Ana içeriğe atla

Global Medya Taramasının Bir Yıllık Bilançosu


·    Haftanın 5 gün global medyada ve Batı dünyasının 6 büyük gazetesindeki Türkiye ve diğer önemli haberleri ve başlıkları seçip yayınlamak hem bu işi yapan ama esas olarak izleyici/okur açısından önemli ve değerli bir faaliyet. Eksiklik ve zaaflarını unutmadan…

Ragıp Duran   

Bir yıl boyunca Artı TV’de haftanın 5 günü ‘’Global Medya’da Türkiye ve Dünya’’ programını hazırlayıp sundum. Tarama metni, aynı gün Artı Gerçek sitesinde de yayınlandı.


Biraz daha kısa bir süre boyunca da 1+1 Forum sitesinde ‘’Küresel Medya Gezintisi’’ derlemeleri yayınlandım.

Her iki çalışma da, Nisan 2021 başında sonlandığı için şimdi genel bir bilanço çıkarmanın, bir değerlendirme sentezi yapmanın zamanı geldi.


·  Ragıp Duran yazıları

Pandemide aşı dönemi, Biden’ın 1.9 trilyon dolarlık yardım paketi, Cohen ve Hydra adası, edebiyat- gazetecilik ilişkisi ve Komün’ün 150. yıldönümü... Buyurun haftalık küresel medya gezintisine...

Böylece bu tür bir basın etkinliğinin olumlu, yararlı yanlarının yanı sıra eksiklik ve zaaflarını da tespit etmek mümkün olacak. Kendi yaptığım işe de eleştirel bakarak bundan sonra bu tür derlemeler/taramalar yapacak meslekdaşlara da nispeten derli toplu bir bilanço bırakmış olmayı umuyorum.

Öncelikle bir hatırlatma:

Televizyondaki tarama iki bölümden oluşuyordu: Önce dünya medyasında Türkiye haberleri (ki dünyanın bütün medya organlarında çıkan, İngilizce ya da Fransızca versiyonu İnternet’te yayınlanan Türkiye konulu haber ve yorumlar) ve Batı dünyasının 6 büyük gazetesinden (New York Times, Washington Post, Los Angeles Times, Guardian, Le Monde, Libération) başlıklar.

NASIL BİR ARAMA-TARAMA

Ragıp Duran ile Global Medya

İnİnternet arama motoru sayesinde ‘’Turkey News’’ sonra da ‘’Turquie İnformation’’ yazdığınızda, o gün, o saat, dünya gazete, dergi, radyo,televizyon ve İnternet sitelerinde içinde ‘’Turkey’’ ya da ‘’Turquie’’sözcüğü geçen bütün İngilizce ve Fransızca haberlerin linkleri ekranınıza düşüyor. Arap medyasından Çin medyasına kadar bütün dünyada Türkiye hakkında yayınlanmış haberlere bu şekilde ulaşmak mümkün. Her gün onlarca bazen yüzlerce haber, yorum, röportaj,söyleşi, makale olabiliyor. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en az iki nokta var:
-        Haberin tarihine dikkat etmek lazım.
-        
Yayınlayan medya kurumuna dikkat etmek lazım

Çünkü, arama motorunu tarih önceliğine göre ayarlasanız bile taramada eski haberler de çıkabiliyor.

Çünkü, ben taramayı yabacı dil temelinde değil, yabancı medya temelinde yapıyorum. Bu sayede TRT, AA, Yeni Şafak ya da Hürriyet gibi egemen medyanın İngilizce ya da Fransızca olarak yayınladığı haberleri es geçebiliyorum. Keza Bianet, Duvar gibi yayın politikası açısından bence olumlu medya organlarının yabancı dildeki haberlerini de mecburen devre dışı bırakıyorum.

Seçim aşaması aslında en güç, en çok zaman kaybettiren aşama. O an geldiğinde ben kendimi çok büyük bir gazetenin 1. sayfa sekreteri (Sub-ed) gibi hissediyordum. Önümde yüzlerce haber, en iyilerini, en anlamlılarını, en yararlılarını seçmek için biraz tecrübe lazım, hem uluslar arası aktüaliteyi hem de Türkiye’yi izlemek gerek, kamu çıkarını ön planda tutan bir perspektif şart.

