Ana içeriğe atla

CİZRE'DE VURULAN ALAN KURDÎLER...

Charlie Hebdo Tepki Çekmiş!

* İkiyüzlüler, trajik gerçeğe göz yumup Charlie Hebdo'daki bir karikatür üzerinden düşünce, ifade ve basın özgürlüğü alanındaki sınırlarını ifşa ediyor. Kalaşnikoflu kırımdan bir yıl sonra Charlie Hebdo hala saldırı altında.... 

Dergiyi, konuyu bilmeyen, öğrenmek ve kabul etmek de istemeyen,  fanatik Müslüman, sağcı, düşünce, ifade basın özgürlüğü karşıtı, ‘Fransa Mransa anlamam, ben Türküm, Müslümanım’ diye horozlananlarla solcu geçinen tüm kesim ve şahısların Charlie Hebdo ile bir alıp veremedikleri var.
(CH konusunda Bkz www.apoletlimedya.blogspot.com.)

Derginin son sayısında yayınlanan bir Alan Kurdî karikatürü yine tartışmalara yol açtı.
İlk başta, isteseniz de istemeseniz de, Charlie Hebdo, evet Türkî ve İslami kriterlere göre, ayıp, günah, terbiyesiz, yasadışı hatta gayrı-meşru bir yayın. Ama Charlie, Türkiye’de değil Fransa’da yayınlanıyor. Kimse de kalkıp Charlie’den ‘Milletimizin ve dinimizin gelenek ve göreneklerine uymasını hatta saygı göstermesini’ bekleyemez, beklememeli. Charlie, Allah Tanrı, kilise sinagog cami, Papa, rahip, imam, ırk, din, milliyet tanımaz, bilmez. Sahtekar siyasetçilere, tüm muktedirlere, ünlü ve ünsüz dingolara karşıdır. Hiç bir tabusu yoktur. Her şeyle alay eder. Yasa, kural, ilke dinlemez. Her şeyi mizah malzemesi yapabilir.

Hoşunuza gitmiyorsa bu tür yayınlar, almazsınız, okumazsınız olur biter. Takmışsanız da kafaya, oturup CH aleyhinde yazılar kaleme alabilirsiniz. Yalnız sakın bu yazdıklarınızı Fransızcaya çevirtip Paris’e filan göndermeye kalkışmayın. Ciddiye almazlar sizi, bir güzel de makaraya sararlar...

Demokrat değilseniz, Charlie'yı yasaklatır ya da toplatırsınız. Charlie sizi çok rahatsız ediyor, uykularınızı kaçırtıyorsa,  çok da kızgınsanız, El Kaide'den ya da IŞİD'den tanıdıklarınız varsa, 'İki adam gönderip taratırsınız yazı işleri toplantısını'...

Charlie’yi en genel anlamda, kendilerinin isimlendirmesiyle 'sorumsuz'  bir yayın, başı boş ve başıbozuk bir dergi olarak kabul edip algılarsanız, sorun yok. Delidir, ne yapsa yeridir, der geçersiniz...

Gelelim karikatüre ve yankı-tepkilerine :



Önce açıklamalar:
Üstbaşlıkta :’Mülteciler’ yazıyor.
Sonra ana başlıkta:  Küçük Aylan büyüseydi ne olurdu acaba?
Aşağıdaki satır : Almanya’da kadınların peşinden koşan bir tacizci.
Son satırdaki ‘Tripoteur’ sözcüğü (Vurguncu, dalavereci, dolandırıcı, kaçakçı gibi karşılıkları var) tabi ki olumsuz bir anlam taşıyor.

Karikatür, Almanya’da yılbaşı gecesi meydana gelen taciz olaylarına gönderme yapıyor.

Bizim medyada, konu, ‘Irkçı karikatür’, ‘Tepki çeken karikatür’ başlıklarıyla sunuldu. Irkçılık nerede ben göremedim. Tepki çektiği ise kesin. Ama Charlie Hebdo’nun her yazısı, her karikatürü Türk ölçülerine göre tepki çeker.  Charlie aslında ne yapsa dar görüşlü Türklere,  dogmatik Müslümanlara göre ayıp, yasak hatta yasadışıdır. Çünkü Türkiye ile Fransa, kültür, hukuk  ve mizah anlayışı açısından son derece farklı iki ülke.

Alan'ın babası haklı olarak incinmiş. Ürdün Kraliçesi ise işi ciddiye alıp 'Aylan yaşasaydı doktor olurdu' demiş. Kraliçe olunca, zeka standartının bu kadar üst düzeyde olması şart mı?

Karikatür bana mizahi açıdan çok değerli gelmedi. Yine de Türkiye’deki tepkileri anlamak zor. Türkiye ve Türkler, Alan Kürdî’den yaralı olmasın? Aşırı dolayısıyla anlamsız bir hassasiyet var sanki. Bir vicdan borcumuz olsa gerek. Küçücük çocuğu ne burada barındırabildik ne de sağ sağlim karşı kıyıya geçmesini sağlayabildik. Bu durumda bir Fransız dergisinin kalkıp onu, yaşasaydı,  Almanya’da tacizci olarak tahayyül etmesi bile  bizim tahammül sınırlarımızı aşar. Ama Cizre’de, Silopi’de, Sur’da devlet dersinde öldürülen çocuklar konusunda  tahammül istiabı belli ki çok geniş. Ne var ki Alan oldu mu iş değişiyor. Hele bu dergi ortalama algı ile İslamiyet ve Türk düşmanı olarak kabul ediliyorsa vurun kahpeye... Bir yıl önce, Paris’te, Allahü ekber nidalarıyla iki terörist  de Charlie’ye ‘Vurun kahpeye!’  diyordu.

Bence, rahat olalım, böyle her şeye, özellikle de çizgiye, yazıya filan  takmayalım, ‘ırkçı’,  'islam karşıtı' 'Türk düşmanı' gibi sözler de kullanmayalım.

'Tek Düşünce' kötü, olumsuz, hayırsız ve zararlı bir yaklaşım. Herkesin bizim gibi düşünmesini ve tutum almasını beklemek/istemek faşizmin ilk adımı.

İfade ve basın özgürlüğü sadece hemfikir olduğumuz konu ve alanlar için değil, esas olarak hemfikir olmadığımız, karşı çıktığımız görüş ve tutumlar için gerekli. İsteyen istediğini yazsın, çizsin, yeter ki içinde şiddet olmasın, nefret olmasın, ayrımcılık olmasın.

(*) Kobaneli Alan'ın adı Türk medyasınca hemen Türkçeleştirilip Aylan yapıldı. Düzeltmeyi Twitter'den gönderen okura spas.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

* Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...