Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Recep Tayyip Kılıçdaroğlu

   İki lider, iki zıt zihniyet gibi görünse de, Bay T. ile Bay K.’nın o kadar çok ortak niteliği var ki… Memleketin kader ve kederi maalesef Türkiye’de ve genel olarak bütün dünyada siyaset, ana unsur olarak liderler üzerinden, ana mecra olarak da televizyonlarda yapılıyor, gelişiyor, biçimleniyor. Dolayısıyla yurttaş, siyaseti, görsel-işitsel bir boyutta izliyor. Batı’da 1960’lardan itibaren TV ya da genel olarak tüm görsel mecralar, yani bugün İnternet ekranları, en yaygın en popüler   siyaset ortamları haline geldi. TV haber haber bültenlerindeki siyasi haberler ile siyasi tartışma programlarının sayısına, genel yayın akışı içindeki süre oranına baktığımızda, TV’nin siyasetteki önem ve ağırlığını kolayca saptayabiliriz. Yurttaş, özellikle seçim dönemlerinde, tercihlerini belirlerken, şeffaf, katılımcı, demokratik, adil ve hakiki bir bilgilenme/tartışma ortamı mevcut olmadığı için,   siyasi program, ideolojik perspektif gibi alan ve boyutlarla tanışamadığı için, ancak liderleri

SINIRÖTESİ 2. PARİS SALDIRISI?

·       Katliamın gerçekleşme sürecini, tarafların tutum ve açıklamaları ile arka plan bilgilerini irdelediğimizde bir dizi soru işareti çıkıyor ortaya. Ragıp Duran Fransa’nın başkenti Paris’te 23 Aralık günü meydana gelen, 3 kişinin ölümü en az 3 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan silahlı saldırı, Fransa siyaset dünyasında, kamuoyunda ve medyasında derin ve ayrıntılı bir şekilde değerlendiriliyor. Global medyada da konuya ilişkin çok sayıda haber ve yorum yayınlandı. İktidar yanlısı Türk medyası, konuyu genel olarak Kürt, özel olarak PKK karşıtlığı perspektifiyle, Fransa düşmanlığı açısından yansıtmaya çalıştı. İlk sorun, Fransız polis ve adliye makamlarının, saldırıyı önce sadece ırkçı bir eylem olarak nitelemesiyle ortaya çıktı. Bilahare aynı makamlar, saldırganın akıl ve ruh sağlığının gözaltına alınmasına uygun olmadığını saptayıp, zanlıyı Emniyet’in psikiatri kliniğine gönderdi. Bu tutum, yani saldırıyı terörist bir eylem olarak nitelememek, katliamı meczup bir kişinin mün

Mesleğin hal-i pürmelali ve muhtemel çıkış yolları

  Belgrad’ta yapılan ‘’Popülist Otoriter Rejimlerde Bağımsız Gazetecilik’’ çalıştayında medyanın mevcut olumsuz yapı ve konumu   gündeme gelirken çıkış yolları da tartışıldı. Ragıp Duran Stockholm merkezli CRD (Sivil Haklar Savunucuları), 2021 Kasım sonunda Karadağ/Podgoritsa düzenlediği ilk çalıştayın devamı olarak 18-17 Aralık günleri Belgrad’ta bir toplantı düzenledi. CRD Türkiye sorumlusu Sinan Gökçen’in organizasyonunda, Polonya, Macaristan, Sırbistan, Tunus ile Ürdün ve Türkiye’den   gelen gazeteciler mesleğin mevcut durumunu, kısa ve orta vadede geleceğini ve çeşitli ülkelerdeki bağımsız gazetecilik faaliyetlerini ele aldı. Türkiye’den Kısa Dalga- Artı TV’de görev yapan Mehveş Evin ile iletişim akademisyeni ve Evrensel yazarı Ceren Sözer, iki gün süren çalıştaya sunumlarıyla katkıda bulundu. Altı ülkeden gelen meslekdaşlar kendi ülkelerindeki medya pratiklerini anlatırken, iktidarların baskı yöntemlerini ve buna karşı çıkan gazetecilerin benimsediği çalışma metodlarını s

