Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İktidar korkuyor, çaresiz, saldırgan ama şimdiden mağlup...

·      1 Kasım seçimlerinden hemen önce, siyasi iktidarın Kanaltürk ve Bugün televizyonlarına Tomalarla, coplarla, gaz sıkarak yani polis şiddeti marifetiyle el koyması, Beştepe ve AKP’nin büyük zaafını teşhir ediyor. Sansürle baskıyla seçim kazanılmaz ama muhalefet ve karşı dayanışma genişletilir ve güçlendirilir. 29 Ekim 2015 Perşembe  İSTANBUL  1 Kasım seçimlerinden hemen önce, siyasi iktidarın Kanaltürk ve Bugün televizyonlarına Tomalarla, coplarla, gaz sıkarak yani polis şiddeti marifetiyle el koyması, Beştepe ve AKP’nin büyük zaafını teşhir ediyor. Sansürle baskıyla seçim kazanılmaz ama muhalefet ve karşı dayanışma genişletilir ve güçlendirilir. Seçimlere 4 gün kala, siyasi iktidarın, İpek/Koza grubunun Kanaltürk ve Bugün TV kanallarına önce kayyum ataması, ardından da polis şiddeti marifetiyle gazetecileri gözaltına alıp yayını kesmesi, Bugün ve Millet gazetelerinin yayınlanmasının engellenmesi en az beş farklı boyutta değerlendirileb...

Biraz düşünsen Türkiye çok daha iyi olur!

Yeni Şafak gazetesi, 19 Ekim gününden cumaya kadar, birinci sayfasının tamamını bir kampanyaya ayırmış durumda. ‘Başka Türkiye Yok!’ ana sloganı etrafında, ‘Teröre karşı birlik’, ‘Türkiye sözleşti’, ‘Türkiye’nin önü açık’, ‘Bu ülke diz çökmez’ ve benzeri 3. sınıf ajitasyon-propaganda sloganları ile bir kamuoyu oluşturma harekatına girişmiş durumda. Yeni Şafak muhabirleri, tanıdık bildik kadrolu AKP yandaşı kalemler ile liberal görünümlü yalakaların neredeyse tümünden görüş alıp birinci sayfadan yayınlamış. Ulusal çaplı bu medyatik kampanyanın 1 Kasım Genel Seçimlerinden 20 gün önce başlatıldığını hatırlatmaya herhalde gerek yok. Yeni Şafak gazetesinin logosu ‘Türkiye’nin Birikimi’. Muğlak bir sözcük, birikim. Neyin birikimi ki? Bu seçim kampanyasında AKP, CHP ve MHP galiba anlaşmışlar ortak bir slogan kullanıyor. Her üçü de Türkiye sloganına sarılmış durumda. Çünkü 1 Kasım oylamasının Uruguay’da yapılacağı yolunda derin kuşku ve kaygılar mevcut... ‘Tarihi Çağrı’ diye sunulan ...

GERÇEKLERE İLELEBET KARŞI KOYAMAZSINIZ!

Ankara Katliamı ve Türk Egemen Medyası ·       Ajitasyon, propaganda, haber tahrifatı, haber gizleme, manipülasyon...Bütün bunlar gerçeği tahrif ederek kendileri için, iktidarları için  kullanışlı ve uygun hale getirme çabaları. Gazetelerde, televizyonlarda Sanal Gerçeği istediğiniz gibi biçimlendirebilirsiniz de Hakiki Gerçek önünde sonunda gelir sizin yalanlarınızı berhava eder. Çatışma alanlarında ve savaş dönemlerinde gazetecilik, barış dönemlerine oranla bir dizi özellik taşır. Savaş, politikanın silahlarla devamı olduğuna göre, bu en kitlesel ve en yoğun şiddet ortamı da doğal olarak sözün bittiği yerde başlar. Gazetecilik bir söz ve yazı,  ayrıca bir zamandır bir görsellik mesleği olduğu için, çatışma alanlarında ve savaş dönemlerinde, yani etrafı kesif  bir şiddet bulutunun kapladığı zamanlarda, sözün, yazının ve görüntünün olağanüstü bir şekilde tahrif edildiğini, değiştirildiğini gözlemliyoruz. Bu zamanlarda, aslında gazetecili...

