideolojik, tabusal, toplumsal duvarları da aşmak gerek. Globalleşme deniyor ya, AB hedefine yaklaşsak bile kar...Bu yazının başına gelecekler bile meçhul. Fransa. 80’li yılların sonu. Cumhurbaşkanı ‘solcu’ Mitterrand. Başbakan ise sağcı Chirac. Cohabitation (Birlikte yaşama) dönemi. O hafta kurt ve tilki Mitterrand, bir punduna getirip Başbakan’ı yine ofsaytta bırakan bir hamle yapmış. 68 Mayıs’ının garip medyatik ürünlerinden biri olan ‘Charlie Hebdo’da (Charles’ın Haftalık Dergisi) kapakta bir karikatür. Mitterrand, Chirac’ın arkasında, şaapıyor! François bu arada Jacques’ın kulağına, gülümseyerek, ‘Hani başın ağrıyordu!’ cinsinden bir söz sıkıştırıyor. Journal Bete et Mechant (Hıyar ve Haylaz Dergi) zaten piyasaya çıktığından beri neredeyse her hafta on-on beş davayla uğraşıyor, kimini kazanıyor, kimini kaybettiği için de tazminatlar filan ödüyor. Şimdi temiz Istanbul çocuğu

Savaş medyası ile barış sağlanamaz

Bu yazı 24 Ekim 2010 tarihli Birgün gazetesinde yayınlandı. Türk egemen medyası, Kürt meselesini bağımsız ve özgür bir şekilde izleyip aktarabiliyor mu? Neden? Bu medya niçin barış talep etmiyor? Gazetecilik/habercilik barışı sağlayabilir mi? Nasıl? Medyanın, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, özellikle 1980’lerden bu yana, yani ilk başlarda ‘Yeni Dünya Düzeni’ olarak tanımlanan ve artık ‘Neo-liberal Dönem’ olarak bilinen dönemde, işlevi, amacı, hatta tanımı büyük ölçüde değişti. Eskiden, bugüne oranla daha fazla gerçekçi, daha fazla kamu yanlısı bir kimliğe sahip olan matbuat/basın, medyaya dönüştüğünden bu yana daha çok siyasi, iktisadi ya da askeri veya ideolojik iktidarın sözcüsü gibi davranmaya başladı. Geçmişte gazeteci-yazar olarak John Reed’in Sovyet Devrimi, Ernest Hemingway’in Balkan Savaşı, Albert Londres’un Birinci Dünya Savaşı, daha yakın geçmişte John Pilger ile Robert Fisk’in Ortadoğu konusunda yazdıklarını okuduğumuzda, çatışma bölgelerinde, savaş dönemlerinde