Kazım Öz: ‘’Bir Kar Tanesinin Ömrü’’: Dersim’de Şahane Bir Tango

‘’Zer’’ filminden tanıdığımız Kazım Öz’ün ‘’Bir Kar Tanesinin Ömrü’’ filminin Dünya Première’i hafta sonu Selanik Film Festivalinde gerçekleşti. Usta işi estetik bir siyasi film…   Ragıp Duran Gösterimden önce yönetmen Kazım Öz, filmin başrol oyuncusu Sema Gültekin ve görüntü yönetmeni Orçun Özkılınç ile Beyaz Kule tavernasında geç bir öğle yemeği yedik. Muhabbet çok esaslı idi. Öz, Selanik Film Festivalinde en son ‘’Zer’’ filmini göstermişti. O zaman da oturup uzun uzun konuşmuştuk. Ben 2-3 sene önce sanıyordum. Meğerse 5 yıl önceymiş. https://artigercek.com/makale/dersim-gelmis-selanik-e-37480 Günler hızlı, yıllar yavaş geçiyor! Öz, çok sakin, son derece efendi, bilge bir kişilik. Aslında 5 yıl önceki konuşmamızda ‘’Bir aşk filmi tasarlıyorum’’ demişti. Mühendislik eğitimi almış yönetmen, 5 yıl boyunca görebildiğim kadarıyla senaryoyu kelime kelime, görüntüleri kare kare, ince eleyip sık dokumuş, tasarlamış ve ortaya bir şaheser çıkarmış. ‘’Şaheser’’ sözcüğünü galadan son

Cumhuriyet, 100 yılda irticayı da şekaveti de yenemedi

  İttihat Terakki köprüsüyle İmparatorluk’tan Ulus-Devlete geçeli bir asır oluyor. İlk başta irtica ve şekavete karşı kurulmuş olan Cumhuriyet, hep Cumhursuzdu. Bu nedenle de mazrufu pek zayıf olunca, zarfı parlatılıyor yıldönümü törenlerinde. Lafügüzaftır sahneye çıkartılan hologram . Resmi mecralarda, yaygın medyada ya da İnternet’de 29 Ekim kutlamaları bana çok hamasi, çok demode, milliyetçi ve devletçi geldi. Ayrıca da ‘’Sousréaliste’’ (Gerçekaltı). Her tarafa bayraklar asıldı. Mustafa Kemal kültü yeniden canlandırıldı. Sosyal medyada, birkaç istisna hariç, eleştirel bir yaklaşım hatta dengeli bir Cumhuriyet tahliline rastlayamadım. Ajitasyon-propaganda üst düzeyde olunca rasyonel, objektif, anlamlı bir değerlendirmeye yer kalmıyor. Seneye de, iktidarda kim olursa olsun, kuvvetle muhtemeldir ki, 100. yıl kutlamaları böyle yapay şenlik havasında, kendine gaz verme, mevcut gerçekleri örtme ve bin bir yalan yanlışla gerçekleşecek.   Oysa ki bir asırlık geçmiş, bir toplumu, bi

İmparatorluğun sonundan 100 yıl sonra Ulus-Devletlerin sonu?

·       Geçen hafta Selanik’de iki önemli akademik etkinlikte Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti ve Lozan Konferansı gündeme geldi. İmparatorluklar 100 yıl önce ölmüştü. Yerine geçen Ulus-Devletlerin hali? Ragıp Duran   2022, özellikle Türkiye-Yunanistan ilişkileri bağlamında, ilginç ve önemli bir yıl oluyor: Yunanistan’da ‘’Küçük Asya Felaketi’’ denen Anadolu’nun yerli Hıristiyan halkının topraklarından kovulması ile meşum İzmir Yangınının birinci yüzyılı. Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda sadece Anadolu’da değil bütün dünyada özellikle Avrupa’da büyük değişimler yaşandı. Üç İmparatorluk tarihin sularına gömüldü. Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Çarlık olarak anılan Rusya… O günden bu yana, taklit, sanal yani hayali Büyük Britanya’yı saymazsak, yeryüzünde İmparatorluk kalmadı.(Fatih Terim hariç! Gerçi o da çöküş dönemine girdi). Covid, Putin’in Ukrayna’yı işgali, İtalya’da hortlayan Mussolinimsi rejim, global medyada İranlı kadınların ayaklanmasını gölgeliyor. Talat Pa