Ana içeriğe atla

SEVGİLİ ÖRDEK : ŞAHANE BİR GAZETECİ(LİK) KİTABI

 * Zincirli Ördek’in 15 yıllık muhabiri Christophe Nobili, kendi gazetesinin yönetiminin bir açığını/yolsuzluğunu yakalamış. Bunu nasıl soruşturduğunu, başına neler geldiğini çok güzel anlatıyor.

 

Ragıp Duran



Le Canard Enchainé, doğum tarihi 1915. Temel faaliyeti, kim olursa olsun, yakaladığı her kişi ve kurumun yasadışı, gayrı meşru, sakat ve kamu çıkarını zarara sokan girişim ve eylemlerini derinlemesine araştırıp soruşturup kanıt ve belgeleriyle yayınlamak. Yayın politikası anti-militarist. Başta siyasi iktidar, haksızca zengin olanlar ve kilise olmak üzere tüm iktidar odakları ve kurumlarının kirli çamaşırlarını sermek Canard’ın temel görevi.

Canard, Fransızca’da hem ördek demek hem de argoda gazete. 


Fransız matbaa işçilerinin 1883 yılında yayınladıkları meslek jargonu/argo sözlüğünde, ‘’Gazete’’ sözcüğünün karşılığı olarak ‘’Menteur’’ denmiş. Yalancı!

https://books.google.gr/books?id=-NANAAAAQAAJ&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_ge_summary_r&cad=0#v=onepage&q&f=false

Özel habercilik Canard’ın temel misyonu. Gazeteyi renklendiren çok sayıda kaliteli karikatüristin eserleri. Ayrıca uslubu da mizahi ve özgün. Zaten logonon altında da ‘’Çarşamba günleri çıkan mizahi gazete’’ yazıyor.


Canard’ın haftalık tirajı 500 bin civarındaydı. Salı geceleri Bakanlıkların motosikletli görevlileri matbaanın önünde ilk nüshaları beklerdi. İnternet yaygınlaşalı tiraj düştü. Bir de Canard günümüz gençliğine pek hitap edemiyor. Haftanın siyasi aktüel gelişmelerine göre değişen satış rakamlarında son dönemlerde ortalama satış 120 bin civarinda. Son derece kârlı bir ticari şirket olarak Canard’ın kasasında yaklaşık 130 milyon euroluk bir kâr kalemi var. Gazete kârını ortaklarına dağıtmıyor, ekonomik ve editoryal bağımsızlığını korumak için bankada tutuyor. Bu tutarın bir kısmını da gazeteye alt yapı yatırımı olarak değerlendiriyor. Ne var ki 2020’den bu yana Canard’ın hesaplarında kâr/zarar dengesi zarar lehine gelişiyor.

Ben bu haftalık gazeteyi herhalde yarım asırdır izlerim. Bugüne kadar bir santim ilan almamış olması Canard’ın bir başka özelliği. Tek geliri bayii satışı ve abonmanlar. Ek yayınlar da çok para getiriyor. Künyede, gazetenin sahibi olarak yöneticiler ve ‘’gazete çalışanları’’ ibaresi var.

20. asrın sonlarına doğru, her şeyin çürüyüp bozulmasıyla Canard’ın da bu genel yozlaşmadan payını aldığı yolunda somut emareler ortaya çıkmış hatta bu konuda birkaç kitap bile yayınlanmıştı. (Mesela Bkz. https://apoletlimedya.blogspot.com/2023/12/zincirli-ordek-sanyordum-megerse-sabkal.html, Zincirli Ördek sanıyordum meğerse sabıkalı kazmış!).Z

JCLattès yayınları tarafından 2023 yılında piyasaya çıkarılan ‘’Cher Canard’’ (Sevgili Ördek) başlıklı 249 sayfalık kitabı bir gecede sabahlayarak okudum bitirdim. Çünkü okumaya başladığımda bırakmak mümkün olmadı. Polisiye roman kadar sürükleyici üstelik de özel habercilik, gazetenin iç işleyişi, yönetim-çalışan ilişkileri, muhabirlerin kendi aralarındaki münasebetler, istihbaratçılarla buluşmalar, emniyet, adliye yetkililerinin yaklaşımları gibi son derece cazip ve ilginç konular bir film şeridi gibi akıp gidiyor sayfalarda. Nobili yemeye içmeye de pek meraklı olduğu için, yemekli toplantıların menülerini aktarırken iştah kabartıyor.

 

Christophe Nobili

 

Nobili (54), 2017 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa bir süre önce, sağın güçlü adayı eski Başbakan François Fillon’un eşini ve çocuklarını Meclis’te asistan olarak çalışıyor gösterip maaş bağladığını ortaya çıkaran gazeteci. Skandal gün yüzüne çıkınca Fillon’un seçilme şansı neredeyse sıfıra inmesinin yanı sıra Fransız adliyesi Fillon’u yargıladı. Hem 1 yılı yatarı olan 4 yıl hapis cezasına çarptırdı, 10 yıl siyaset yasağı getirdi, hem maaş tutarlarını geri ödemesini sağladı hem de 375.000 Euro para (15.375.000 TL) para cezasına hükmetti.    

