Ana içeriğe atla

Yedi Yayını Tararken, Özgürlük?


Küresel ve özel olarak Fransız egemen medyası da mevcut durumun farkında. Büyük bir hürriyet ihtiyacı var halen dünyada. Bu nedenle geçmişin özgürlük kahramanlarına bakıyorlar. İlginç…

Ragıp Duran


Herkesin kendine göre bir okuma tarzı vardır, değil mi? Acilen okunması gereken yazı ve kitaplar başucunda durur. ‘’Bir ara okunması gerekir’’ damgalı kitap, mecmua ve yazılar derli toplu bir şekilde salonun bir köşesinde bekler.

İkinci kategoriden bir demetle karşılaştım. Yedi yayın. Tek ortak yanları galiba aynı gün aynı bayiden satın alınmış olmaları. Dolayısıyla hepsi 2021 Mart, Nisan, Mayıs tarihli. Sayfaları karıştırdıkça, yazıları okudukça başka ortak yanlar da çıktı ortaya.

Önce genel bir sunum:

-       Le Point’den özel bir sayı: Hannah Arendt, Engel tanımaksızın düşünme

-       Yine Le Point’den ‘’Referans’’ bir derleme: Özgür Akıl

-       Philosophie’den bir özel sayı: George Orwell: Bizi ilgilendiriyor ya da Bize bakıyor

-       Le Monde-La Vie’den özel bir sayı: Nietzsche: Özgürlüğe Cüret Etmek

-       Courrier İnternational’in Nisan-Mayıs Özel Sayısı: Dijital Darbe

-       Mizah ve çizgi roman dergisi Fluide Glacial’in Mart sayısı

-       İngilizce tek yayın, Büyük Britanya’nın haftalık siyasi mizah dergisi Private Eye’dan bir Mart sayısı

Fransız medyası bu aralar aslında en çok Napolyon üzerinde duruyor çünkü ölümünün 200. yıldönümü. ahaber’le Akit görmüş müdür bilmiyorum, özellikle Mısır seferi sırasında Napolyon, ulema ile müşaverede bulunmuş. Kur’anı okuduğunu ve Muhammed Peygamber ile kendisi arasında bazı benzerlikler olduğunu söylemiş din adamlarına. Pek itibar görmemiş bu girişim ama olsun… Macron da bugün Fransız İslamiyet’inden söz ediyor.

Yukarıda saydığım yedi yayının içeriklerini biraz deşince görüyoruz ki, felsefe yani düşünce özel olarak da özgürlük fikriyatı ön plana çıkmış bu derleme ve dergilerde.

Felsefe yani düşünmek, bizde galiba en az 20 yıldır, fuzuli bir meşgale olarak addedilmeye başlandı, bu nedenle olsa gerek, Milli Eğitim Bakanlığı müfredattan çıkardı.

Nüfus, dolayısıyla okuryazar sayısı teorik olarak artmasına rağmen, kitap satışlarında orantılı bir yükselme ne yazık ki kaydedilemiyor. TikTok izleyicileri ile sosyal medyada göz gezdirenleri ayrı bir kategoride mütalaa etmek lazım. Okur sayısı azalınca düşünen insan sayısı da azalıyor haliyle. Düşünmeyince, egemene/çoğunluğa biat ediyor insan. Ehlileşiyor bir nevi. Uslu insan ki, boyun eğer, yaratıcılığı yoktur, kolay manipüle edilebilir, aklın değil inancın kölesi olur.

Türkiye’de yabancı dil bilen insan sayısı zaten kısıtlı, üstelik o dil bilenlerin bir kısmı da bildiği yabancı dilde yayınlanan literatürü filan izlemiyor. Fikri ve entelektüel bir çölde yaşadığımızı iddia edenler haksız mı? Ortalıkta mesela medyada tarihçi diye, akademisyen diye ya da aydın diye bayrak gösterenlere bir bakın, çölün yüzölçümünü ve derinliğini görebilirsiniz.

