Ana içeriğe atla

Biraz düşünsen Türkiye çok daha iyi olur!

Biraz düşünsen Türkiye çok daha iyi olur!
Yeni Şafak gazetesi, 19 Ekim gününden cumaya kadar, birinci sayfasının tamamını bir kampanyaya ayırmış durumda. ‘Başka Türkiye Yok!’ ana sloganı etrafında, ‘Teröre karşı birlik’, ‘Türkiye sözleşti’, ‘Türkiye’nin önü açık’, ‘Bu ülke diz çökmez’ ve benzeri 3. sınıf ajitasyon-propaganda sloganları ile bir kamuoyu oluşturma harekatına girişmiş durumda. Yeni Şafak muhabirleri, tanıdık bildik kadrolu AKP yandaşı kalemler ile liberal görünümlü yalakaların neredeyse tümünden görüş alıp birinci sayfadan yayınlamış. Ulusal çaplı bu medyatik kampanyanın 1 Kasım Genel Seçimlerinden 20 gün önce başlatıldığını hatırlatmaya herhalde gerek yok.

Yeni Şafak gazetesinin logosu ‘Türkiye’nin Birikimi’. Muğlak bir sözcük, birikim. Neyin birikimi ki?
Bu seçim kampanyasında AKP, CHP ve MHP galiba anlaşmışlar ortak bir slogan kullanıyor. Her üçü de Türkiye sloganına sarılmış durumda. Çünkü 1 Kasım oylamasının Uruguay’da yapılacağı yolunda derin kuşku ve kaygılar mevcut...
‘Tarihi Çağrı’ diye sunulan kampanya temasında ‘Türkiye’nin ana omurgası ayakta’ gibi ortopedik bir slogan da var. Türk bayraklı illüstrasyonlar kampanyaya masum ve saf bir ilkokul kermesi havası vermek için mi çizilmiş?
Kampanyaya görüş belirterek katılanların listesinden bir seçme: Niran Ünsal, Cüneyt Arkın, Muazzez Ersoy, Metin Şentürk, Perihan Savaş, Eşref Kolçak, Yavuz Bingöl, Hülya Koçyiğit... Fuar zamanı İzmir’deki gazinoların programından tanıdığımız isimler. Neyse ki sadece sahne sanatçıları yok listede. Yıldırım Demirören, Fikret Orman, Mustafa Denizli, Hakan Ünsal, Rıza Çalımbay’ın da isim ve görüşleri yayınlanmış. LigTV’de program yapmıyoruz, memleketin hayati bir meselesini tartışıyoruz.
Gazetenin işi değil bu!
Öncelikle temel bir ilke meselesi: Bir günlük gazete, hele seçim kampanyası döneminde, böyle tekyanlı bir ajitasyon-propaganda kampanyası yapamaz. Gazetenin görevi, okurlara gaz değil haber ve bilgi vermektir. AKP’nin, iktidarın, yurtseverlik sosuna bulandırılmış milliyetçiliğin reklamını yapan zaten onlarca siyasi parti, kurum ve bir devlet mevcut. Siz birinci sayfanızın tümünü Vatan-Millet-Sakarya edebiyatına ayırırsanız, bir gün önce dünyada ve Türkiye’de meydana gelmiş, (sizce) haber değeri taşıyan bir sayfalık haberleri pas geçmiş olursunuz. Gazetelerin, ‘vitrin’ tabir edilen birinci sayfaları, haberin dışında bir unsura/malzemeye kurban edilirse, o zaman sizin de asıl uğraşınızın gazetecilik mi yoksa başka bir faaliyet mi olduğu tartışılır, sorgulanır.
Yine de sormak lazım: Ne oldu da birden bire Yeni Şafak, özü terör (yani Kürt) karşıtı görünümlü birlik, beraberlik ve barış sözcükleri içeren bir kampanyaya ihtiyaç duydu? Kafasına saksı mı düştü?
Kampanyanın esbabı mucibesi
Bu sorulara yanıt vermek için, yani Yeni Şafak’ın kampanyasını güncel siyaset boyutlarında konumlandırmak için bir kaç olaya, parametreye bakmakta yarar var:
• Seçime az bir zaman kala, bütün kamuoyu araştırmaları, AKP’nin tek başına iktidar olamayacağını ve HDP’nin barajı yine rahat rahat geçeceğini gösteriyor
• Nokta dergisinin yayınladığı ‘AKP Günlükleri’, iktidarın içine düştüğü derin bunalım ve çaresizliğin en parlak kanıtı. AKP’nin önde gelenleri, çok açık ve dürüst bir şekilde (ikinci sıfat garip değil mi?), Paralele, Üst Akıla, Siyonistlere, Gezicilere, dış kuşatmaya, faiz lobisine ve hatta Aydın Doğan’a bile neredeyse hiç değinmeden AKP’nin zaaflarını, gerileme nedenlerini inceliyor. AKP bu metni tekzip edemedi ama İnternette ulaşımını engellemeye çalıştı. Araya sıkıştıralım: Kıdemli AKP yanlısı, son dönemeçte Gülen’den AKP limanına sığınmak zorunda kalan Gülay Göktürk de iktidar yanlısı medyanın hazin durumunu kaleme almak durumunda kalmıştı.
