Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Medyanın işlemediği bazı konular, mesela: Peki biz neden aldatılmadık?

Büyük Türk medyası aradan bir ay geçmesine rağmen 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin özüne ilişkin bir dizi temel bilgiyi hâlâ araştırıp bul(a)madı. Demokrasi şölenlerinin heyecanından olsa gerek, ortada hâlâ çok sayıda yanıtlanmamış soru var. Bir de, aldatıldık/kandırıldık meselesinde ters açı: Peki biz neden aldatılmadık biliyor musunuz? Başarısız darbe girişiminden bu yana neredeyse bir ay geçti. Mümtaz medyamız ve kuyumcu terazili adliyemiz, bu girişim konusunda temel ve esaslı birçok noktayı hâlâ aydınlat(a)madı. Egemen medya, tekbirli ve idam cezası talepli, dönerli ayranlı, bedava taşımalı, yoklamalı, dolayısıyla organize kitlesel etkinlikleri demokrasi şöleni diye sunarken, haksız ve temelsiz gözaltı, tutuklama ve işten el çektirmeleri görmezden geliyor, hatta bu hukuksuzluğu meşru göstermeye çalışıyor. Bir de itirafçılar geçidi başladı ki, hem hukukî olarak hem de vicdanî olarak sorunlu. Darbe başarısız oldu diyorlar, ama başarılı olsaydı acaba bugün yapılanlardan farklı olarak ...

Darbe girişiminde medya

* Gazetecilik / habercilik savaş ya da darbe girişimi ortamlarında normal zamanlara kıyasla daha da büyük önem ve değer kazanıyor. Ama gazeteciliğin / haberciliğin olmazsa olmaz birinci koşulu bağımsız ve özgür olmak! 15 Temmuz medyasını değerlendirme girişimi / denemesi… Egemen medyanın 15 Temmuz darbe girişimi konusunda başarılı bir sınav verdiği söyleniyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, bilumum resmî zevat, konuşmalarında “darbeye karşı çıkan kahraman milletimize ve görevini yapan medyaya” onlarca kez teşekkür etti. Oysa ki, medyanın aslî görevi, iktidarın (üç gücün) olumsuzluklarını, açıklarını kamuoyu adına izleyip teşhir etmek. İktidarın söylemini yaygınlaştırıp meşrulaştırmaya çalışmak değil. Gazetecilik doğa olarak, yapı olarak, tanım olarak eleştirel bir meslek. Halkla ilişkiler, reklam ve ajitasyon-propagandadan en önemli farklarından biri de bu… Bir kere siyasî iktidarın medyayı övmesi, medya açısından pek hayırlı bir girişim değil. Medyayı övecekse, kendisine hizm...

ÜÇ SOYKIRIM

1937-38 Dersim Hadisesini Dönemin Türk Gazeteleri Nasıl Aktardı? (*) ·       1915, 1937-38 ve bugün yaşadığımız Cizre, Silopi, Gever, Sur katliamları aynı devlet zincirinin halkaları. Türkiye’de bu dönemlerin matbuatı, basını ve medyası, bu üç felaketi de aynı resmi bakış açısıyla izledi ve aktardı.  Merhaba, Bizden önce burada konuşan Cizreli kadınlar aslında her şeyi çok açık bir şekilde anlattılar. Söylenmesi gereken her şeyi söylediler. Neyse ki oturum başkanı bir ara verdi de, biraz olsun kendimize geldik. Çünkü bu trajik konuşmalardan sonra bizim, hepimizin nutku tutuldu. Çoğumuz öfkeden gözyaşlarımızı tutamadık. Cizreli kadınlara da helal olsun! Oğulları eşleri katledilmiş, ama onlar dimdik ayakta ve Barış talebi konusunda ısrarcılar. Benim, medya eleştirmeni olarak, Cizreli kadınlardan öğrendiğim iki şey var: -          Bodrumdaki gençleri, sokaktaki çocukları, kundaktaki   bebekleri, yaşlı kad...

Şarkın Garp Istırapları

İki Dünya Arasında  ·           Edirne-Hakkari hattında iktidar bir çok şeyi istediği gibi tasarlayıp yaratmış gibi yapıyor ama milli ve yerli sınırları bir santim geçince bambaşka bir manzara çıkıveriyor karşımıza. Kaktüse kızmayın, çölde başka ne yetişir ki? Paris – Beş kişiler. Kırk yıldır birbirlerini tanıyorlar. Mektepten, mahalleden, işyerinden. Halen diplomat (D), gazeteci (G), akademisyen (A), çevirmen(Ç) ve tüccar(T) kimliğine sahipler. Meslekleri gereği yurtdışıyla yoğun ilişkileri var. Akademisyenle diplomat üniversite eğitimini zaten yurtdışında yapmışlar. Gazetecinin eşi Fransız. Bir tesadüf eseri geçenlerde Boulevard Saint-Michel’de bir kahvede bir araya geldiler.   T- Sen şarap söyledin ama keşke rakı içebilseydik, şööle Boğaz kıyısında… G- Oğlum bir hafta oldu buraya geleli, senin de hemen Türklüğün azdı Ç- Ben ne zaman Paris’e gelsem bizim çocuklar beni hep kebabçıya götürür D- Ankara’dan resmi heyetler geldiğ...