Nobili, bir gün tamamen tesadüfen, kendi gazetesinde hiç çalışmamış, tek bir yazısı, tek bir karikatürü çıkmamış bir kadının maaş bordrosunda kayıtlı olduğunu ayrıca gazetenin bu hanıma basın kartı çıkarttığını keşfediyor. Edith Vandendacle adındaki bu kadını gazetede hiçbir çalışan tanımıyor. Ama Edith 25 yıldır kadrolu redaktör olarak görünüyor. Maaşı ortalamadan yüksek. Her yıl artıyor. Sonra da ballı bir ikramiye ve prim alarak emekli oluyor. Hanımefendinin gazeteye toplam maliyeti toplam 3 milyon euro civarında.

Nobili’nin iyi kaynakları var. Kıdemli, sağlamlığı denenmiş kaynaklar bunlar. Kendisi yazmıyor ama belli ki Fransız iç istihbaratının üst düzey bir görevlisi bu kaynak. Onunla Paris dışında lokantalarda buluşuyor. Gerekli bilgi ve belgeleri alıyor. Edith hanım, gazetenin eski yöneticisi ve karikatüristi André Escaro’nun hayat arkadaşı. Escaro, emekli olduktan sonra Paris’in dışında yaşıyor ama her hafta gazetenin 2. sayfasındaki kısa haberler sütunlarına 5-10 illüstrasyon çizip yolluyor. Gazetenin şimdiki yöneticileri, eski yoldaşlarına kıyak yapmak için, Edith hanımın da huzurlu bir hayat ve bir emekli yaşantısı geçirmesi için, gazeteye hiçbir katkısı olmayan bu hanımı kadroya alıyor, maaş bağlıyor, zaman zaman ikramiye ve prim de veriyor. Yetmemiş, Basın Kartı veren resmi kuruma da yalan beyandq bulunup hanımefendiye basın kartı çıkartmış.

André Escaro

 Nobili, önce istihbaratçıdan gelen bilgi ve belgeleri denetliyor doğruluyor sonra gazete içinde sürdürüyor anketini. Meslekdaşlarının hiçbiri konudan haberdar değil. Ama aynı şekilde, 2-3 muhabir dışında, kimse Nobili’den yana değil. ‘’Yok canım olamaz böyle bir şey!’’, ‘’Kendi aralarında bir düzenleme yapmışlar, ne var bunda?’’, ‘’Sağcılara malzeme verme!’’, ‘’Kendi gazeteni mi vuracaksın?’’ gibi karşılıklar alıyor kahramanımız. Nobili ‘’Biz herkesin foyasını ortaya çıkarmak için gazetecilik yapıyoruz. Bizim gazetede varlığı artık kanıtlanmış bir skandal başka bir kurumda olsa manşetten girerdik, şimdi susacak mıyız?’’ diyor. Avukatlarla görüşüyor. Uykusuz geceleri artıyor. ‘’Bu haberi kendi gazetemde yayınlayamam. Başka bir yerde yayınlasam işten atarlar. Üstüne bir de hain muamelesi yaparlar. Ama bu gerçeği daha ne kadar saklayabilirim?’’.
Nobili kendini sağlama almak için asırlık gazetede hiç var olmamış bir mekanizmaya müracaat ediyor ve Gazeteciler Sendikasını örgütlüyor Canard’da. Kendisi de sendikasının iş yeri temsilcisi seçiliyor. Patron konumundaki iki yönetici bu durumdan çok rahatsız. ‘’Canard’da patron yok ki sendika olsun!’’ diye itiraz ediyorlar.

Canard'ın iki patronu:Nicholas Brimo ve Michel Gaillard

Nobili bu arada yaşadığı olayları aktarırken, Canard’ın kapalı bir mafyatik örgütlenme olduğunu, yönetimde şeffaflık olmadığını, çalışanların yaklaşık 150 gazeteci ve karikatüristin gazete yönetiminde hiçbir söz hakkı olmadığını yazıyor. Gazete yöneticilerinin ev bark hatta şato sahibi olduğunu, kendilerine yüksek maaş bağladıklarını da kaydediyor.

Avukatlarının tavsiyesi üzerine, gazetenin iki esas yöneticisi ve onların avukatlarıyla bir toplantı düzenleniyor. Yönetimin tavrı iğrenç: Nobili’ye dolaylı olarak mevki, makam, zam önerip haberden vazgeçmesini talep ediyor iki yönetici. Red cevabı alıyor tabi ki. Ve tüm bu süreçte Nobili gazetede çalışmaya devam ediyor. Sonunda kahramanımız avukatlarının da yönlendirmesiyle Savcılığa bir şikayet dilekçesi yazarak olayı faş ediyor. Fransız medyası da izliyor gelişmeleri. Soruşturma başladı, yöneticiler, gazete çalışanları savcıya ifade verdi. Dava açıldı. Bugün 97 yaşındaki Escaro’nun sağlık sorunları nedeniyle duruşmalar sürekli erteleniyor. Savcılığın iddianamesinde Escaro ve gazetenin 2 yöneticisi   ‘’Suistimal’’ , ‘’Belgede tahrifat’’, ‘Yalan beyan’’ ile suçlanıyor.

Konu kamuoyuna yansıyınca gazete yönetimi çeşitli bahaneler öne sürerek Nobili’yi işten çıkarmaya çalıştı. İş müfettişi, İş Mahkemesi ve son olarak Çalışma Bakanlığı, yönetimin işten çıkarma kararlarını geçersiz saydı.

Güneş ağarıyordu kitabı kapatıp başucu masasına koyduğumda. Acaba bizim gazetelerde, kamu ve özel kurumlarında kaç yüz Edith vardır diye düşündüm. Malum, bizde ‘’Bankamatik Memuru’’ diye bir statü var! (SON/RD).

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...