• Bahçeli’nin sözünü ettiği 5. Parti, AKP’yi ve özellikle de Beştepe’yi çok rahatsız ediyor. Çünkü AKP, bu formülle, Erbakan’ın Saadet Partisine dönüşme riskini görüyor.
• Başbakan Davudoğlu, Selahaddin Demirtaş’ın ‘Sınıf başkanı bile olamaz’ önermesini doğrularcasına kalktı, ‘AKP tek başına iktidar olmazsa buralarda yine Beyaz Toroslar dolaşır’ dedi. 3 Kürt seçmenden oy alacağım diye böyle tehdit olur mu? Artı, sizin Beyaz Toyoto cipleriniz zaten Torosların yerini aldı.
• Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları konusunda baskı altındaki güvenlik, istihbarat ve adliye bile, iktidarın istediği türden açıklamalar yapmıyor. Bu üç saldırıda PKK, MLKP, DHKP-C parmağı arayan iktidar(lar), listeye alınmış canlı bombalar, AKPli belediyelerde istihdam edilmiş IŞİD militanları, ailelerinin şikayetine rağmen tutuklanmamış katliam sanıklarıyla karşılaştık. Sonunda Beştepeli Uzun Adam, baktı polis, istihbarat ve adliyede iş yok, ‘Ankara katliamı kolektif bir eylemdir’ deyiverdi. Soruşturma bitmemişken, etrafta herhangi bir bulgu yok iken. Bu açıklamanın altı bomboş. En küçük bir şüphe, mikro bir kanıt emaresi bile yok.
• AKPli Boynukalın adlı eski milletvekilinin basına karşı ve şiddet yanlısı açıklamaları sürerken Kırşehir’deki seri kundaklamalar, iktidarın halet-i ruhiyesinin ne kadar bozulduğunu gösteren diğer iki olgu.
• Davutoğlu’nun, son olarak seçim kampanyasında, tıpkı Halil Berktay’ın son televizyon performansında olduğu gibi, artık sıhhatli bir insan olmadığını, akli dengesinin bozulduğunu, ruh sağlığının da vahim noktalara sürüklendiğini teşhir etmesi açısından ilginç. Oy toplamak için, ‘Eş bulamayanlar bize müracaat etsin’ ve ‘Bana Serok Ahmet diyorlar’ gibi anlamsız ve yersiz cümleler kuran Sayın Başbakan, 3. sınıf da olsa bir stand-up sanatçısı gibi, Gaziantep çarşısında galiba en fazla 45 dakika içinde bakır dövme ustası, ayakkabıcı, yemeni ustası ve son olarak da baklavacı oldu. Sana Binbir Surat Ahmet diyorlar mı? Üstelik bu mesleklerin yerel kıyafetlerini de giydi ki TV ekranlarında, gazete sayfalarında iyi-güzel görüntü versin...
Vermeyince mabut n’eylesin Mahmut?
Tüm bu sıraladıklarım, aslında AKP’nin çöküş kayıtları. E şimdi bu durumda zavallı Yeni Şafak ne yapsın? Toros ya da Toyoto reklamı mı yayınlayacak? IŞİDlileri PKKli olarak mı sunacak? Kamuoyu anket sonuçlarını mı tahrif edecek? 5. Partiyi mi inkar edecek? AKP Günlüklerini mi tekzip edecek? Son 3 büyük katliamın verilerini mi değiştirecek? Yok, bunlardan hiç birini yapamaz. Çünkü böyle bir yayıncılık anlayışı, yani yalanda israr, tahrifat ve gizlemeye devam anlayışı artık Yeni Şafak okurunu da kesmiyor. Bu nedenle ‘daha yumuşak, daha insani, hani nasıl diyorlar, daha birleştirici bir şey yapalım’ demişler.
Ümit Kıvanç’ın aklına, ellerine sağlık, Yeni Şafak’ın bu kampanyasının, kendi geçmiş yayın politikası ile ne kadar tutarsız olduğunu, yani bir gazetenin hem kendi arşivi hem de Türkiye’nin son 3-5 yıllık yakın siyasi geçmişi ile ne kadar çelişkili olduğunu, izan, insaf, dürüstlük, vicdan gibi kavramlara ne kadar uzak olduğunu çok güzel yazdı. (Bkz. http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2015/10/yeni-safak-soz-soyleyin-diyor-soyleyelim.html).
Milliyetçilik, soyut vatan sevgisi, birlik beraberlik nutukları...bütün iktidarların sıkıştığında ilk ve en fazla başvurdukları ajitasyon-propaganda temaları. Ancak, bazen öyle bir gün gelir ki, saklasalar da hırsızlıkları ve katillikleri herkesçe bilinen iktidarları, resmi ideoloji bile kurtaramaz.
(*) 25.10.2015 tarihli Birgün gazetesinin Pazar ekinden

    Yorumlar

    Bu blogdaki popüler yayınlar

    Apo 1999/Öcalan 2025

    * Soleimani ve Şocai, Öcalan’ın ‘’Demokratik Konfederalizm’’ ve ‘’Türkiyelileşme’’ tezlerini, PKK liderinin 1999 öncesi ve sonrası açıklama, demeç ve kitaplarına dayanarak eleştiriyor. Sonuçta sahneye çok farklı bir Öcalan portresi çıkıyor. Ragıp Duran İran Kürdistan’ı yani Rojhilatlı iki akademisyen Kamal Soleimani ve Behruz Şocai ’nin ‘’Kürtlerin Devletsizlik Paradoksu - Öcalan’ın Konfederalizm ve Türkiyelileşme Stratejileri’’ başlıklı 247 sayfalık ve 2025 tarihli kitabı Palgrave Macmillan(Springer) tarafından yayınlandı. Kitabın Türkçe çevirisi de DOZ yayınlarınca Temmuz 2025’de Türkiyeli okura sunuldu. Bu akademik çalışmanın özü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Misak-ı Milli, Ulus-Devlet, Türk-Kürt ilişkileri, KCK, sosyo-politik bir araç olan Kürtçe konularında İmralı öncesi ve İmralı sonrası yayınladığı kitap, demeç ve açıklamalarının kıyaslanması. İki akademisyen, Öcalan’ın bu temel konularda son 26 yılda büyük değişimler gerçekleştirdiğini ayrıntılı alıntılarla kanı...

    Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

    * Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

    Volkan Vural’ın Anıları: Tozpembe Gözlüklü Olağan Bir Büyükelçi

    * Büyükelçi Volkan Vural anılarında, çocukluk, ilk gençlik, tahsil hayatı ile Seul, Moskova, Tahran, New York, AB Genel Sekreterliği görevlerinde bulunduğu yılları yazmış. Diğer meslektaşları gibi üstün başarılarını, diplomatik zaferlerini anlatıyor. Neyse ki iki perçem itiraz ve eleştiri de var yazdıklarında. Ragıp DURAN Volkan Vural’ın Doğan Kitap’tan çıkan, 2. baskısı 2025 Temmuz ayından yapılmış 429 sayfalık ‘’Olağanüstü ve Tam Yetkili Bir Büyükelçinin Belleğinde Kalanlar’’ başlıklı kitabını okudum. Aslında kitabın henüz ortalarına gelmeden içimden bir ses ‘’Sen bu kitabı okumuştun!’’ dedi. Yoo emindim, ilk defa okuyordum. Biraz yoklayınca belleğimi anladım: Son dönemde okuduğum sefirlerin anı kitapları, birçok bölümde, aynı tornadan çıkmışçasına birbirine çok benziyor. Hepsi çok çalışkan, çok idealist, usta diplomatların yanında yetişiyorlar, atandıkları yabancı başkentlerde hemen onur ve gururla   ‘’Yüce Devletimizi’’   temsil ederken fevkalade önemli işlere imza ...