Ana içeriğe atla

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

 

Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography










* Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.

 

Ragıp Duran

Şükrü Hanioğlu’nun ‘Atatürk- An Intellectual Biography’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography   kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk  Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengin hatta farklı bir kitap olduğunu belirtti. Zaten ben de zaman zaman ona danışarak İngilizce orijinaldeki bazı bölümlerin (Lider hakkında son derece olumsuz ve beni hayrete düşüren bölümlerdi) Türkçe’de aynen muhafaza edilip edilmediğini sordum. Yanıt genellikle olumsuzdu.











Daha başlangıçta bir sorun: Bir eser Türkçe’ye olduğu gibi tercüme edilebilir. Yazar,  eserinin Türkçe çevirisine    katkılar ekleyebilir. Mesele Türkçe okurlar için yeni bir önsöz yazabilir. Ama Türkçe versiyon orijinal eserin neredeyse dört misli ise… ayrıca İngilizce’de yer alan bazı cümlelerin Türkçe’de bulunmaması, yazarın akademik dürüstlüğü, bütünlüğü konusunda soru işaretleri uyandırır.

Kitap aslında bir ilk. Çünkü şimdiye kadar Aydemir’den  Mango’ya kadar yayınlanmış resmi ya da sivil bütün Atatürk biyografilerinde pek rastlayamadığımız ciddi bir eleştirel perspektif var Hanioğlu’nun çalışmasında. Zaten kitap hakkında, halen Türkiye’de yazıp çizen onlarca Kemalizm uzmanı, amatör ya da profesyonel yüzlerce Kemalistten çıt çıkmaması manidar. (N. Genç’in zırvalarını ciddiye almıyoruz). Hanioğlu, polemiğe girmeden, önce M.Kemal’in sonra da Atatürk’ün sadece entellektüel besin kaynaklarını sergilemekle yetinmiyor, liderin uyguladığı politikaların siyasi ve entellektüel arka planını da faş ediyor.


Hanioğlu, Kemalizmin 1923 sonrası İttihatçılık olduğunu çok iyi tahlil ediyor ve kanıtlıyor. Yazarın bir başka önemli ve yararlı katkısı, Atatürk’ü etkileyen Batılı, çoğu Alman ya da Fransız, çağına göre önemli ya da üçüncü sınıf yazar, ideolog ve düşünürlerin ideolojik yapısı ve siyasi tercihlerini aktarması. Sözkonusu kişilerin isimlerini bugün uzmanlar dahil çok az kişi hatırlıyor/biliyor. Bunların neredeyse hepsi sağcı, aşırı sağcı, milliyetçi, hatta ırkçı, elitist ve militarist şahsiyetler. Aralarında hiçbir doğru dürüst demokrat, ilerici, solcu düşünür yok.

Bu kitaptaki M.Kemal Atatürk, Osmanlı ve Türkiye sözcüklerini çıkarın, yerine X,Y,Z harflerini koyun ve kitabı Türkiye’yi bilmeyen yabancı bir tarihçiye ya da siyaset bilimcisine okutun. Bu kişi çok büyük bir ihtimalle kitapta tasvir edilen kahramanı ‘’Hitler, Stalin, Mao, Peron karşımı bir lider’’ olarak niteleyecektir. ‘’İdealist, volontarist, esnek ama aynı zamanda oportünist bir iktidar tutkunu’’ da diyebilir.    

Kitap hakkında üç önemli değerlendirme yazısını Akçam     https://www.k24kitap.org/hanioglunun-ataturk-entelektuel-biyografisi-uzerine-i-mustafa-kemalin-tarihsellestirilmesi-mi-gecmisimizin-itina-ile-temizlenmesi-mi-4692 ve  https://www.k24kitap.org/hanioglunun-ataturk-entelektuel-biyografisi-uzerine-ii-sefli-bir-ittihat-ve-terakki-partisinin-ebedi-sefi-4696 , Aktar  https://www.k24kitap.org/sukru-hanioglunun-kapsamli-ve-kalici-eseri-ataturk-entelektuel-biyografi-4510  ile Onaran  https://www.gazeteduvar.com.tr/ataturku-ermenisiz-rumsuz-kurtsuz-ve-dersimsiz-tarihsellestirme-makale-1714883  kaleme aldı. Her üç yazar da Hanioğlu’nun 1915 konusuna, Pontos Meselesine, 1923 Cumhuriyet’inin ve sonrasının Kürtlere, Alevilere kısaca Türk ve Müslüman olmayan Osmanlı’nın kadim nufusuna yönelik söylem ve uygulamalarına neredeyse hiç değinmemesinin altını çiziyor. 

