* Osman Ulagay, 82 yıllık yaşamından önemli bulduğu dönemlerin anılarını kaleme almış. Siyasetsiz bir ekonomi, emekçisiz bir iş dünyası ve bol bol kapitalizm övgüsü. Halbuki…
Ragıp DURAN
Diplomat ve gazeteci anılarına meraklı olduğum için Osman
Ulagay’ın ‘’Bir Ömrün Aynasında/Türkiye’de 82 yıl’’( Doğan Kitap, 2025, 227 s.)
başlıklı kitabını aldım ve okudum.
Son derece efendi, iyi tahsil terbiye görmüş, sessiz
sakin, köklü bir burjuva aileden gelmiş, kültürlü bir gazeteci olarak bilinir
kendisi.
Kitabın 31 satırının altını çizmişim. Hepsini yazacak
değilim.
Öncelikle bizde Ekonomi Servisi denilen bölümün gerçek
adının İş Dünyası hatta İşverenler Departmanı olduğunu saptamak gerek. Zaten
Ulagay’ın anılarında ve kitabın sonundaki fotograf albümünde de hep işveren
kuruluşları, büyük patronlar ve hükümet üyeleri ön planda. Çalışanlar, işçi
sendikaları Ulagay’ın ilgi alanına pek girmiyor anlaşılan.
1973 yılından itibaren gazetede yazılar yazmaya
başladığını belirten Ulagay’a sormak lazım: 52 yıldır Türkiye’de sizin anı
kitabınıza girecek çapta ve nitelikte işçi hareketi, grev/lokavt, sendikal etkinlik gerçekleşmedi
mi? Yoksa bunlar ekonominin konusu değil mi?
Çocukluk ve ilk gençlik dönemleri, birçok anı kitabında
olduğu gibi, burada da samimi, doğal bir şekilde anlatılmış. Güzel. Daha
sonraki dönemlerinde de zaman zaman ilgi çekici hadiseler anlatmış Ulagay.
İçten yazıyor, nispeten alçakgönüllü. Yine de kitabın kapağına kendi
fotografını ve köşesinden kesitleri koymayı ihmal etmemiş.
Önemli bir eksiklik: Ulagay, klasik bir teknisyen ya da
bürokrat gibi ekonomiyi birçok yerde ve büyük ölçüde siyasetten, ideolojiden
ayrı, bağımsız bir alan gibi ele alıyor.
Adalet Çavdar gibi bir editör olmasına rağmen kitap
özellikle sonlara doğru, şoför terminolojisiyle, aksı dağıtmış gibi. Tekrarlar
sırıtıyor, kronolojik akış bozulmuş, anakronik cümleler var. Dahası kitabın son
bölümlerinde yazar, anı aktarmıyor, geleceğe ilişkin ekonomik tahliller ve
tahminler yapıyor. Ayrıca daha önce yayınladığı kitaplarının marketingi
bağlamında o kitapların özetini veriyor. Yersiz ve gereksiz. Kitabın başına ya
da sonuna ‘’Osman Ulagay’ın Yayınlanmış Kitapları’’ listesini koyarsın,
meraklısı gider alır okur.
Gelelim takıldığım noktaların en önemlilerine:
Henüz 9. sayfada Atatürk övgüsüyle karşılaşınca yüzüm
buruştu. İlkokul çocuklarının ‘’Türküm, Doğruyum, Çalışkanım’’ yemini ile
‘’Atam atam/Sen kalk da ben yatam’’ sloganı aklıma geldi. Neyse ki kitabın
tümüne sirayet etmemiş bu Kemalizm tutkusu.
Ulagay, Manchester Üniversitesinde ‘’Kemalizm ve Ulusal
Kalkınma’’ konusunda master derecesi almış.
Ulagay, Türkiye’de yaşayan ve T.C. vatandaşı olan Rum,
Ermeni ve Yahudilerden söz ederken ‘’Türk ve Müslüman olmayan kişiler’’(s.16)
diyor. Arjantinli mi bu insanlar? Türkiyeli sözcüğü o kadar mı sakıncalı?
‘’Kelli felli’’ mi, yoksa ‘’Kerli ferli’’mi? (s.20).
12 Mart’ta İstanbul’da sokağa çıkma yasağı, Ulagay’ın
iddia ettiği gibi evlere baskın yapıp ‘’zararlı kitapları’’ toplamak için mi
yapılmıştı? Yoksa İsrail Konsolosu Elrom’u kaçıran devrimcileri yakalamak için
mi? (s.120).
İbrahim Kaypakkaya’dan söz ederken, onun herhalde en
önemli özelliği olan Türk solunu Kemalizmden kurtarma tutumuna neden
değinilmemiş? (s.122).
‘’Sanırım onlarda memnundu bu yakınlıktan’’ cümlesinde da
ayrı yazılmayacak mıydı? (s.151).
Ulagay anılarında birkaç yerde galiba gazeteci olduğunu unutuyor:
’’Dalan’ın jesti sayesinde Turgut Bey’i İstanbul’da ilk kutlayanlardan biri de
ben oldum’’. (s.159).
‘’Kendisinin başbakanlığı duyulur duyulmaz Tansu Hanım’a
başarılar diledim’’(s.173).
‘’Bakan olduğu zaman kendisini kutlamaya gittiğimde…’’(s.191)
Gazeteci, seçim kazanan siyasetçiyi ya da Başbakanlığa
atanan politikacıyı kutlamaz, başarılar dilemez. Gazeteci siyasetçilerden demeç
alır, onlarla söyleşi yapar, onlar hakkında haber yazar.
Ulagay, Taraf gazetesinden söz ederken Ahmet Altan’ın TSK
karşıtlığını hatırlıyor da, Taraf’ın esas olarak Gülen Cemaatinin bir operasyon
aygıtı olduğunu pas geçmiş. (s.215).
Önce Özal hayranı olan Ulagay kitabın birçok bölümünde
serbest girişim ya da piyasa ekonomisi adı altında ciddi ciddi kapitalizm
reklamı yapıyor. Davos’u övüyor, neo-liberalizmin ‘’faydalarından’’ dem
vuruyor. Dengelemek için de Marx’tan, Londra’daki evinden söz ediyor.
Liberalizm, Ulagay’ın anılarında galiba kapitalizmin parlak bir takım elbisesi…
Kitabın başında Kemalizm’i selamlayan Ulagay,
Cumhuriyet’teki ‘’Ağır Kemalist Abiler’’in baskısıyla gazeteden ayrılmak
zorunda kalmıştı.
Ulagay’ın ekonomiyi siyasetten büyük ölçüde bağımsız bir
şekilde ele aldığını belirtmiştim. Galiba boş yere soruyorum ama, ‘’savunma
sanayi’’ adı verilen devasa sektörü yani savaş harcamalarını bir başka deyişle Kürt
Meselesini gündeme hiç getirmeden Türkiye’de ekonomi tahlili yapılabilir mi?
Düş kırıklığına uğradım. Liberal de olsa Ulagay’dan böyle
bir anı kitabı beklemiyordum. (SON/RD)
Yorumlar