HEPİMİZİ ERDOĞAN YAPMAK İSTİYORLAR!

İktidarın Yeni Düşü: Tek Tip Gazetecilik ·         Siyasi iktidar, mesleğe standart getirmek adı altında, olmayan AB uygulamasını bahane ederek, Tek Tip Gazeteci’yi yaratmak için eğitim, yeterlilik mekanizması kurmaya çalışıyor. Oysa ki gazetecilik, düşünce ve ifade özgürlüğüne ve çok sesliliğe dayalı bir serbest meslek... Merhaba, 1983-87 yıllarında Londra’da BBC Türkçe servisinde çalışıyordum, aynı zamanda Cumhuriyet’in Londra muhabiriydim. Sanırım hepinizin tanıdığı Yalçın Bayer, o zamanlar Cumhuriyet’in Haber Müdürü idi. Bana misafir geldi. 2-3 gün kaldı. Ben ona her sabah İngiliz basın taramasını sunuyorum ayrıca televizyonda haberleri izliyoruz. 3. günün akşamüstü Yalçın abi hafif sinirli bir eda ile bana: - Ne biçim muhabirsin sen ya...Hala uyanmadın mı? - N’oldu abi, haber mi atladım? - Oğlum 3 gündür bana basın taraması çeviriyorsun, televizyon haberlerini aktarıyorsun, hiç dikkatini çekmedi mi? - Ne dikkatimi çekmedi mi...

Zaman tünelinde kapsama alanı dışında

Nieman Reports ve bizim gündemimiz Yaşadığımız kenti, ülkeyi ister istemez başka kentler ve ülkelerle kıyaslıyoruz. İnternet sayesinde zaman ve mekân kavramları artık çok farklı, çok kaygan, çok belirsiz. Çok yakından tanıdığım bir hukuk profesörü, 70’li yıllarda Avrupa Konseyi’nin bir hukuk komitesinde danışman olarak görevliydi. Bir Strasbourg dönüşünde izlenimlerini aktarmıştı: “Bizim Avrupalıların düzeyine gelebilmemiz için daha yüz fırın ekmek yememiz lâzım. Ama ondan önce de ekmeğin ne olduğunu, nasıl pişirildiğini filan öğrenmemiz lâzım.” 12 Mart 1971 darbesinden sonra kurulan Bakanlar Kurulu’nda “beyin takımı” tabir edilen kadrodan Atilla Karaosmanoğlu da, “Elli yıl sonra bugünkü İtalya’nın düzeyine gelebileceğiz” mealinde bir söz etmişti. Tabii İtalya elli yıl sonra nerede olacaktı? O başka bir mesele. Her darbeden sonra, galiba 27 Mayıs hariç, toplumun on yıl geriye gittiği söylenir, yazılır. Tabii Batı ile kıyaslamalarda meşhur gemi metaforunu da unutmamak...

Havuz medyasında ‘Cafer bez getir!’ çığlıkları...

Yandaş medyanın, Ahmet Hakan’a yönelik saldırıyı nasıl haberleştirdiğine bakarken, manşette kullandığı sözcüklerden haberin mizanpajına kadar çeşitli teknik-mesleki boyutlar, aslında işin siyasi-ideolojik yanını güzel teşhir ediyor. Erdoğanperver gazeteler, ya bu haberi birinci sayfadan görmedi ya da haber tahrifatı ile gerçeği çarpıtmaya çalıştı 04.10.2015 14:02 RAGIP DURAN Gazetelerde ‘Mutfak’ tabir edilen yazı işleri masası, gazetenin hem beyni hem de kalbi gibi işlev görür. Çünkü, bu birime dört bir yandan gelen bilgi, haber, görüş, fotoğraf, karikatür, yorum, söyleşi ve röportajlar, masanın çevresindeki editörler tarafından okunur, incelenir, süzgeçten geçirilir ve çok az bir kısmı yayınlanmak üzere, birinci sayfaya girmek üzere seçilir. Bir haberi birinci sayfadan manşetten yayınlamak ya da son sayfadan tek sütuna 10cm’den vermek ya da bir haberi hiç vermemek yani görmemek hep siyasi-ideolojik bir seçimin kararıdır. Yazı işleri, ‘Gazetecilik bir tercih mesleğidir’ sö...