Haberin içeriğini esas almıyorum. Yani seçeceğim haber ya da başlıklara, Ankara rejimini savunuyor mu yoksa kınıyor mu? perspektifinden bakmıyorum. Haberin kalitesine, bütünlüğüne, verdiği bilgilerin doğru ve tam olmasına bakıyorum.

NASIL BİR SEÇİM

‘’Global Medyada Türkiye’’ bölümünde, olağanüstü kötü, yanlış, uydurma, propaganda ya da reklam temelli haberler hariç, ne çıkmışsa alıp yayınlıyordum.

‘’Global Medyada Dünya’’ bölümünü hazırlarken ise ekranda kayan yüzlerce haberi seçerken temel kriterim Türkiye, daha doğrusu Türkiyeli okur/yurttaş idi:

-       Türkiye’de aslında olması gereken ama kesinlikle olmayan olgu ve gelişmeleri aktaran haberler

-       Türkiye’de hiç olmamış ve büyük bir ihtimalle yakın gelecekte hiç gerçekleşmeyecek haber ve yorumlar

-       Türkiye ile en küçük ilgisi olmamasına rağmen haberin içeriği Türkiye’yi çağrıştıracak haber ve yorumlar.

-       Bir de her gün Batılı 6 büyük gazetenin 1 ya da 2 manşetini, konu ne olursa olsun, mutlaka veriyordum.

TARAMANIN AMAÇLARI

Gerek Türkiye’nin gerekse dünyanın son derece çalkantılı bir döneminde yayınlanan bu taramalar bana esas olarak iki şey öğretti:

·      Dış dünya Türkiye’ye, Erdoğan’a, Türkiye toplumuna nasıl bakıyor? Hangi açıdan değerlendiriyor?

Bu soruların cevabı tabi ki çok çeşitli. Medya organına göre değişiklik gösteriyor. Ne var ki genel bir niteleme yapmak gerekirse, Avrupa basının bakışında ikili bir yaklaşımı sezmek çok güç değil. Batı medyası Türkiye’ye bir yandan demokrasi, özgürlük gözlükleriyle bakıyor ama haber ya da özellikle yorum metnini derinlemesine, satır aralarını da okuyunca, Avrupa merkezci hatta zaman zaman, özellikle muhafazakar-sağcı medyada gizli ya da açık bir Oryantalist rüzgar esiyor. Türkiye ne de olsa Batı için önemli bir pazar. Müslüman bir ülke de olsa Rusya’ya kaptırmamak lazım. Filan felan… ABD ve Batı basınında yer alan haber ve yorumlarda, kaçınılamaz olarak Ankara ya da Türkiye toplumundan çok Brüksel ya da Washington’un çıkarlarının öne çıktığını görmek de çok zor değil. Rus, Çin, Arap ya da Hint basınında Türkiye hakkında çıkan haber ve yorumların fazlasıyla yerli ve milli olduğunu belirtmeye herhalde gerek yok. Demokrasi, özgürlük, eşit düzeyde işbirliği perspektifleri olmayınca, söz konusu ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarının resmi bildirilerinin haber formatına sokulmuş versiyonlarını okuyoruz.

·      Bu taramalar benim gazetecilik/habercilik bilgi ve anlayışımı da büyük ölçüde geliştirdi/zenginleştirdi. Özellikle New York Times ve Guardian okumaları sayesinde profesyonel gazeteciliğin bugün nasıl yapılması gerektiği konusunda şahane örneklerle karşılaştım. Özellikle bizdeki gazetecilik çölü her geçen gün hem daha da kuruyup hem de yüzölçümünü genişletirken mesleğe ilişkin umutlarımı artıran örneklerle karşılaşmak önemli bir sevinç kaynağı oldu.

HER YURTTAŞA LAZIM

Bırakın herhangi bir gazeteciyi ya da meraklı bir yurttaşı, bugün sadece Türkiye’de değil bütün dünyada bütün medya yöneticilerinin ve tabi ki siyasetçilerin, karar vericilerin global medyayı mutlaka ciddi ve düzenli bir şekilde izlemesi şart. Bu mecburiyet, küreselleşen dünyayı ve kendi ülkesini iyi anlamak için gerekli ayrıca gazeteciliğin ya da politikacılığın değişik ülke ve ortamlarda nasıl icra edildiğini bilmek/öğrenmek açısından bence olmazsa olmaz bir koşul. Artık hiçbir şey, hiç bir alan, hiçbir sektör yerli ve milli perspektif ve zihniyetle işlemiyor.

Seçtiğim gazeteleri ilk defa okumuyorum tabi. Ben 40 yıldır bu gazeteleri izlerdim. Ama eskiden bu gazeteleri sadece Türkiye haberleri bir de medya değerlendirmeleri çerçevesinde okurdum. Sınırlı iki alanı takip ederdim yani. Gazetenin tümünü üstelik her gün, tarama yapmak amacıyla okumak tabi ki çok farklı bir icraat. Bakış açısı genişliyor tüme gidince.

Bu çalışma günde benim en fazla 3.5 saatimi alıyordu. Aslında yorucu bir faaliyet. Bir süre sonra, yani göz tarama hızı artınca ve parmaklar ile beyin arasındaki trafik sürat kazanınca ayrıca da alışkanlık güçlendikçe bu süreyi 2.5 saate kadar düşürdüm.

Global medya taraması televizyonun haber merkezine de katkıda bulundu. Çünkü ilk başlarda, benim başlığını verdiğim bir haberin TV haber bülteninde iki gün sonra haberleştirildiğini gördüm. Daha sonra haber merkezi Global Medya programını not alarak daha dikkatlice izleyince, benim aktardığım haber ya da duyumlar, bültenlerde daha erken bir şekilde işlenmeye başladı.

KİMLER İZLİYORDU?

Global Medya taramasının sınırlı feed back’lerinden anladığım kadarıyla iki tür izleyicisi/okuru vardı:

·      Yabancı dil bilmese de Türkiye dışındaki dünyayı ve ülkeleri, o ülkelerin dilinde yayınlanan haber ve yorumları Türkçe olarak izlemek ve okumak isteyen meraklı yurttaşlar.

·      Yabancı dil bildiği halde, bu kadar gazeteyi okuyacak zamanı olmayan yurttaşlar, taramadan esinlenerek kısaca aktardığım ya da başlığını vermekle yetinebildiğim haberin ilgisini çekiyorsa tam metnine gidebiliyordu.

Bu tür taramaları yapacak meslekdaşların sadece yabancı dil bilmesi yeterli değil. Çünkü her dilin ayrıca bir de medya dili denilen alt söylem türü var. Üstelik her dil bir kültürün taşıyıcısı, ifade tarzı. Dolayısıyla yabancı dilin yanı sıra söz konusu ülkelerin tarihi, siyaseti, sosyolojik yapısı, eğitim ve kültür özellikleri konusunda ayrıca Türkiye ile ilişkilerinde minimum düzeyde de olsa temel bilgilere sahip olması iyi olur. Ben söz konusu üç ülkede, yani Fransa, İngiltere ve ABD’de gazeteci olarak belirli süreler yaşamış olduğum için avantajlıydım.

MÜKEMMEL TARAMA YOKTUR

Gelelim bu taramaların eksiklik ve zaaflarına:

-       ‘’Global  Medyada Türkiye ve Dünya’’ gibi iddialı bir başlığın içini TV’de 8 ila 10 dakika arasında bir süreye sığdırmak zorunda kalınca, TV’nin de doğasında var olan yüzeysellik ve sürate teslim oluyorsunuz. Okuma ve taramadan aslında en az belki bir saatlik yayınlanacak malzeme çıkıyordu ama özellikle Türkiye’deki TV izleyicisinin genel olarak başka ülkelerde olduğu gibi dış dünyaya büyük ilgi göstermemesi nedeniyle belki de suyunun suyu diyebileceğimiz bir tarama ile iktifa etmek zorundaydım.

-       Ben sadece İngilizce ve Fransızca bildiğim için aslında kendi açısından önemli olan mesela Alman medyası ya da Latin Amerika medyasını, Türkiye haberleri dışında veremiyordum. İspanyolca, Arapça, Rusça ve Çince de aslında önemli. Gerçi bilmediğim dillerde yayınlanan önemli ve büyük medya organlarının İngilizce versiyonlarından yararlandığım oluyordu ama yine de Batı deyince sadece 3 Amerikan 1 İngiliz ve 2 Fransız gazetesi ile sınırlı kalmak bir eksiklik.

BURJUVA BASIN!?

-       Bir izleyici ile ayaküstü yaptığımız sohbette, Global  Medya taramasında sadece ‘’burjuva gazetelere yer verdiğim’’ eleştirisi geldi. Gerçi ben, yayın politikaları ve ideolojik tutumlarını saklı tutmakla beraber, gazeteleri burjuva ya da proleter diye sınıflandırmaktansa kaliteli gazeteler/sıradan gazeteler diye kategorize etmekten yanayım. İzleyici, İngiliz Komünist Partisinin sesi Morning Star, Fransız KP yayın organı l’Humanité ve Latin Amerika’dan TeleSur’u da taramaya katmamı önermişti. Bu teklif bana çok uygun gelmedi. Belki daha devrimci, daha solcu bir tarama yapılırdı bu gazetelerle ama şimdi NYTimes ve Guardian ile Morning Star ve L’Huma’yı aynı değerde gazeteler gibi sunmak, temsiliyet açısından hatalı olurdu. Son iki gazetenin tirajı, siyasi ağırlığı, toplumda temsil ettiği güç açısından benim taradığım 6 gazeteyle kıyas bile edilemez.

-       Bir başka izleyici bir sefer ‘’Hocam, San Francisco Chronicle’de dün esaslı bir Erdoğan yorumu çıkmıştı, atlamışsınız’’ demişti. Bu tür başka uyarılar, eleştiriler de gelmişti. Her seferinde atladığım habere bakıyordum. İki sonuç çıkardım:

-       - Ben tek tek gazeteleri tarayıp yapmıyordum bu derlemeyi. İnternet ekranına ne düşmüşse o haberlerin arasından bir seçme yapıyorum.  Bazı haberler İnternet’e girmiyor.

-       - Ben bu derlemeyi CET (Orta Avrupa Saati) ile 10.00 ile 13.00 arasında yapıyordum. Dolayısıyla ancak o saate kadar ekrana düşmüş haberleri görebiliyordum. Kaliforniya ile Köln ya da Selanik arasındaki saat farkı da bazı haberleri ancak 24 saat sonra taramaya katma olanağı veriyordu.

FAZLA YORUM İÇERİĞİ BOZAR

-       Taramalarda mümkün olduğunca az yorum yapılması bana daha doğru geliyor. İzleyici, konu hakkında sunucunun ne düşündüğünü merak etmese gerek. İzleyiciye/okura hangi gazete, hangi medya ne demiş’i aktarmakla yetinmek lazım. Yoksa, ben de 10 dakikalık taramadan yorumlarla 40 dakikalık program çıkarabilirdim. Nadiren, mimik, gülümseme, öksürük aksırık ya da anlamlı anlamsız bakışlarla yorum yaptığımı hatırlıyorum. Ama hakikaten nadiren.

-       İdeale yakın bir global medya taramasını bir tek kişi yapamaz. Habere yaklaşım, yayın politikası konusunda hemfikir olan ve farklı diller bilen bir ekibin işi aslında bu tarama.

ARTIKLAR DEĞİL DİĞER KONULAR

-       Haftanın beş günü siyasi, ekonomik, diplomatik ve ekonomik aktüalite ağırlıklı bir tarama yapınca bir eksiklik hissettim. Daha doğrusu bu eksiklik bas bas bağırmaya başladı. Çünkü taradığım kaliteli gazetelerde, saydığım aktüalite alanlarının dışında gerçekten iyi yazılmış, iyi sunulmuş, emek ürünü esaslı kültürel, sportif, müzikal, edebi hatta people içerikli feature’lar yayınlanıyordu. Cumartesi günleri de en az 5-6 saatimi bu tür yazıları çevirip, özetleyip, derleyip toparlayıp 1+1 Forum’da yayınlamaya başladım. Derginin ve ‘’Küresel Medya Gezintisi’’ başlığını koyduğumuz bu yazıların editörünün Yücel Göktürk olması, yazılara ayrı bir değer ve önem verdi.

TV yaygın bir medya, ortalama yurttaşa hitap ediyor, 1+1 Forum ise siyasi, ideolojik, kültürel kodları belli, yani kültür/eğitim düzeyi ortalamadan yüksek bir okur kitlesinin İnternet sitesi. Çelişen değil, birbirini tamamlayan iki çalışma oldu böylece.

Sonuç olarak, herkes bir sürü yabancı dil bilmediği için ayrıca herkesin hele aktif nüfusta yer alanların dil bilse bile bu tür okumalara yetecek zamanı olmadığı için Global Medya taramaları yurttaşların bilgilerini zenginleştirebilecek, ufuklarını genişletebilecek bir yayın. (SON/RD)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle