Ben bu gazetenin ilk Genel Yayın
Yönetmeni olduğumda doğan çocuklar bugün 24 yaşında. Neredeyse bir kuşak
geçmiş.
Bu gazete Tansu Çiller döneminde
bombalandı. Bu gazetenin muhabirleri, yazarları, dağıtıcıları sokak ortasında
kurşunlandı.
Bu gazete yasaklandı, toplatıldı,
kapatıldı.
Bu gazete kimi zaman isim değiştirmek
zorunda kaldı.
Ama aynı zaman dilimi içinde, bu gazete
mesela Beyoğlu’nda Türkiyeli aydınların elinde sokakta dağıtıldı.
Bu gazetede Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nde Türk devletini bir çok kez mahkûm ettirdi.
Bu gazete dünyanın önemli medya
organlarında övüldü, uluslararası medya kuruluşları ve gazetecilik meslek
örgütlerinde desteklendi.
Bu gazete, Kürdistan’ın kent, kasaba ve
köylerinde oğullarını kızlarını merak eden analar babalar tarafından heyecanla,
sevinçle kimi zaman da hüzünle okundu. Kupürler kesildi, çerçevelendi, duvara
asıldı.
Bu gazete, sadece Kürtlerin değil,
mülksüzlerin, solcuların, garibanların, LGBTİ bireylerin, Alevilerin,
kadınların, çocukların, madencilerin kısacası bütün muhalif yurttaşların, Ece
Ayhan’ın deyimiyle ‘karaşınların’ sesi olmaya çalıştı. Orta İki’den ayrılan
bıçkın delikanlı da üniversite profesörü de bu gazetede kendisinden bir şeyler
bulabildi.
Devletin tüm bu yasadışı ve gayrimeşru
saldırılarına rağmen, Özgür Gündem’in bugün hâlâ ayakta kalabilmesi, süregelen
binbir belaya rağmen yayına devam etmesi başlı başına bir başarıdır aslında.
Özgür Gündem’in başına gelenler egemen medyadaki herhangi bir gazetenin başına
gelseydi -ki istemeyiz böyle bir şey olmasını- o gazete çoktan basın
mezarlığında yerini almış olurdu ve kimse adını bile hatırlamazdı.
Önceki gün Hafıza Merkezi’nin
düzenlediği ‘90’lı yıllar ve İnsan Hakları İhlalleri’ konulu panelde bir
doktora öğrencisi bu döneme ilişkin çalışmasını sundu. Salonda 90’lı yıllarda
Kürdistan’da gazetecilik/muhabirlik yapmış meslektaşlar vardı. Bu araştırma
açık bir şekilde Özgür Gündem’in İnsan Hakları konusunda en duyarlı gazete olduğunu
kanıtladı. İstatistikler, sayım ve dökümler Özgür Gündem’in egemen Türk
medyasına oranla, İnsan Hakları ihlalleri konusunda son derece olumlu bir
yayıncılık yaptığını gösteriyordu. Üstelik haber kaynağı olarak mağdurları esas
alan bir habercilik yapmıştı Özgür Gündem. Üstelik kadınlara en çok yer veren
gazete idi Özgür Gündem.
Sonunda Tuğrul Eryılmaz dayanamadı ve
doktora çalışması için bir öneri getirdi:
- Özgür Gündem’i bu diğer gazetelerle
kıyaslamak, Özgür Gündem’i istatistiklerde, tablolarda diğer gazetelerle aynı
kareye/tabloya koymak sırıtıyor. Bu nedenle bence siz bu istatistikleri ve
tabloları verin ama Özgür Gündem’i de olumlu bir şekilde ayrı bir altbaşlıkta
ele alın.
Ben Özgür Gündem’in basın ve halkla
ilişkiler sorumlusu değilim. Türkiye’de hiçbir medya kuruluşu ile ilişkisi
olmayan bir medya eleştirmeniyim.
Bu nedenle bu gazetenin eksik, olumsuz,
hataları yanlarına da kısaca değineceğim:
Bu gazetenin Genel Yayın Politikası,
Kürt meselesine ağırlık vermenin yanısıra, Türkiye’de özgürlük, demokrasi ve
çoğulculuktan yana olması nedeniyle doğrudur. Ne var ki bu politikanın
uygulanmasında, yani yayın siyaseti ve ideolojisinin gazeteciliğe/haberciliğe
tercüme edilmesinde çeşitli sorunlar var:
Özgür Gündem, zaman zaman genel bir
haber gazetesi olmakla aktivist bir gazete olmak arasında gitti geldi.
Türkiyelileşme konusunda habercilik alanında her zaman çok başarılı olamadı.
Gazete yönetimi, kimi zaman siyasetçilikle gazeteciliği çok iyi ayırdedemedi.
Saydığım bu eksiklik ve olumsuzluklar
tabi ki son 24 yılda içinde belirli ölçüde düzeldi. Ama yine de profesyonel
açıdan Özgür Gündem henüz olgunlaşmış bir gazete olamadı. Kuşkusuz devletin
saldırıları, mahalle baskısı, çalışanların genç olması, meslek dünyasının böyle
bir gazeteyi dışlaması/tecrit etmeye çalışması da Özgür Gündem’in gelişmesini
engelledi.
Son bir ay, benim aslında askeri
çağrışımı olduğu için pek de sevmediğim nöbetlerde geçti. Önce Amed’e gidip
Haber Nöbeti’nde Kürt meslekdaşlarımızla dayanışma gösterdik. Arada bir Dersim
Jenosidi nöbetim oldu. Şimdi de Özgür Gündem’de dayanışma amaçlı Genel Yayın
Yönetmenliği nöbeti. Yazı işlerinde iki toplantı, çalışanlarla mesleki
konularda muhabbet ve akşamüstü gelen ‘copy proof’lar üzerinde son
değerlendirmeler.
Bugünün Türk medyasında Özgür Gündem’de
bir günlük nöbet, mesleki ve sembolik bir görev.
Ama hem mesleki hem siyasi anlamı çok
önemli!
(*)15 Mayıs 2016
tarihli Özgür Gündem gazetesinden
Yorumlar