Ne yazık ki, ilk bakışta iyi bir çalışma gibi gözüken kitap, esas olarak bu eksikliği ile ön plana çıkıyor. Hanioğlu, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti konusunu işlerken de akademik çalışmasını 1908’de durdurmuştu https://iletisim.com.tr/kitap/osmanli-ittihad-ve-terakki-cemiyeti-ve-jon-turkluk/7161?srsltid=AfmBOopnlauNds2j2-sWyo_zIHJbllRwYlV6m48ZmMvqoik0OAtpWxGm Zaman ve Sabah gibi gazetelerde yayınlanan çok sayıda köşe yazısında da 1915’e değinmekten imtina ile kaçındı. Hanioğlu, kitapla ilgili söyleşilerde bu eleştirilerden gayrı memnun olduğunu söylüyor, ‘’Ben bir dönem tarihini yazmadım’’ ya da ‘’Ben hiç bir yerde 1915 olmamıştır demedim’’ diyor. Defans çok zayıf.  Muhammed Peygamber hakkında kitap yazıp Bedir, Uhud, Hendek ve diğer gazvelerden söz etmemek mümkün mü?  Galatasaray futbol klübünün tarihini yazarken Gündüz Kılıç’tan ve Metin Oktay’dan söz etmezseniz, okur bu eksiklikte bir kasıt arar.

Bir başka akademisyen arkadaşımla bu konuyu tartışırken ilginç bir açıklama getirdi: ‘’Hoca zedelidir’’. Telefonda konuştuğumuz için iyi duyamadım ve ben ‘’Zede diye bir ilçe var, Hoca da oralı’’ diyor sandım. Sonra açıkladı. ‘’Uzun yıllar Zaman ve Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yapmak, Mustafa Erdoğan’ın Derin Tarih dergisine katkıda bulunmak, Cumhurbaşkanlığı Ödülüne layık görülmek, genelde muhafazakâr bir liberalizmi savunmak Hoca’yı sınırlıyor’’.

Akçam diplomatik bir dil kullanıp ‘’akademik dürüstlük eksikliğinden’’ söz ediyor. Onaran, mealen ‘’Resmi ideolojinin farklı bir versiyonu’’ demeye getiriyor. Bense, çekingen liberalin, tabu altında ezilip kalmasını görüyorum sahnede. Trajik!

İlginçtir, Hanioğlu, 1915, Pontos, Kürt ve Alevi konularını da kitabına, aynı eleştirel tonda alsa, kitapta herhangi bir iç çelişki su yüzüne çıkmayacağı gibi, tam aksine eser bir bütünlük ve çok daha doğru bir anlam kazanacak. Resmi ideolojinin iki temel taşı varsa, biri Atatürk diğeri de 1915. Bu ikisini akademik ya da siyasi alanda, somut bilgi ve belgelere dayanarak birlikte eleştirel bir şekilde değerlendirirseniz, Türkiye’de lince uğrarsınız, kazandığınız ödülleri geri alırlar, kitaplarınızı yayınlamazlar, yayınlanmış olanları yasaklarlar, mevki ve makamınızı kaybedersiniz, ‘’Şeriatçı’’, ‘’Emperyalizmin ajanı’’, ‘’Cumhuriyet düşmanı’’ olarak yaftalanırsınız. Bu girişimi başarıyla yapacak olan akademisyende/uzmanda  dev gibi bir yürek, esas olarak da sağlam bir ideoloji lazım. Akademisyen olmadığı halde, Hanioğlu’nun bilgi ve belgelerini herhalde okuyamamış bir İbrahim Kaypakkaya’nın (Bibliyografide yok) daha 1972’de çok daha esaslı bir Kemalizm eleştirisi yapmış olduğunu unutmayalım. Hanioğlu bu çalışmasıyla ne Kemalistlere yaranabilmiş ne de kendisinden ciddi akademik bir kitap bekleyen okurları tatmin etmiş konumda. ‘’ Aman resmi ideoloji zarar görmesin’’ demiş ve iki arada bir derede kalmış.

Kitabın bibliyografisinde en az üç eksik yazar daha görülüyor: Benoît-Méchin https://www.halkkitabevi.com/jacques-de-benoit-mechin-kitaplari, Suzy Liberman https://www.amazon.com.tr/Atat%C3%BCrk%C3%BCn-Yasaklanan-Kitab%C4%B1-Liberman%C4%B1n-An%C4%B1lar%C4%B1/dp/6059588638ve Stefan İhring  https://www.amazon.com.tr/Ataturk-Nazi-Imagination-Stefan-Ihrig/dp/0674368371 .  

Ödül konusunda, belki ayrıntı ama anlamlı bir nokta dikkatimi çekti: 8. Türkçe Olimpiyatlarının kapanış töreninde Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Prof. Hanioğlu’na, Beşir Atalay ile birlikte Ali Şîr Nevaî Ödülünü vermiş. Hoca’nın resmi biyografilerinde bu ödülden söz edilmiyor. Zedeli!

Kitabı okurken 15-20 not almışım ama çok tayin edici noktalar değil. Hanioğlu, aslında Tek Parti, Tek Adam, demos/ethos konularını işlerken günümüz Türkiye’sine de çok açık göndermelerde bulunuyor. Olumlu bir yaklaşım. Yetmez ama hayır!

Hanioğlu karanlıkta koyu bir güneş gözlüğü ile koridorda dolaşan adama benziyor. Bu durumda 1915’i, Pontos’u, Kürtleri, Alevileri…görmemesi çok da garip olmasa gerek. Bir ayrıntı, koyu güneş gözlüğünü bilerek, isteyerek kendi takmış! (SON/RD).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apo 1999/Öcalan 2025

* Soleimani ve Şocai, Öcalan’ın ‘’Demokratik Konfederalizm’’ ve ‘’Türkiyelileşme’’ tezlerini, PKK liderinin 1999 öncesi ve sonrası açıklama, demeç ve kitaplarına dayanarak eleştiriyor. Sonuçta sahneye çok farklı bir Öcalan portresi çıkıyor. Ragıp Duran İran Kürdistan’ı yani Rojhilatlı iki akademisyen Kamal Soleimani ve Behruz Şocai ’nin ‘’Kürtlerin Devletsizlik Paradoksu - Öcalan’ın Konfederalizm ve Türkiyelileşme Stratejileri’’ başlıklı 247 sayfalık ve 2025 tarihli kitabı Palgrave Macmillan(Springer) tarafından yayınlandı. Kitabın Türkçe çevirisi de DOZ yayınlarınca Temmuz 2025’de Türkiyeli okura sunuldu. Bu akademik çalışmanın özü, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Misak-ı Milli, Ulus-Devlet, Türk-Kürt ilişkileri, KCK, sosyo-politik bir araç olan Kürtçe konularında İmralı öncesi ve İmralı sonrası yayınladığı kitap, demeç ve açıklamalarının kıyaslanması. İki akademisyen, Öcalan’ın bu temel konularda son 26 yılda büyük değişimler gerçekleştirdiğini ayrıntılı alıntılarla kanı...

Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

* Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

Volkan Vural’ın Anıları: Tozpembe Gözlüklü Olağan Bir Büyükelçi

* Büyükelçi Volkan Vural anılarında, çocukluk, ilk gençlik, tahsil hayatı ile Seul, Moskova, Tahran, New York, AB Genel Sekreterliği görevlerinde bulunduğu yılları yazmış. Diğer meslektaşları gibi üstün başarılarını, diplomatik zaferlerini anlatıyor. Neyse ki iki perçem itiraz ve eleştiri de var yazdıklarında. Ragıp DURAN Volkan Vural’ın Doğan Kitap’tan çıkan, 2. baskısı 2025 Temmuz ayından yapılmış 429 sayfalık ‘’Olağanüstü ve Tam Yetkili Bir Büyükelçinin Belleğinde Kalanlar’’ başlıklı kitabını okudum. Aslında kitabın henüz ortalarına gelmeden içimden bir ses ‘’Sen bu kitabı okumuştun!’’ dedi. Yoo emindim, ilk defa okuyordum. Biraz yoklayınca belleğimi anladım: Son dönemde okuduğum sefirlerin anı kitapları, birçok bölümde, aynı tornadan çıkmışçasına birbirine çok benziyor. Hepsi çok çalışkan, çok idealist, usta diplomatların yanında yetişiyorlar, atandıkları yabancı başkentlerde hemen onur ve gururla   ‘’Yüce Devletimizi’’   temsil ederken fevkalade önemli işlere imza ...