7
HAZİRAN
SONRASI MEDYA
· Az
buz değil 13 yıl boyunca özellikle son 5-6 yıl boyunca AKP devletinin medyası,
gazetecilik/habercilik yapmadı. Haber çarpıttı, haber gizledi, ajitasyon-propaganda
yaptı. Bombadan tehlikeli basılmamış kitapları; kadınlara, solculara, LGBTİ’lere
hakaretleri; ’Emri ben verdim’leri; 17-25’i, Kabataş’ı; Sümeyye’ye suikastı ve
daha onlarcasını unutmadık. Bunların hesabı verilmeli…
Pek adetim değildir. Zaten doğru dürüst bir arşivim
de yok. Ama hayatta ya da medyada bağzı gelişmeleri görünce, okuyup öğrenince
bir ‘déjà vu’ havası… Ben bunu daha önce görmüştüm! Yoksa bir yerde okumuş
muydum? Belki de yazmıştım…
Çok kuvvetli öngörü sezgim olduğunu da iddia edemem.
Ama bazen, ‘Görünen köy kılavuz istemez’ misali ya da ‘Çarşamba böyleyse
Perşembe’yi anladım’ cinsinden bir yaklaşımla gelecek hakkında bazı kehanetlerde
bulunabiliyor insan. Kehanet tecrübeye, somut olgu ve bilgiye dayanırsa amenna,
belirli bir süre içinde de doğrulanırsa, Türkçe’de buna, bildiğim
kadarıyla, doğru tahlil diyorlar.
Sabah gazetesi ve A Haber kanalından tanıdığımız
Yükselir ile Yeni Şafak ve 24 kanalından bildiğimiz Bayramoğlu yakın bir
geçmişte, yani seçimlerden, AKP’nin yenilgisinden çok kısa bir süre sonra,
görevlerinden uzaklaştırıldılar. Birisi danışmanları üzerinden Erdoğan’ı
eleştirip HDP’ye olumlu yaklaştı, diğeri de Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyası
boyunca Anayasa’yı ihlal ettiğini söyledi. Yani aslında çok geç de olsa ve
galiba ilk kez doğru tespitler yaptılar ama gemiden de iki fare eksildi.
Bu iki gelişmeden haberdar olunca eskiden yazdığım
iki yazıdan iki kısa alıntı aklıma geldi:
‘’2015’te
daha çok sayıda yalakanın, yalakalıktan istifa etmesi dileğiyle…
Hoş,
istifa etmeseler de, kapı önüne konma tehlikesi giderek artıyor.’’
Yalakaların
yükseliş
ve çöküş
yılı olarak 2014/
4 ocak 2015/ Birgün
‘’Baskı
ve sansür çarkı dehşet saçar. Ayrıca bazen boomerang
etkisi de yapar. Selvi, Alçı, Kekeç ve saz arkadaşları
da bir gün gelir… ‘’
ERDOĞAN
MEDYADA MUHALEFET OLUR MU? /16 kasım 2014/ Birgün
Akşam’dan Mustafa Kılıç, Star’dan
Cemil Ertem, 65 yaş bahanesiyle Başdanışmanlıktan Etyen Mahçupyan daha önce de
Karaalioğlu, Cömert ve Ocaktan Sancak Medyadan, ayrıca bazen isimlerini bile
bilmediğimiz muhabirler, editörler son dönemlerde yandaş medyadan
uzaklaştırıldı. Bu hızla giderlerse, yatacak yeri kalmayacak AKP medyasının…
Orada da çalışan bulamayacaklar.
7 Haziran 2015 seçimlerinin birbirine bağlı iki
önemli sonucu, HDP’nin %10 barajını aşıp 80 kadar milletvekilini Meclis’e göndermesi
ve bu sayede AKP’nin tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğu sağlayamaması ise,
işin medyatik cenahına baktığımızda da, bir yanda israrcıların absürd
savunmalarını görüyoruz, panik ve çözülme sürecine giren yandaş medyanın da
bazı askerlerini yitirdiğini…
Absürd savunma derken kastettiğim aslında geniş bir
yelpaze. Kampanya boyunca esas olarak HDP’ye ve CHP’ye saldıran bu nedenle de
AKP’nin sözcülüğünü yapan Vatan Partisi’nin ömür boyu lideri, seçim sonuçlarını
‘Ülkeyi demokratik yoldan bölüyorlar’ şeklinde değerlendirdi. Faşistlerin
demokrasiye karşı olduğunu, seçimlerden hoşlanmadığını biliyorduk da, bu
yaklaşım bu kadar açık ve net bir şekilde böyle söylenmemişti şimdiye kadar. Bu
tezin bir başka versiyonu da eski yandaş medyada ‘Gezi’de yapamadıklarını
seçimlerde yaptılar’ diye yankılandı.
Yenildiğin zaman oturur, yenilginin çeşitli
boyutlardaki nedenlerini araştırırsın, değil mi? İç faktörler, dış faktörler,
sosyolojik konum, ideolojik durum,
taktik olarak ne hata yaptık, stratejimiz doğru muydu, iyi mi uygulayamadık? türünden
sorular sorar ve yanıtlar ararsın. Doğrusu bu. Ama yandaş kalemler, ‘Oy
pusulası fazla uzundu, seçmenin aklı karıştı’ ya da ‘Küçük partilere oy
verenlerle sandık başına gitmeyenlerin 7 milyon oyu yandı’ gibi bahanelere
sığınmak zorunda kaldılar. Bir de, ne ayıp, Etiler, Nişantaşı, Cihangir
seçmenlerine sataştılar. Sıkıyorsa git Hakkari, Şırnak, Diyarbakır seçmenine
laf uzat! Cumhurbaşkanının müdahaleleri,
Davutoğlu’nun yetersizliği, 17-25 Aralık’ın kapatılması, kaçak sarayın
yasadışılığı, felaketlere yol açan Suriye politikası, yabancı medyaya savaş
açmalar, AKP’nin eskimesi gibi tayin edici konularda havuz medyası üç maymun!
