* Soleimani ve
Şocai, Öcalan’ın ‘’Demokratik Konfederalizm’’ ve ‘’Türkiyelileşme’’ tezlerini,
PKK liderinin 1999 öncesi ve sonrası açıklama, demeç ve kitaplarına dayanarak
eleştiriyor. Sonuçta sahneye çok farklı bir Öcalan portresi çıkıyor.
Ragıp Duran
İran Kürdistan’ı yani Rojhilatlı iki akademisyen Kamal Soleimani ve
Behruz Şocai’nin
‘’Kürtlerin Devletsizlik Paradoksu - Öcalan’ın Konfederalizm ve Türkiyelileşme
Stratejileri’’ başlıklı 247 sayfalık ve 2025 tarihli kitabı
Palgrave Macmillan(Springer) tarafından yayınlandı. Kitabın Türkçe
çevirisi de DOZ yayınlarınca Temmuz 2025’de Türkiyeli okura sunuldu.
Bu akademik çalışmanın özü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın
Misak-ı Milli, Ulus-Devlet, Türk-Kürt ilişkileri, KCK, sosyo-politik bir araç
olan Kürtçe konularında İmralı öncesi ve İmralı sonrası yayınladığı kitap,
demeç ve açıklamalarının kıyaslanması.
İki akademisyen, Öcalan’ın bu temel konularda son 26
yılda büyük değişimler gerçekleştirdiğini ayrıntılı alıntılarla kanıtlamaya
çalışıyor. Soleimani ve Şocai’ye göre gerçekleşen sözkonusu değişim, Öcalan’ın
giderek Ankara’nın resmi tezlerini benimsemesi şeklinde tezahür ediyor. İki
uzman, PKK liderinin cezaevindeki tecrit altında İttihat Terakki’ye ve
Kemalizm’e yaklaştığını savunuyor. Yazarlar, Öcalan’ın artık ‘’T.C’nin üniter
yapısını yasal ve meşru olarak kabul ettiğini’’ bir kaç kez vurguluyor.
İki farklı dönemdeki alıntılarla hem içeriği hem de
retroriği irdeleyen iki araştırmacı, İmralı’da tam olarak ne olup bittiğini,
Öcalan’ın kimlerle, neleri, nasıl görüştüğünü çok az kişinin bildiğini
hatırlatıp, Öcalan’ın, Türk devletinin özellikle istihbarat ve güvenlik
yetkilileriyle tek başına nasıl bir müzakere yürüttüğünün de bilinmediğini
yazıyor.
Soleimani ve Şocai, Öcalan’ın böyle bir rota
değişikliğine gitmesinin nedenlerini kurcalarken, kitabın farklı bölümlerinde
dört olasılık öneriyor:
- Öcalan’ın hitap ettiği kitle değişti. (Eskiden
Kürtlere, kendi militanlarına sesleniyordu şimdiki muhatabı ise T.C.)
- Öcalan, Strasbourg’daki AİHM’den umduğu sonucu
alamayınca düş kırıklığına uğradı ve eski fikirlerinden vazgeçti.
- Öcalan, İmralı müzakerelerinde karşı tarafın tezlerini
kabul etmek zorunda kaldı.
- İmralı sonrası yayınladığı kitapları, verdiği
demeçleri, yaptığı sözlü ve yazılı açıklamaları kendisi değil bir başkası
yaptı. Ya da Öcalan’ın akıl ve ruh sağlığı konusunda sorunlar var.
Kitap bir kaç açıdan önem arzediyor:
+ Devlet Bahçeli’nin 2024 Ekim’inde başlattığı
‘’süreç’’ten önce kaleme alınmış bu çalışma, Öcalan’ın yaklaşık bir yıldır
yürüttüğü politikaların arka planını, gerekçe ve nedenlerini büyük ölçüde
açıklığa kavuşturuyor.
+ Kitap, karmaşık ve özel bir akademik dille değil,
konuyla ilgilenen her yurttaşın kolayca anlayabileceği sade bir dille yazılmış.
+ Soleimani ve Şocai’nin çalışması özel olarak
yurtdışında PKK ve Öcalan üzerine yapılmış ve henüz Türkçe’ye tercüme edilmemiş
onlarca akademik eser hakkında özetle de olsa bilgi veriyor.
+ Öcalan’ın Kürtçe hakkında 1999 sonrası benimsediği
tezleri eleştiren yazarlar, dil/ulus-devlet ilişkisi konusunda yapılmış klasik
ve çağdaş çalışmalar konusunda ayrıntılı bilgiler veriyor.
+ İki yazar, sömürgecilik ve post-kolonyalizm alanında
özellikle sömürgeleştirilen toplumların sömürgecinin mantalitesini nasıl
benimseyip içselleştirdiği konusunda son dönemde yapılan akademik çalışmalar hakkında
bilgiler aktarıyor.
Soleimani ve Şocai, aslında şimdiye kadar herhangi bir
akademisyen, uzman ya da siyasetçinin yap(a)mamış olduğu bir işi başarmış.
Öcalan ve PKK’yi bir zamanlar yıkmak için uğraşan resmi
çevreler, laik olduğu için kınayan İslami kesimler, yeteri kadar Kürdistanî
bulmadıkları için eleştiren milliyetçi odaklar, nihayet PKK’de orta ya da üst
düzey görevlerde bulunup bilahare ayrılan ve değerlendirmeyi daha çok kişisel
düzeyde yapan Kürt şahsiyetlerden farklı olarak, bu kitap, somut verilerden
yola çıkıp Öcalan’ın bugün vardığı aşama ve konumu sergileyen bir çalışma.
Kitapta yukarıda belirtilen temel konuların yanı sıra
Öcalan ve PKK’ye yönelik başka eleştiriler de mevcut.
Bu kitap ilginç bir şekilde PKK’nin görüşlerini
savunanlar ile Kemalistlerin, bir ihtimal ‘’süreç’’ uzmanlarının yoğun
itirazlarıyla karşılaşabilir.
Konuyla ilgilenen tüm kesim ve şahsiyetler, şimdi kitabın
içeriğini akademik ve siyasi düzlemde ele alıp, olumlu ve olumsuz gördükleri
yanları, soğukkanlılıkla, verimli bir tartışma alanına yöneltebilirse, kitabın
değeri daha iyi anlaşılabilir. (SON/RD)
Yorumlar