*Artık hiçbir yazı, Gezi ya da Kızılay duvarlarındaki yazılamalar kadar etkili ve ilginç olamaz. Efsanevi bir tarih yazılırken, sokağa çıkıp izlemek, gaz ya da su yemek, eylemcileri desteklemek, eylemci olmak yazıyı ikinci sınıfa düşürür/düşürdü. Bugünün eylemcileri 40 yıl sonra torunlarına ‘Biz vakti zamanında grayderle Toma kovalamıştık’ diyecek. Torun da ‘Atma Dede!’ diyemeyecek. Yaşı müsait olanlar benzeri sahneleri yaşamışlardı. Mesela 68’de ben ortaokul son sınıf öğrencisiydim, hayal meyal hatırlıyorum. Ama kitaplara, filmlere bin şükran, mesela Jacques Tardi’nin ‘Halkın Çığlığı’ başlıklı çizgi romanı sayesinde 1871 Paris Komününde ya da William Klein’ın ‘Grands Soirs, Petits Matins’ (Şahane Akşamlar ve Erken Sabahlar) başlıklı belgeselinde 1968 Mayıs’ında Paris’te neler olup bittiğini öğrenebildik. Gezi’de cereyan edenleri görüp okuyunca, onları hatırladım. İsyan, müthiş bir çözücü, dağıtıcı, her türlü engeli berhava eden bir ortam, bir araç, bir düğme… Henüz 31 Ma
Ragıp Duran'ın Medya Eleştirisi Blogu