ANF'deki Söyleşi - Fırat Haber Ajansı
30.10.2014
30.10.2014
ALİ BARIŞ KURT – ANKARA
30.10.2014 07:02:21
Medya
Eleştirmeni Ragıp Duran, hükümete yakın medyanın olumsuz gelişmelere bir
sorumlu bulmak için HDP'yi hedef aldığını belirtti. Duran, bu medyanın
hükümetten talimatla yayın yaptığını vurgulayarak, Kürtlerin demokratik
siyasetten alıkonulması için bir kampanyanın varlığına işaret etti.
Gazeteci-Yazar,
Medya Eleştirmeni Ragıp Duran ile hükümet yanlısı medyanın HDP'yi hedef
gösteren yayınlarını ve bu politikanın arka planını konuştuk...
'YANDAŞ
MEDYA ÇUVALLIYOR!'
-'Çözüm süreci'nin başında AKP yanlısı medyanın dilini
değiştirmesi bekleniyordu. Aradan geçen zamana bakılırsa, bu sorumluluğu
üstlendiğini düşünüyor musunuz?
Yandaş
medya dediğimiz; AKP'ye, Erdoğan'a, Davutoğlu'na yakın kalemlerin köşe yazıları
ve gazeteleri dikkatli gözle incelediğimizde haber ve başlıklarda farklılaşma
olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılaşmanın iki önemli sebebi olsa gerek:
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra eskiye oranla daha monolitik olan
iktidarda hafif de olsa bir parçalanma var, çünkü AKP iktidarında Cumhurbaşkanı
eskiden Başbakan olarak neredeyse tek ve tam yetkiliydi. Erdoğan'ın
Cumhurbaşkanlığına geçmesi, başkasının onun yerine geçmesi küçük de olsa
iktidarda parçalanma ve çok başlılık meydana getirdi. İkinci olarak; bütün
ülkelerde genel olarak önemli toplumsal olaylar, patlamalar kaçınılmaz olarak
iktidarda, kendi içinde parçalanma olmasa bile görüş ayrılıklarına yol açar.
6-7
Ekim'de Kobanê'ye karşı hükümetin tutumunun protesto edildiği gösteriler ve
Kobanê direnişi de siyasi iktidarda parçalanmaya yol açtı. Süreçle ilgili
olarak Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı vs. aynı konuda farklı demeçler
veriyorlar. Yandaş medya da kendisine has, özgür olmadığı için bunları
aktarmakla yetiniyor. İktidar parçalandığında hemen saf tutmuyor. Mevcut
görüşleri de, farklı görüşleri de yansıtıyor. Bağımsız olmayınca, bağımlı
olduğu kutbun farklı görüşleri olunca, amiyane tabirle çuvallıyorlar. Kobanê
konusunda çuvalladılar. İki gün önce yazdıklarının tam tersini yazdılar.
Uluslararası koalisyonun, ABD'nin de Erdoğan ile mesela PYD, Kobanê konusunda
zıt görüşler savunması bu duruma yol açtı. Medya ancak bağımsız, özgür olursa
yurttaşları doğru bilgilendirir. Yandaş medya olarak sadece iktidarın
propagandasını yaparsanız böyle duruma düşersiniz. İnandırıcılık, güven zaten
yoktu; iyice çuvallayınca sıradan AKP'li okur için de bu medyanın çelişkileri
açığa çıkmış oldu.
'AKİT
ÜST DÜZEY YETKİLİLERİN SÖYLEYEMEDİĞİNİ OKUMAMIZI SAĞLIYOR'
-Bilhassa Kobanê protestolarından sonra HDP ve özelde Selahattin
Demirtaş neden hükümet yanlısı medyanın hedefine girdi? Mesela Yeni Akit'in
geçtiğimiz günlerde sürmanşetinde “Oğlumun katili Demirtaş” başlıklı bir haber
vardı...
Yandaş
medya, egemen medya, iktidarın tutarsız siyasetlerini savunamaz hale
geldiğinde, eleştirmesi gereken bir sorumluyu saptaması gerekiyor. Kobanê ile
ilgili olarak onlarca insan yaşamını yitirdi ve bu medya organları
incelendiğinde sanki Demirtaş bu insanları öldürmüş gibi yansıtılıyor. Bir
taşta iki kuş vurmak isteniyor. Gösteri hakkını kullanmak isteyenlere
saldırılmasını, polisin orantısız güç kullanması ise gözardı ediliyor. Süreçle
Kobanê'yi bir arada ele aldığımızda; mutlaka yandaş medyanın bu sürecin
bozulmasının sorumluluğunu birilerine atması lazımdı. Hükümeti, devleti, Hakan
Fidan'ı suçlayamayacağına göre, bütün sorumluluğu Kürtlere yıktı. Şiddet
olaylarının sorumlusu HDP olamaz.
Yeni
Akit örneğiniz önemli. Kendimi Yeni Akit'i özel olarak okumak zorunda
hissediyorum. Erdoğan'ın nefes alış verişlerini iyi hisseden, yansıtan bir
gazete. Nefret dilini çok iyi kullanması, Kürt düşmanlığını yürütmesi açısından
önemli. Koleksiyonları taradığınızda sürekli bir Kürt düşmanlığı görürsünüz. Bu
gazetenin genel yayın yönetmeni ise hükümet yetkililerinin uçaklarına, Akil
İnsanlar Heyeti'ne alınarak ödüllendirilmiştir. Yeni Akit, legal olarak üst
düzey yetkililerin söyleyemediklerini okumamızı sağlıyor. Siyasi iktidarın
parametrelerinden, göstergelerinden biri.
-Bu kadar rol biçmek, 'derin ilişki' aramak fazla değil mi?
Yeni
Akit'in son 2-3 yıllık yayın politikasına baktığınızda, demokratik bir hukuk
devletinde yayımlanamayacağını görürüz. Sadece Kürt meselesinde değil;
Ermenilere, azınlıklara, sola, eşcinsellere, kadınlara da aynı nefret söylemiyle,
hedef göstererek yaklaşıyor. Akit ile AKP arasındaki ilişkide daha sınırlı bir
şey söylemeye çalıştım. Bir siyasi iktidarın böyle bir gazeteyle ilişkisi
vahimdir. Yasal zeminde böyle gazetelerin çıkmaması gerekir. Seri olarak suç
işleyen bir makine. Basın özgürlüğüyle hiç alakası yok.
Olduğu
gibi 'siyasi iktidarın yayın organı' demek doğru olmaz ama kısa vadeli bir
tablo yaptığımız zaman, son üç yılda Erdoğan'ı kolonun birine yazalım, bir gün
öncesi ve sonrası Akit'in manşetlerini diğer kolona yazalım. İkisinde
olağanüstü yakınlık, benzerlik net şekilde ortaya çıkacaktır. Özellikle
antidemokratik, Kürt, kadın, LGBTİ düşmanı söylemde daha açık görülebilir.
Yandaş medyada da genel olarak aynı çalışmayı yapabiliriz ama oralarda zaman
zaman daha temkinli, öncelemeyen tutum var. Oysa Akit'in bazı başlıklarını bile
önceden Erdoğan söylüyor...
-'Çözüm süreci' açısından medya aracılığıyla Kürt tarafının eli
mi zayıflatılmak isteniyor?
Sadece
süreç açısından değil; genel olarak yandaş medyanın en çok HDP ve CHP ile
uğraştığını görüyoruz. Bir gazetenin normalde amacı, görevi iktidarı eleştirmek
olmalıyken, yandaş medya sürekli muhalefeti eleştiriyor. Evet, süreçle ilgili
söylediğiniz doğru ama süreç son derece kurallarına uygun şekilde, uluslararası
alandaki örneklere benzer şekilde ilerlemiş olsa, diyelim ki yandaş medya
müzakerede karşı tarafın elini zayıflatmak için yıpratma kampanyası
sürdürüyor... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç süreci kastederek 'mahkum
değiliz' dedi. Yani 'bizim buna ihtiyacımız yok' diyorlar. İtiraf ettikleri
için önemli. Her ne kadar ilke olarak sürecin olması gerektiğini söylesek de,
herkesin barış istemesine rağmen iktidarın başından beri yürüttüğü bu konudaki
tutum Kürt toplumuna, bu konuyu yakından izleyenlere güven vermedi. Paris'te üç
Kürt kadın devrimcinin öldürülmesiyle başlandı. Her seferinde kırık dökük
yaralanmalar oldu. Öcalan'ın son açıklaması da önemli bilgiler veriyor; 'ölmüş
süreci dirilttik' diyor.
'Kobanê
ile Türkiye'nin ne alakası var', 'IŞİD eşittir PKK', 'PYD terörist' diyen
siyasi yetkili var. Gerçek anlamda müzakere yok ve 'sekretarya neymiş; haddini
bil' deniliyor.
'HDP
KRİMİNALİZE EDİLMEK İSTENİYOR'
-Uluslararası alandaki benzer süreçlerde de ana-akım medyanın
devlet dışı tarafla bağı hep böyle midir?
Benzer
başarılı süreçlerin bir kısmında oradaydım. İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu'yla
İngiltere hükümetinin ilişkileri sırasında. Oradaki medya bizdeki gibi tamamen
yandaş değil. Kaçınılmaz olarak zaman zaman açıklanmaması gereken, gizli
tutulması gereken şeyleri açıklamadı. Kuzey İrlanda ve İngiliz medyası barıştan
yana tutum takındığı için. İngiliz devletinin görüşlerini belirttiler, taviz
koparmasını istediler ama açıklanmaması gerekenleri -Oslo'ya atıfta
bulunuyorum- açıklamadılar.
Kürt
medyasında ise müthiş sabır var. Başından beri ciddi ve içten davrandı ama bu
içten ve ciddi davranış karşı tarafta karşılık bulmayınca anlam ve değeri
olmuyor. Kürt medyası ve siyasetiyle hükümeti karşılaştırınca, hükümet
tarafının asla samimi olmadığını görüyoruz ve bu sorgulamamıza yol açıyor.
Hükümetin bu işe başka beklentilerle girdiğine dair kuvvetli ihtimal var.
Seçimlere göre tarih belirliyor mesela. Medya özellikle içtenlik ve ciddiyet
konusunda hiçbir ciddi eleştiri getirmedi. Bu işler biraz da uzmanlık işi. Hem
Kürt meselesini bileceksiniz hem de dünyada barış süreçleri nasıl olmuş bitmiş,
bunları bileceksiniz... Sadece devletin Kürt politikasını bilmek yetmiyor.
Irak'ta, Rojava'da Kürtler ne yapıyor, iç bağlantıları nelerdir; bunları
bileceksiniz... Türkiye'de tabii ki böyle gazeteciler var ama onların da yazacakları
yerler yok.
-HDP, Kürt siyaseti tamamen demokratik siyasetten koparılmak
istendiği için medya böyle bir rol üstlenmiş olabilir mi?
Türk
medyası bağımsız ve özgür değil, iktidardakilerin düşüncesini, refleksini
yansıtıyor. Türk medyası o bakımdan önemli. Söylediğiniz doğru ve demeçlerde
yeterince açık. HDP kriminalize edilmek isteniyor. Siyasi parti gibi değil de
suç örgütü gibi yansıtılmak isteniyor. HDP kasaları sıfırlamadı, esrar ticareti
yapmadı... İktidar sahipleri nötralize etmek için bütün yollara başvurdu ama
başarılı olamadığı için, başarı kazanmak için ısrarcı. Şimdiye kadar Kürt
muhalefetini nötralize etmek mümkün olmadı; belki zaman zaman zayıflayabilir
ama mümkün değil. Kuşatmanın 12. gününde 'Kobanê düştü düşecek' dediler. Yandaş
medya iktidarın söylediklerini yapıyor ve iktidarın her şeyi iyi yaptığını
anlatıyor. İşine gelmediğinde ya haber gizliyor ya da tahrifat yapıyor. İkisi
de gazetecilik kurallarına aykırı.
'YANDAŞ
MEDYA AKP'LİLERİ BİLE İNANDIRAMIYOR'
-Kurallara aykırı bir gazetecilik ile yine de kitlelerin
etkileniyor olması nasıl önlenir?
Gazete,
radyo, televizyon ile gerçekler sınırlı ve ancak belirli bir kitleye hitap
edilir. Erdoğan'ın mükemmel olduğuna, PKK ile IŞİD'in aynı olduğuna herkesi
inandıramazsınız. Medyatik gerçek ancak bir süre idare edebilir. Kobanê'den
gelen arkadaşlarla konuştuğumda çok hoş bir bilgi aldım. Urfa AKP İl Örgütü
kendi arasında para toplayıp gizlice PYD'ye vermiş. 'Bizim elimizden bu
geliyor, affedin, yardımları kabul edin' demişler. Hoş bir şey. Yeni Akit'in,
Yeni Şafak'ın söylediklerinin dışında kalabiliyorlar, AKP'li de olsalar. Çünkü
Urfa'da gerçekleri görüyor. Orada konuştuğu insanlara inanıyor; akşam
televizyonda izlediğine değil.
İktidar
sözcülerinin yaptığı her açıklamanın da yalan olduğu anlaşılıyor. Erdoğan'ın
çok konuşulan 'Obama'ya ben söyledim' sözünün ardından ABD açıklama yapıp
Erdoğan için 'çelişkili konuşuyor' diyor. Bu, diplomatik olarak yalancılıkla
suçlamadır. Sıkıştılar ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Bu
siyasi iktidar hatta tüm iktidarlar, Edirne-Hakkari arasında kanun, Anayasa,
kural falan dinlemeden at koşturdular, halen de koşturuyorlar. Buna karşı
yeteri kadar kitlesel bir muhalefet geliştirilemedi. Ama içeride yarış atı gibi
koşan sınırı bir metre aşınca sütçü beygirine dönüşüyor, dizlerinin üstüne
çöküp nefes alamıyor. Dışarıda daha fazla hak hukuk geçerlidir. 17. güçlü
ekonomi, bölgesel süper güç olduğunuza dışarıda gülerler, içeride insanlara iyi
geliyor.
'BASIN
ÖRGÜTLERİ YAYIN POLİTİKASINA, YAZARIN GÖRÜŞÜNE ETKİ ETMELİ'
-Linç kampanyalarına karşı basın örgütleri de sanki hakkını
veren bir tutum almıyor...
Yerel
medya çalışmalarına da katılıyorum. Türkiye'de basın örgütleri dediğimizde
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler
Sendikası akla geliyor. Medyaya ilişkin, gazetecilik mesleğine, namusuna
ilişkin birtakım olumlu şeyler yapmaya çalışıyorlar ama ne var ki, Kürt
meselesi gündeme gelince bilgi ve duyarlılık konusunda ileri olduklarını
söyleyemem. Egemen, yandaş medyada öğrencilerim, tanıdıklarım var; ne kadar güç
koşullar altında iş yapmaya çalıştıkları konusunda bilgi sahibisinizdir.
Buralardan çok fazla bir şey beklememek gerekir. Dürüst, namuslu şekilde
ellerinden geleni yapıyorlar belki ama etkileri az. Zaten gazetecilik konusunda
yeteri kadar örgütlü olmadığımızı, sendika konusunda zayıf olduğumuzu
düşünüyorum. Sadece maaş, çalışma şartları diye bilinir ama batıdakiler yayın
politikasına, köşe yazarının görüşüne, alınacak ve atılacak muhabirin kararına
kadar sendika etki sahibidir. Gazetecilik muhalif olmaktır. Zaten her şey çok
iyi, yerindeyse gazeteciye ihtiyaç yoktur.
Bu
dönemde kimse yandaş gazeteci olmaya çalışmasın çünkü hükümet bile kendini
savunamıyor. Zaten yandaş yazarlar hükümetin ortak politikası yok diye, onu
bunu kırmayayım diye yazı yazamayacak hale geldi.
* 30 Ekim 2014 ANF'den (Fırat Haber Ajansı)
* 30 Ekim 2014 ANF'den (Fırat Haber Ajansı)
Yorumlar