Ana içeriğe atla

Egemen medya da Erdoğan da Değer Kaybetti



Özellikle direniş ile birlikte ana akım medyaya halk oto sansür uyguladığı
için tepki gösterdi. 
Siz medyanın üzerindeki  otosansür ve sansürün geldiği
nokta hakkında ne düşünüyorsunuz?

 Gezi Direnişi genel olarak iktidara, özel olarak Başbakan Erdoğan’a çok açık ve somut mesajlar verdi. İktidarın bir parçası ve önemli ideolojik aygıtlarından biri olan egemen medya da, bu ayağa kalkıştan nasibine düşeni aldı. Gezi sloganları arasında egemen medyayı eleştiren hatta onu maymuna çeviren sıkı, sivil, güçlü mesajlar vardı. Gezi Direnişi somut olarak medyakrasinin iktidarında, üstelik tepe yönetiminde sarsılmalara neden oldu. Mesela NTV’nin en üst düzey yöneticisi istifa etmek zorunda kaldı. Öte yandan Gezi Direnişini destekleyen bazı meslekdaşlarımız da işten atıldı. Egemen medya bir tek Gezi Direnişi darbesiyle birdenbire özgürlükçü ya da demokrat olmaz, olamaz. Ama egemen medyanın yazı işlerinde artık eskisi kadar sansürcülük hatta otosansürcülük yapmak da kolay değil. Bakın mesela Erdoğan ramazanda iftardan iftira koşup konuşmalar yapıyor, yetmedi moda olduğu için park ziyareti bile yaptı, ama yeminli  yandaş egemen medyanın tüm kanal ve gazeteleri bile Erdoğan’a artık eskisi kadar yer vermedi/vermiyor.

 Sansürün kaldırılışının ardından 105 yıl geçmesine rağmen 
hala onlarca gazeteci cezaevinde bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz

Türkiye’de sansürün resmen kaldırılmasının ardından 105 yıl geçmiş olmasına rağmen  egemen medyanın tanımı ve işlevi henüz değişmedi. Egemenlerin medyası olarak bu yapı hala topluma, halka, kamuya, yurttaşa büyük ölçüde kapalı, siyasi/iktisadi/ideolojik ve askeri iktidar odaklarına ardına kadar açık. Eskiden yayın öncesi denetleme ve ayıklama işlevi gören sansür büroları varken, bugün bu kısıtlamalar patron baskısı, iktisadi baskılar ve ideolojik yüklenmelerle çeşitli şekillerde sürüyor. Sansüre karşı mücadele bir süreç. Her geçen gün özgürlük alanlarını  genişletip, yasak alanları daraltmak mücadelesi. 5 yıl once Kürdistan demek neredeyse suçtu, bugün Kürdistan adı bir çocuğa verildiği zaman üst mahkeme onay verebiliyor. Eskiden meslekdaşlarımızı, özel olarak da Kürt gazetecileri vurup öldürüyorlardı, bugün onları hapise atıyorlar. Gazeteciler kamu yararı olan gerçekleri yazmaya devam edecek, iktidarlar da bu gerçekleri gizlemeye ya da tahrif etmeye çalışacak. Bugünkü iletişim teknolojileri sayesinde ve Türkiye gazeteciliğininin yüzyılı aşkın mücadeleleri sayesinde artık kamusal gerçeği herkesten ve uzun süre gizlemek mümkün olamıyor.(Bakınız Roboski örneği). Gezi Direnişini penguenler önleyemediği gibi bundan sonra eskiye oranla yasaklı alanların daraldığı bir ortamda habercilik yapılacak.


*Dicle Haber Ajansının, 24 Temmuz Basından Sansürün Kaldırılması konusundaki sorularına cevaplar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

* Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...