Aynı yandaş medya, iktidar partisinin yaptırdığı
kamuoyu anketlerinden bile söz edemezken, AKP’nin de savunulur tarafı pek
kalmadığı için esas olarak yurttaşı geleceğe yönelik olarak korkutan yayınlar
yaptı. HDP ve CHP hedefte idi, seçimden çok önce koalisyonun tehlikelerine
dikkat çektiler sıklıkla.
Bu konuda da bir hatırlatma yerinde olur sanırım:
‘’Şimdilerde ise kendi yaptırdıkları
anketlerde bile, HDP barajı geçiyor, CHP ile MHP’nin oyları yükselişte.
E bu durumun bir tek tercümesi var: AKP geriliyor. Bu gerileme, oylama
sonucunda 276 sandalyenin altına düşme ihtimalini bile içerdiği
için AKP lideri ve küçük liderleri kafayı yese, yeridir. Vur o zaman
CeHAAAPe’ye, vur o zaman HaaaDePe’ye… Vur o zaman eskisi kadar iktidara destek
vermeyen medyaya… Hatta HDP’ye göz kırpan medyaya…’’
Yüzdeon.org mecmuasının seçimlerden önceki son
sayısından Haziran 2015
İktidar yanlısı medya, seçim kampanyasından çok önce
defansa çekilmişti. Ama kaleyi doğru dürüst savunamadılar.
Erdoğan son olarak Can Dündar’ı tehdit ettiğinde,
Türkiye içinden ve dışından çok güzel bir dayanışma ve destek kampanyası
başladı. Yükselir ile Bayramoğlu, haksız bir şekilde işten atıldıklarında ise
yandaş medyadan ne bir ses ne bir nefes… Bir satır çıktı mı bu konuda?
Yandaşlıkta ısrar edenlerin bu konuda bir görüşü yok mu? ‘Sabah haklı, Yükselir
haksız’ bile diyemediler. ‘Bayramoğlu aklı başında liberal bir aydındır’ diye
yazamadılar. Koltuğu kaybetme korkusu ile köşe yazarı olunamıyor işte!
Her şeye rağmen aceleci olmamak gerek.
HDP’nin başarısı, AKP’nin yenilgisi aslında henüz sadece bir başlangıç. Seçim
sonuçlarının yakın dönem siyasi tabloya tercümesi hem hemen olmayabilir hem de
yanlış aksi sedası da olası. Erdoğan ve Davutoğlu’nun ilk açıklamaları ile
yandaş medyada 7 Haziran sonrasında yazılıp çizilenlere baktığımızda, AKP
devletinin fıss diye hemen sönmeyeceğini görebiliyoruz. İktidarı yitirme tehlikesinin baş gösterdiği
her ortamda, egemenler özel olarak hırçınlaşır, binbir dalavera çevirip
imtiyazlarını korumaya çabalar.
Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan bombalar ve sonrasında
Hüda-Par’ın devreye sokulması, İŞİD’in gerilemesi karşısında Ankara’nın takındığı
tavır hep olumsuz işaretler…
AKP, bölünme, parçalanma, güç yitirme periyoduna
girdi. Bunun medyaya yansımasının her ne kadar bazı alametlerini görüyorsak da,
AKP devletinin medyası belki ancak sadece AKP azınlık hükümetinde zor da olsa
varlığını sürdürebilir. Mevcut durumda AKP kimle koalisyon yaparsa, iktidarı,
dolayısıyla bir iktidar aparatı olan medyayı ortağı ile paylaşmak zorunda
kalacak. Koalisyon ortağı, AKP’ye her istediğini serbestçe yapmasına izin
vermeyecek. AKP’siz bir hükümet seçeneğinde ise medyanın kendisini daha hızlı
bir şekilde toparlama ihtimali var.
Restorasyon döneminde, AKP’nin 13 yıllık bütün hukuk
dışı uygulamaları, yolsuzlukları, usulsüzlükleri kısaca tüm olumsuzlukları tek
tek ve somut olarak deşilip siyasi ve bazı vakalarda adli olarak yargılanmak
zorunda. Medya da bu yüzleşmenin, bu eleştirinin, bu değerlendirmenin bir
parçası olmalı. Meslek örgütleri, iletişim akademisyenleri, gazeteciler,
okurlar AKP medyasını mercek altına alıp, özel olarak mesleki etik ve mali
açıdan derin bir araştırmaya tabi tutmalı. Gelecekte benzeri olumsuzlukların
yeniden yaşanmaması için, somut olarak kanıtlanmış tüm olumsuzluklar,
usulsüzlükler mutlaka uygun yaptırımlara tabi tutulmalı. Hakkı yenilenlere
hakları ve itibarları iade edilmeli; suç, kabahat ya da kusur işleyenler de
orantılı ve dengeli yaptırımlarla cezalandırılmalı. Yanlış anlaşılmasın, kimseyi siyasi-ideolojik
tercihleri, fikir ve görüşleri nedeniyle yargılamak söz konusu olamaz. Ne var
ki, bile bile, katilleri ve hırsızları bin dereden su getirip savunanlara da
madalya takılmaz.
(*) Tükenmez dergisinin 2015 Yaz tarihli 19. sayısından
Yorumlar