Ana içeriğe atla

Zaman tünelinde kapsama alanı dışında

Nieman Reports ve bizim gündemimiz



ReportsAbout-2000x425-c-defaultYaşadığımız kenti, ülkeyi ister istemez başka kentler ve ülkelerle kıyaslıyoruz. İnternet sayesinde zaman ve mekân kavramları artık çok farklı, çok kaygan, çok belirsiz.
Çok yakından tanıdığım bir hukuk profesörü, 70’li yıllarda Avrupa Konseyi’nin bir hukuk komitesinde danışman olarak görevliydi. Bir Strasbourg dönüşünde izlenimlerini aktarmıştı:
“Bizim Avrupalıların düzeyine gelebilmemiz için daha yüz fırın ekmek yememiz lâzım. Ama ondan önce de ekmeğin ne olduğunu, nasıl pişirildiğini filan öğrenmemiz lâzım.”
AutoHands_banner-780x450-c-default12 Mart 1971 darbesinden sonra kurulan Bakanlar Kurulu’nda “beyin takımı” tabir edilen kadrodan Atilla Karaosmanoğlu da, “Elli yıl sonra bugünkü İtalya’nın düzeyine gelebileceğiz” mealinde bir söz etmişti. Tabii İtalya elli yıl sonra nerede olacaktı? O başka bir mesele.
Her darbeden sonra, galiba 27 Mayıs hariç, toplumun on yıl geriye gittiği söylenir, yazılır.
Tabii Batı ile kıyaslamalarda meşhur gemi metaforunu da unutmamak gerekir: Türkiye doğuya doğru seyreden bir gemidir, geminin içindekiler batıya doğru koşar hep!
Dün akşam evdekiler bir belgesel kanalına takılmışlar, ben de göz ucuyla izliyorum: ABD’de Kentucky’de sokakta, evde, otoyolda yaralanan hayvanlara yardım eden gönüllü kuruluşun faaliyetleri. Bizim hayvan sevgimiz Türkçedeki deyimlerden yeteri kadar belli…
Bütün bu hatırlamaların anlamı, sebebi ne?
nieman-reports-summer-cover-201210-15 yıldır izlediğim meslek dergileri arasında, Columbia ile American Journalism Review’ün yanında Nieman Reports’un ayrı bir yeri var. 1999-2000 döneminde benim de katıldığım Harvard Üniversitesi’nin Gazetecilik  Okulu olan Nieman’ın yayınladığı bu üç aylık dergi, çeyrek akademik/dörtte üç profesyonel içeriğiyle ABD’de ve dünyada medyanın temel ve güncel sorunlarını irdeler, tartışır.
Son sayıda yer alan yazılardan bazılarının sadece başlık ve spotlarını aktarayım (meraklılar www.niemanreports.org’abakabilir):
– Yazı işlerinde otomasyon: Algoritmler muhabirlerin haber izleme ve aktarma görevini nasıl genişletir, okurları nasıl bağlayabilir ve son dakika haberlerine nasıl karşılık verebilir?
– API’ler habercilikte neler yapabilir: API (Arayüz Programlama Uygulaması) maliyetleri ve riskleri nasıl azaltabilir?
– Belgesel tiyatroculuğun cazibesi: Oyun yazarlığı ile gazetecilik çok farklı şeyler değil, ikisinde de bir öykü anlatıyorsunuz. Bir anlatı var…
– Bir ses bulmak: Olumsuz siyasi ve ekonomik ortama rağmen, Mısırlı genç gazeteciler, Yenilikçi Gazetecilikle yeni iş modelleri de yaratıyor.
– Yavaş gazetecilik: Haber döngüsü hızlanırken, Yavaş Gazetecilik haber vermek ve öykü anlatmak için zaman buluyor.
bhjpjjdh1aigjdub25ol– Bir robot bir haber/öykü yazmayı nasıl öğreniyor: AP ajansında robotlar sayesinde haber yazımında yüzde 20 zaman tasarruf ediliyor.
– Bilgisayar temelli gazetecilikle otomasyon: İnsanlarla makineler işbirliği yaparak olumlu sonuçlar elde ediyor.
– Doxxing: İnternette kişisel  bilgilerin ticari ya da reklam amacıyla rahatsız edici bir şekilde kullanımına nasıl karşı çıkılır?
– Çin’de adliye muhabiri olmak.
– Hindistan’da ucuz akıllı telefonlarla İngilizce dışındaki dillerde haber yayıncılığı.
Press-and-Censorship-by-Arcadio-Esquivel-Cagle-Cartoons-La-Prensa-Panama-1-400x548Ne kadar ilginç, yeni, hatta acayip konular değil mi?
Bizim medyamız  nelerle uğraşıyor:
  • Şırnak’ta zırhlı aracın çekerek süreklediği ceset.
  • Muhabirin kafasına silah dayayan özel harekat polisi.
  • Ahmet Hakan’a yönelik saldırı.
Bu Türkiye, 2015’te ve bu Dünya’da mı yaşıyor?

(*)http://birdirbir.org/nieman-reports-ve-bizim-gundemimiz-zaman-tunelinde-kapsama-alani-disinda/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apo 1999/Öcalan 2025

* Soleimani ve Şocai, Öcalan’ın ‘’Demokratik Konfederalizm’’ ve ‘’Türkiyelileşme’’ tezlerini, PKK liderinin 1999 öncesi ve sonrası açıklama, demeç ve kitaplarına dayanarak eleştiriyor. Sonuçta sahneye çok farklı bir Öcalan portresi çıkıyor. Ragıp Duran İran Kürdistan’ı yani Rojhilatlı iki akademisyen Kamal Soleimani ve Behruz Şocai ’nin ‘’Kürtlerin Devletsizlik Paradoksu - Öcalan’ın Konfederalizm ve Türkiyelileşme Stratejileri’’ başlıklı 247 sayfalık ve 2025 tarihli kitabı Palgrave Macmillan(Springer) tarafından yayınlandı. Kitabın Türkçe çevirisi de DOZ yayınlarınca Temmuz 2025’de Türkiyeli okura sunuldu. Bu akademik çalışmanın özü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Misak-ı Milli, Ulus-Devlet, Türk-Kürt ilişkileri, KCK, sosyo-politik bir araç olan Kürtçe konularında İmralı öncesi ve İmralı sonrası yayınladığı kitap, demeç ve açıklamalarının kıyaslanması. İki akademisyen, Öcalan’ın bu temel konularda son 26 yılda büyük değişimler gerçekleştirdiğini ayrıntılı alıntılarla kanı...

Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

* Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

Volkan Vural’ın Anıları: Tozpembe Gözlüklü Olağan Bir Büyükelçi

* Büyükelçi Volkan Vural anılarında, çocukluk, ilk gençlik, tahsil hayatı ile Seul, Moskova, Tahran, New York, AB Genel Sekreterliği görevlerinde bulunduğu yılları yazmış. Diğer meslektaşları gibi üstün başarılarını, diplomatik zaferlerini anlatıyor. Neyse ki iki perçem itiraz ve eleştiri de var yazdıklarında. Ragıp DURAN Volkan Vural’ın Doğan Kitap’tan çıkan, 2. baskısı 2025 Temmuz ayından yapılmış 429 sayfalık ‘’Olağanüstü ve Tam Yetkili Bir Büyükelçinin Belleğinde Kalanlar’’ başlıklı kitabını okudum. Aslında kitabın henüz ortalarına gelmeden içimden bir ses ‘’Sen bu kitabı okumuştun!’’ dedi. Yoo emindim, ilk defa okuyordum. Biraz yoklayınca belleğimi anladım: Son dönemde okuduğum sefirlerin anı kitapları, birçok bölümde, aynı tornadan çıkmışçasına birbirine çok benziyor. Hepsi çok çalışkan, çok idealist, usta diplomatların yanında yetişiyorlar, atandıkları yabancı başkentlerde hemen onur ve gururla   ‘’Yüce Devletimizi’’   temsil ederken fevkalade önemli işlere imza ...