Ana içeriğe atla

Demokratik Açılım?

Dicle Haber Ajansının 24 Aralık günkü sorusuna yanıt:

Mesleği, adresi belli, dolayısıyla kaçma şüphesi olmayan, seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanları ya da benzer konumda olan bir siyasi partinin yerel yöneticilerini yasadışı bir örgüt suçlamasıyla sabahın erken saatinde gözaltına almak, demokratik hukuk devletinde normal bir uygulama değil. Sözkonusu kişiler, eğer herhangi bir suç şüphesi varsa, Savcılığa çağrılır, ifadesi alınır, mahkemeye sevkedilir ya da serbest bırakılır. Perşembe sabahı meydana gelen gözaltılar, hukuk çerçevesinde değerlendirilemiyorsa, siyasi olarak ele alınmalı.

Açılımın yeni bir aşaması mı acaba? Yoksa Ankara’nın, belki de AKP hükümetinin ya da F tipi örgütlenmenin, DTP’nin TBMM’de kalmasına bir yanıt mı? Kürt siyasi hareketini olduğu gibi yasal alanın dışına çıkarma operasyonu mu? Sorunun yanıtı ne olursa olsun, siyasetin hukuktan ağır bastığı bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissedemiyorsa vahim bir sorun var demektir. Gözaltı, tutuklama, öldürme, toplu katliamlar şimdiye kadar herhangi bir sorunu çözemedi. Aksine sorunu daha da çözülemez hale getirdi. Bu nedenle hukuk ve yasallık her zamankinden daha önemli bir mücadele alanı.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
biraz daha yazsan ağlamaya başlayacaktım.ama kck 'nın eylemlerinden olan Serap'ın yandığı görüntüleri hatırlayınca bu organizasyonlara dahil olanların insan olmadığını hatırladım. dolayısıyla göz altına alınanların çoğu da tutuklandığına göre insanlığı haketmiyorlar.kürt ve ya hangi ırktan oldukları umurumda bile değil, bildiğim tek şey KCK'da göreve alanların hayvan oldukları.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla