Ana içeriğe atla

A.A, KÜRTÇE KONUŞUNCA NE OLACAK Kİ ?

Anadolu Ajansının, Kürtçe yayına başlamasının bir kaç anlamı olsa gerek.

Varlığı yıllardır inkar edilen ve halen varlığı yasal olarak güvence altına alınmamış, dolayısıyla resmen henüz varlığı kayıtlara geçmemiş bir dilde, resmi bir kurumun yayın yapması bir çelişki aslında. Çünkü devletin önce bu yıllar süren yasağın değerlendirmesini, özeleştirisini yapması gerekir, hesabını vermesi lazım.

Ardından Kürtlerin ve Kürtçenin. varlığı yani statüsü Anayasa dahil Türkiye mevzuatında güvence altına alınması gerekir. Bunlar yapılmadan TRT'nin ya da AA'nın Kürtçe yayın yapması eski suçların gizlenmesi, hoşgörülmesi anlamına gelir.

AA'nın 'bu dönem' Kürtçe yayına başlaması, tıkandığı apaçık meydanda olan Çözüm Sürecini açmaya yarayacak bir araç olarak kullanılması anlamını taşıyor. Kürt siyasi hareketi ve Kürtler, devletten öncelikle AA'nın Kürtçe haber yayınlamasını değil, demokrasi paketinde Kürt statüsünün belirlenmesini, Öcalan'ın tutukluluk koşullarının iyileştirilmesini ve Sürecin devam edebilmesi için hükümetin barışçı ve özgürlükçü adımlar atmasını talep ediyor.

AA, Kürtçe yayına başlamadan önce 1984’den bu yana Kürt mücadelesi hakkında yayınlamış olduğu yalan, yanlış, manipülatif, nefret söylemli haber ve yazılarının özeleştirisini yapmalı. (Öcalan’ı kaç kez öldürdünüz haberlerinizde?) Ya da mesela Roboski’yi neden gizlediğini açıklamalı.

Nihayet, Ankara'nın bir yandan Erbil bir yandan da Rojava ile ilişkilerinin geliştiği bir dönem ve ortamda, AA'nın Kürtçe haber yayınları ile Irak ve Suriye Kürdistan'ında ideolojik/medyatik egemenlik kurma hevesi de gündemde.

TRT de bir süredir Kürtçe yayın yapıyor. Ama Kürt nufusunun büyük bir çoğunluğu, kendisini dil ve kültür olarak, ayrıca siyaseten TRT Şeş ile özdeşleştirmiş durumda değil ya da bu kanala yönelik önemli ve değerli bir yakınlaşma söz konusu değil.  TRT Şeş Kürtlerin değil, devletin Kürtçe televizyon kanalı.

Diyelim ki AA da sözde Kürtçe yayına başladı. Mesela Cemil Bayık’ın ‘Hükümet bizi oyalıyor. Süreci geliştirmezse çatışmalar yeniden başlayabilir’ mealindeki haberi, Kürtçe yayınlayabilecek mi?

* Bu yazı 4 Eylül 2013 günü Birgün gazetesinde ‘Devlet aklıyla Kürtçe yayın’ başlığıyla yayınlanan görüşün bilahare zenginleştirilmiş versiyonudur.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla