Ana içeriğe atla

Kayıtlar

CUMHURİYET'İN 100.YILINDA GAZETECİLİK

CUMHURİYET'İN 100.YILINDA GAZETECİLİK SANKİ ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ ASLINDA HER ŞEY ESKİSİ GİBİ Ragıp Duran    ·       Gazeteciliğin temel ilke ve kuralları açısından baktığımızda, Osmanlı Saray’ının fermanıyla 1831’de yayınlanan Türkçe ilk gazeteden günümüze kadar belki mesleki alanda ve özel olarak teknolojik yapıda çok gelişme sağlandı ama işin mülkiyet, siyaset, ticaret özel olarak da iktidarla ilişkiler boyutuna bakacak olursak ‘’her şey farklı gibi görünüyor ama aslında hiçbir şey değişmedi’’.   Ragıp DURAN Mesleki, siyasi, ideolojik, toplumsal, kültürel parametrelere vurduğumuzda, 192 yıl önce yayınlanan Türkçe ilk gazeteden bu yana geçen süreci dört dönemde inceleyebiliriz. ·        1831’den çok partili rejime geçtiğimiz 1946’ya kadar  MATBUAT dönemi ·        1946’dan 1990’lara kadar süren BASIN dönemi ·        1990’lardan 2000’lere kadar MEDYA dönemi ·        Nihayet 2000’lerden bugüne DİJİTAL MEDYA dönemi Her dönemin kendine has özellikleri, meslek açısından olumlu ve olumsuz yön

DÖRT KİTAP

Son zamanlarda okuyup bitirdiğim dört kitap: Gün Benderli’nin ‘’Su Başında Durmuşuz’’, Mehmet Şenol’un ‘’Ruh-u Revan’’,  Yaman Başkut’un ‘’Aferin İyiydin’’ ve Necmettin Alkan’ın ‘’Ve Selanik Düştü…’’. Ragıp Duran Maymun iştahlı bir okurum ben. Medyada ya da sosyal medyada rastlayıp başlığını, arka kapak yazısını okuduğum, eşin dostun tavsiye ettiği, haliyle ilgimi çeken, içeriğini/tarzını merak ettiğim kitapları sipariş eder okumaya başlarım. Çoğu zaman birden fazla kitap vardır başucumda.   Bundan sonra dümene kitap ya da yazar geçer. Eser ya da müellif, ilk 30-50 sayfada ya beni kendisine doğru çeker ve heyecanla sayfa sayfa, satır satır okutur kendini. Ya da cazip olmadığını, okumakla vakit kaybettireceğini çoğu zaman bas bas bağırır, o zaman da bu eser, kitaplığın emekliler rafında yerini alır. Kitap bitince de, ya gerçekten çok değerli bulduğum, sevdiğim dolayısıyla başka okurların da okumasını istediğim kitaplar hakkında tanıtım/eleştiri yazmak isterim. Ya da olağanüstü olu

Siyaset artık show business oldu

* Çok sayıda medyatik ünlü, gazeteci, sinema sanatçısı son seçimlerde milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Her yurttaşın aktif siyasete girme hakkı tabi ki var. Ama eskiden siyasette fikirler tayin edici iken artık görünüm ön planda. Ragıp Duran Bir kısmını şahsen tanıdığım medyatik ünlüler, büyük bir çoğunlukla muhalefet partilerinden milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Güzel… Haberlerden öğreniyoruz ki, bir çok vakada partiler söz konusu şahsiyetlere gidip aday adaylığını önermiş, onlar da kabul etmiş. Bu adaylar seçimi kazanırsa,   Türkiye Büyük Millet Meclisi (Neden Büyük?) önümüzdeki dönemde Yıldızlar Platformu haline gelebilir. Gazetecilerden başlayayım.   Ben ilke olarak gazetecilerin gazeteci kalmasından yanayım. Çünkü    gazetecilik zaten çok siyasi bir alan, bir meslek. Gazeteci aday seçilirse ne ala, ama seçilemezse, hiçbir şey olmamış gibi mesleğe geri dönüp işine devam edebilecek mi? Gazeteci teorik olarak, ilke olarak (Yani bizde geçersiz) tüm siyas

Cumhurbaşkanı Adayı İmal Eden Televizyon!

  Oturma odalarımızda baş köşeye konduğu yetmiyormuş gibi Televizyon bizi bilgilendirmiyor (İnformer), zihnimizi, siyasal ve kültürel bilincimizi oluşturuyor, formatlıyor (Former). Yeni bir afyon gibidir TV. Ragıp Duran   Önce başımdan geçen bir hadise: Reklamcı Jacques Séguéla, ilk kitabının Türkçe çevirisi yayınlandığında Istanbul’a gelmişti.   O zamanlar özel TV’ler henüz devreye girmemişti. TRT’de Çetin Çeki ile Lale Dilligil’in hazırladığı , prime time ’da yayınlanan bir popüler kültür programı vardı. Kitabı ben çevirmiştim. Çeki ve Dilligil, tercüme güçlükleri nedeniyle, kamera önünde, Séguéla ile doğrudan benim söyleşi yapmamı önermişlerdi. Ben de yaptım sonra da üstüne Türkçe çevirisini okudum. 10-15 dakikalık kısa bir söyleşiydi.   Ertesi gün, zırrr telefon. Tanımadığım bir kadın, kırsal bölge şivesiyle, kendisinin benim askerlik arkadaşım Hüsnü’nün annesi olduğunu söyledi. Hüsnü’yü hayal meyal hatırladım. Çünkü ben Sıvas’ta sadece 3 ay askerlik yapmıştım. Telefon geld

Pembe Gözlüklü Adamların ’’Evet Efendim Sepet Efendim’’ Dünyası

Son olarak okuduğum iki Büyükelçinin anı kitabında hala resmi, devletçi, hafif megaloman ve pembe gözlüklü şahsiyetlerin anlattıkları ama özellikle de yazmadıkları rahatsız edici… Ragıp Duran   Diplomat anıları bir kaç açıdan önemli ve değerli: Türkiye’nin dış politikası, uluslararası ilişkiler, yabancı meslekdaşları, farklı başkentler, sefaretlerin iç işleyişi gibi konularda yeni bilgiler, değişik görüşler öğrenebiliyoruz. Emekli Büyükelçiler, artık resmi görevlerinden ayrılmış oldukları için, yani herhangi bir hiyerarşiye artık tabi olmadıkları için, teorik olarak daha rahat, daha özgür bir şekilde geçmişlerine, mesleki pratiklerine bakabilir. Kurumun değil, yani devletin resmi görüşünü değil, kişisel değerlendirmelerini kaleme alabilirler. Bu beklentilerim ne yazık ki her iki kitapta da karşılığını bulamadı. Murat-Zeynep Ersavcı ile Hasan Göğüş’ün kitapları (1) emekli Büyükelçi anısından çok, misyon sonu raporuna benziyor. Her iki hatta üç yazar da 40 yılı aşkın görev sü