Yedi yayından üçü özel olarak cazip geldi bana:

1-  Le Point’ın Referanslar üst başlıklı Özgür Akıl derlemesinde Sinoplu Diyojen’den Albert Camus’ye, 20 kadar düşünür ve yazarın temel metinlerinden alıntılar ile bu düşünürler hakkında yorum ve değerlendirmeler var. Toplum ve adetler, Din, Politika bölümlerinde Rabelais, Sade, Casanova, H.D.Thoreau, Rimbaud (Heeyt!), Plato, Spinoza, Pascal, Voltaire, Nietzsche, M.İkbal (7 yayının tek Müslüman’ı…Bravo…Allahü Ekber ama Garp’ta Şark mühim değil!) , Montaigne, Gide, Baldwin, Arendt vesikalık foto ve bilgi dosyası vermiş. Gündüzleri bile elinde gece feneri ile gerçeği ve hakiki insanı arayan Diyojen’i hemşehrimiz sanırdım, meğerse zamanının acaip aykırı bir Hippi’si olduğu için Atina’dan Sinop’a sürgüne gönderilmiş. Egemen ahlakı sokak ortasındaki eylemleriyle teşhir eden bir deli ya da sempatik bir veli.

2-  Orwell özel sayısı, şimdiye kadar Fransızca olarak yayınlanmış en kapsamlı, en geniş, en çeşitli Orwell araştırmaları özeti. Romancılığının yanı sıra felsefi öngörüleri ve gazeteciliği açısından da son derece mühim bir şahsiyet kendisi. Philosophie dergisinin özel sayısında Orwell/Foucault, Orwell/Klemperer, Orwell/Sartre, Orwell/Marx-Dickens hatta Orwell/Ken Loach karşılaşmaları/kıyaslamaları ilginç. Orwell’in iktidar, sosyalizm konusundaki fikirleri de gayet güzel verilmiş. Okudukça ufku açılıyor insanın.

3-  Sonuncu olumlu örnek, Courrier İnternational’in Dijital Darbe başlıklı derlemesi. Dünyanın dört bir yanında, 25-30 dilde yayınlanan medya organlarını tarayıp Fransızcaya çeviren bu dergi, özel sayıda teknoloji devleri GAFAM tarafından yönetilen dijital dünyanın günlük yaşamımızdaki yeri, toplum, siyaset ve özel olarak demokrasiye olan etkilerini irdeleyen makale ve söyleşilerle dolu. Savaşın henüz tamamen kaybedilmediğini savunan dergi, dijital dünyada algoritma ve yapay zekanın diktatörlüğüne karşı nasıl direnebileceğimizi öneren yazılar da yayınlamış.

7 yayın toplam 500-600 sayfa ediyor. Bu kadar geniş ve zengin bir bilgi ve yorum paketini 4 sayfada özetlemek mümkün değil. Benim amacım meraklıların hevesini kışkırtıp ilgi duydukları alandaki derlemelerin tümünü okumaya teşvik etmek. Ya da hiç olmazsa suyunun suyu hakkında yüzeysel de olsa bilgi yaymak, mümkünse de o sınırlı bilgiyle biraz tartışma açmak.

Sözkonusu yayınların hepsi egemen medyanın organları sayılır. Private Eye ya da Fluide Glacial dahil öyle solcu, devrimci perspektifi savunan yayınlar değil. Galiba da bu nedenle temel tema olan Özgürlük bahsi açıldığında, mesela dikkat ettim Marx özel olarak devre dışı bırakılmış, Said, Bourdieu hiç yok ama Nietzsche, Aron gibi açıkça sağcı düşünürlerle, Arendt, Camus gibi liberal ya da liberal sol yazarlar biraz fazla göklere çıkarılmış. Orwell’den söz ederken, onun antistalinist görüşlerine vurgu yapılırken, ki bence doğru ve haklı, sosyalist özü ve özellikle İspanya İç Savaşında anarşist ve özerklikçilerden yana tutumu çok hızlı ve yüzeysel geçilmiş.

Bugün dünyada Putin, Xi Ping, Bolsonaro ya da Erdoğan gibi özgürlük ve demokrasi karşıtı müstebitler, sonuç olarak siyasi defterleri dürüldüğünde çekip gidecekler. Ama 1989’dan bu yana adım adım kurulan neo-liberal küresel dünya, bugüne kadar küçük büyük darbeler almış olsa da halen ayakta. Kendini yineleyebiliyor, yeniliyor ve hükümranlığını sürdürüyor. Özgürlük Aklı, bu egemenliğe nasıl son verileceğini önerir, gösterir ve uygulayabilirse o kadar özgür ve o kadar akıl olabilir. (SON/RD)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle