Ana içeriğe atla

Zahid Akman nerede ne yapmış?

Akşam gazetesinden Süleyman Arıoğlu önceki gün telefonla arayıp RTÜK üyesi Zahid Akman’ın Las Vegas macerasıyla ilgili görüşümü sordu. Konu hakkında bilgi sahibi olmadığımı söyleyince Arıoğlu da olayı ayrıntılarıyla bana aktardı, ayrıca çeşitli kesim ve kişilerin görüşlerini de bildirdi. Ben de bu verilere dayanarak olayı yorumlamaya çalıştım. Akşam gazetesinin 12 Ocak 2010 Salı tarihli sayısının 13. Sayfasında bu değerlendirmem yayınlanmış.

-------------------------------------------------------------------------------------DEPLASMANDA PEK BİR AGRESİFMİŞ
İLETİŞİM bilimci Ragıp Duran, Akman haberini şöyle değerlendirdi: 'Haber değeri tabir edilen şey çok subjektif. Bu olayda iki üç şey var. Giden kişinin niteliği. Kişi kamusal bir görevle gitmişse, görev alanı bellidir. Onu porno fuarına göndermiyorlar herhalde. Dolayısıyla burada bir ihlal var. Kamusal alanda yaptığı işler tarafıyla, yani 'Ailevi, manevi değerler, baldırı çıplak kız göstermeyin' diyen kişinin kendi özel hayatında bu işlere bu kadar meraklı olması da haber değeri taşır. İşi gücü bırakıp camiye gitseydi, dini gereklilik diyebilirdik. Ama öyle değil. Deniz Feneri gibi şeylerle bataklığa girmişken bunu yapması açısından da haber değeri taşıyor olabilir. Medyanın kimsenin pornoyla ilgili düşüncelerini sorgulamaya hakkı yok fakat bir kamu görevlisinin vatandaşın vergileriyle gittiği bir yerde bu sınırın dışına çıkması haber değeri taşır. Üstelik dışına çıktığı sınır da burada pek bir tersini uyguladığı bir alan. Kendi sahasındaki defansif tutumuna karşı deplasmanda pek bir agresifmiş!'

__________________________________________________________________________________
Yayınlanan görüşümde iki nokta önemli:
Ben mi yanlış ya da eksik anladım yoksa Arıoğlu mu tam aktaramadı bilemiyorum ama, benim yorumumda Zahid Akman’ın Las Vegas’da gittiği yerin bir porno fuarı olduğu anlamı çıkıyor. Oysa ki Akşam’ın haberine göre sözkonusu mekan, bir otelin kumarhanesi ve Akman’ın masasında da porno yıldızları varmış. Çok önemli bir ayrıntı değil ama, düzeltmekte yarar var, çünkü kumarhane ile porno fuarı ayrı yerlerdir. Ancak, karakter olarak ‘iki yüzlü muhafazakar’, resmi olarak da kamu görevlisi olan Akman açısından bu mekan farkının tayin edici bir önemi yok.
İkinci ve daha da önemli nokta, Arıoğlu’na belirtmeme rağmen, belki yer kalmadı belki benim kadar önemli bulmadı, bir meselenin yayınlanan görüşüme yansımaması. ‘’Bu tür durumlarda, haber yaparken, itham edilen kişinin görüşü de mutlaka alınmalı ve yayınlanmalı. Zahid Akman’a yönelik bir suçlama var, hem olayın doğruluğunu bizzat kahramanından teyid etmek için, hem de kahramanın konuya ilişkin yorum ve değerlendirmesini öğrenmek için Akman’ın görüşü mutlaka alınmalıydı. Taraf da Akşam da anlaşılan Akman’a sormadan haber yapmış. Bizde maalesef böyle bir yöntem var: Yarım haber geliyor hemen yayınlanıyor, ertesi gün de adamın cevabını yayınlarız deniyor. Yanlış, olmaz…’’
Sonuç olarak, benim yorumumda değişen bir şey yok:
Birinci mesele: Kamu görevlisi olunca insan, öyle istediği gibi hareket edemez. Görevlisiniz ayrıca sizin maaşınızı vergi ödeyen yurttaşlar veriyor. Sizi oraya Blackjack oynamaya göndermediler.
İkinci mesele: Kumar ya da porno hakkında RTÜK Başkanı iken verdiğiniz demeçlerin ve icraatınızın inandırıcı olabilmesi için hareketlerinize dikkat etmeniz gerekirdi.
Akman’ın yaptıklarının haber değeri olmadığını öne sürenler, açıkça itiraf etmeseler de, Akman’ın siyasi iktidar yanlısı olduğu için teşhir edilmemesini istiyor ya da özel hayat/mahremiyet kalkanı arkasına sığınıyor. Akman kendi parasıyla gitse, görevli olmasa, nereye gittiği kimseyi ilgilendirmez, yani haber değeri yoktur. Ama…
Aslında bu tartışma bile Akman’ın yaptıklarının zaten yeteri kadar haber değeri taşıdığını kanıtlamış durumda.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla