Ana içeriğe atla

Siyaset artık show business oldu


* Çok sayıda medyatik ünlü, gazeteci, sinema sanatçısı son seçimlerde milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Her yurttaşın aktif siyasete girme hakkı tabi ki var. Ama eskiden siyasette fikirler tayin edici iken artık görünüm ön planda.


Ragıp Duran


Bir kısmını şahsen tanıdığım medyatik ünlüler, büyük bir çoğunlukla muhalefet partilerinden milletvekili aday adayı olduğunu açıkladı. Güzel… Haberlerden öğreniyoruz ki, bir çok vakada partiler söz konusu şahsiyetlere gidip aday adaylığını önermiş, onlar da kabul etmiş.

Bu adaylar seçimi kazanırsa,  Türkiye Büyük Millet Meclisi (Neden Büyük?) önümüzdeki dönemde Yıldızlar Platformu haline gelebilir.

Gazetecilerden başlayayım.  Ben ilke olarak gazetecilerin gazeteci kalmasından yanayım. Çünkü   gazetecilik zaten çok siyasi bir alan, bir meslek. Gazeteci aday seçilirse ne ala, ama seçilemezse, hiçbir şey olmamış gibi mesleğe geri dönüp işine devam edebilecek mi? Gazeteci teorik olarak, ilke olarak (Yani bizde geçersiz) tüm siyasi kutuplara, partilere eşit uzaklıkta tutar kendini. Aday olunca bu değerli konumu kaybediyor gazeteci.









İsviçre Federal Meclisi, bir tiyatro salonuna ne kadar çok benziyor değil mi?

TV gazetecileri için sanki çok büyük bir değişiklik olmayacakmış gibi. Çünkü bizde (Ve Batı’da) TV gazetecilerinin çoğu haber bültenlerinde olsun, haber ya da yorumlarında olsun zaten one man show yöntemini benimsemiş durumda. Parlamentolar, Meclisler aslında Antik Yunan çağından bu yana zaten en büyük politik tiyatro salonları değil midir? E bizim TV gazetecisi de Istanbul’daki stüdyodan çıkıp Ankara’daki Meclis salonunda mesleğini ifa etmeye devam edecek. Köşe yazarı ise yazılarını artık Meclis Kürsüsünden okuyacak.











Andy Warhol

Genel olarak görselliğin özel olarak televizyonun diktatörlüğünün sonuçları bunlar. Artık zaten ünlü olmak için de, Andy Warhol’un dediği gibi ekrandan geçmek şart. Kimisinin ünü sadece 15 dakika sürüyor. Bu 15 dakikaları çoğaltırsanız ününüz artıyor, sürüyor. Görünüyorum öyleyse varım!

Latince söylemek gerekirse, ünlü olmak için artık Homo Spectabilis (Gösteri İnsanı), Homo Spectator (Seyirci İnsan)  ya da Homo Visibilis (Görünebilir İnsan) olmak şart. Tabi burada önemli bir sorun/engel mevcut: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir! Olsun, maksat göstermekse içerik mühim değil. Zarfla mazruf arasındaki ilişkiler tepe taklak olmuş, n’oluuuucek ki… 

R.Gérard Shwartzenber









Marie-José Mondzain







Roger-Gérard  Shwartzenberg’in 1977’de yayınlanan L’Etat Spectacle (Gösteri Devleti) başlıklı kitabı ile İmaj Felsefesinin kurucusu Marie-José Mondzain’ın çalışmalarını okuyanlar, tarihte ve bugün, insan-görüntü-siyaset arasındaki girift ilişkileri değerlendirebilir.  Keza dinler tarihi de imaj/sembol/inanç ilişkilerini sergileyen sahnelerle doludur. Tabi tüm bu okumaları iktidar merkezli/perspektifli bir şekilde gerçekleştirdiğimizde, her bir görüntünün amaç ve anlamını daha iyi kavrayabiliriz. Mesela, ABD’de, TV günlük yaşamın bir parçası haline geldiğinden bu yana, hiçbir kel, Başkan adayı bile olamamıştır. Saç özürü ekranın kaldıramayacağı bir eksiklik! !

Bütün dünyada Parlamento üyelerine baktığımızda yakın zamana kadar doktor, mühendis ve hukukçuların çoğunlukta olduğunu görürüz.  ABD’de ikinci sınıf sinema oyuncusu Reagan’ın Başkan olması, Gösteri Rejimlerinin önemli bir merhalesi oldu. Bugünkü Ukrayna Başkanı da eskiden bir sahne sanatçısıydı. Batı’da çok sayıda sanatçı Meclis üyesi oldu.

 

Oysa ki gazetecinin alanı yazı işleri, sinema sanatçısının mekanı çekim stüdyosu, tiyatrocunun evi de sahne aslında. Meslek değiştirip Meclis’e girdiklerinde, farklı bir çevrede,  farklı kurallarla işleyen bir mekanizmada bu adaylar ne kadar başarılı olabilirler? Olurlar. Çünkü onların yeni mekanı da artık TV stüdyoları, beyaz perde ya da sahnenin kurallarıyla çalışmaya başladı. Maksat iyi bir görünüm, parlak sözler, cilalı cümleler, keskin bakışlar ve etkileyici jestler siyasette artık önem kazanıyor.

Beyin ve yürek insanı insan yapan en önemli iki organ ve iki kavram. Ama artık bakmak, baktırmak, görmek ve göstermek dolayısıyla göz, birinci organ haline geliyor. İşin vahimi gözle beyin ve yürek arasındaki bağlantılar da koparılmış durumda.

Yine de medyatik ünlülere yeni siyasi kariyerlerinde başarılar. Kih kih kih! (SON/RD)  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...