Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki daha var:
En son yayınlar
  Kürt Meselesi ve Türk Entelektüelleri * M.Yücel önemli hatta tayin edici bir konuya değindi. Türk ‘’aydınlarının’’ Kürt meselesi konusundaki tutumunu sorguladı. İlk tepkiler insana pek umut vermiyor. Ragıp Duran Müslüm Yücel’in Yeni Yaşam gazetesinde yayınlanan yazısı (https://yeniyasamgazetesi6.com/turk-entelektuelleri/) ardından Fırat Akkaya’nın Nupel’deki değerlendirmesi (https://nupel.tv/firat-aydinkaya-turk-entelektuellerini-ne-yapacagiz/)     ve son olarak yine Yücel’in Nupel’deki yanıtları   (https://nupel.tv/muslum-yucel-yanitlar/#google_vignette)   aslında olumlu ve verimli bir tartışmanın başlaması ve sürmesi için iyi birer girizgâh sayılabilirdi. Üç yazı da bence iyi ve doğru yazılar. Ne var ki ve ne yazık ki, bu yazılar düzeyli bir tartışma ortamını yaratamadı. Yazılara gelen tepkiler sert, dışlayıcı ve eski milliyetçi-Kemalist reflekslerin devamı. Aslında daha çok aydının, yazarın, uzmanının, akademisyenin, bilgi ve fikir sahibi yurttaşın bu tartışmaya fikir

''Bir başkadır benim memleketim''(*)

  Olimpiyat Oyunları ve İsmail Haniye Ragıp Duran İki küresel olay, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları ve İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesi, Türkiye'de Avrupa ülkelerinden biraz farklı bir şekilde algılandı. Cumhuriyet gazetesine (Muhalif, Kemalist, 37,400   tiraj) göre Cumhurbaşkanı, "Paris 2024'ün açılış törenine davet edildi ancak 13 yaşındaki torununun itirazı üzerine gitmeyi reddetti". Cumhurbaşkanı Erdoğan,   ‘’Torunum   ‘Dede, Paris'e gitme, çünkü orada LGBT propagandası yapacaklarmış’ dedi, ben de bu törene katılmama kararı aldım" dedi. Fransız kamu televizyon kanalı France 24’e göre bu açıklama doğru değil. Çünkü televizyonun yayınladığı habere gore, Cumhurbaşkanı Macron tarafından açılış törenine davet edilen devlet ve hükümet başkanları listesinde   Putin ve Erdoğan'ın isimleri yer almıyor. Türkçe'de bir söz vardır: "Yalandan kim ölmüş?'' Türkiye’de bazı köşe yazarları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz

YİNE ÇUVALLADILAR!

Ragıp DURAN Paris 2024 açılış töreni yayını başladığında kuşkulandım. Çünkü canlı yayında TRT Spor, Eurosport’un 26 saniye arkasından geliyordu. ‘’Stream latency’’ adı verilen sistem sayesinde, yayıncı kuruluştan gelen canlı yayını geciktirmek mümkün. Belli ki TRT bu denetim/sansür yöntemini kullanmış. Çünkü sonlara doğru TRT yayını şak diye kesti. ‘’Geleneksel Türk aile ve ahlak kültürünü muhafaza etmek için’’ filtre kullanılmış. İki nokta: * TRT, sunucu ve yorumcularını Fransızca bilmeyen ve genel kültürü zayıf çalışanları arasından görevlendirmiş. Eurosport’un yorumcuları çok daha iyi idi, üstelik de hiç yayını kesmedi. * TRT’nin sansürü sosyal medya sayesinde faş olunca, gizlemek istedikleri sahneler daha fazla gündeme geldi. Bu olay bir kez daha kanıtladı ki, Türkiye çağdaş Batı dünyasının bir parçası değil. Dahası bu gerçeği gizlemek için en fazla 1-2 saatte ortaya çıkan yayın kesme-sansür gibi yöntemlerden medet umuyor. Türkiye Olimpiyat heyetinin Auschwitz modeli ünif

Son Yüzyıl Felsefesinin Eleştirel Romanı

  * Frankfurt Okulu Ayetullahlarının kolektif biyografisi olan ‘’Büyük Uçurum Oteli’’(*) kitabında, Marksizm, Kapitalizm, Sosyoloji, Psikanaliz, Aydınlanma …vb… geçit töreninde. Hedef özgür toplum, mutlu yurttaş, ama... Ragıp Duran Başlangıçta bir uyarı: Öyle hafta sonu, boş zamanı değerlendirmek için divana uzanıp okunacak bir kitap değil. Özellikle benim gibi felsefe bilgi ve kültürü sığ olan okur, ilerlemek için sık sık mola verip, Google dahil bazı kaynaklara başvurmak zorunda. Guardian gazetesinin Kültür servisi eski editörü Stuart Jeffries devasa bir işe girişmiş:   1923’de kurulmuş olan Frankfurt Okulu’nun, önder ve mensuplarının biyografilerinden yola çıkıp, bugüne kadar geçirdiği felsefi ve siyasi güzergahın röntgenini hatta MR’ını çekmiş.    Adorno, Horkheimer, Benjamin, Fromm, Marcuse, Habermas   ve daha nicelerinin eserlerini didik didik taramış, mektuplarını okumuş, söz konusu sosyal bilimciler hakkında yazılmış kitapları gözden geçirmiş,   Antik Yunan çağı filozofla

1 KİTAPTAN 5 KİTABA ÇİÇEK DÜRBÜNÜ

  * Beceriksizlik ya da teknolojik karmaşa, enfes bir kolaj tablosu yaratmış. On yıl çalışsanız böyle tesadüflere rastlayamazsınız. Bir kitap zaten başlı başına bir mucizedir bazen, 5 kitap nişanlanınca çiçek dürbünü görüntüleri yaratıyor.   Ragıp Duran       Baştan yazayım: Meraklı ama maymun iştahlı dolayısıyla dağınık bir okurum. Kitapsız yaşayamam ama bazen kimi kitapları, sonuna kadar okuyamadan, kışın şömineye (?) yazın çöpe attığım olmuştur. Genelde 3-5 kitabı eş zamanlı okurum, değişiklik/çeşitlilik olsun diye. Ayrıca türüne göre her kitabın kendine has okuma mekanları  ve saatleri var: Ciddi, teorik kitaplar yatakta okunmaz. Onların ikametgâhı masa başıdır. Oturma odasında koltukta okunur kitapların çoğu. Işık sağdan gelecek. Az bir kısmı iskemlede. Hiç bir kitap yemekten sonra sahaya çıkmaz. Koltuk ve iskemlede okunanların saati bellidir: 10.00- 14.00. Kitap okurken ya klasik müzik ya da enstrümantal parçalar dinlenir. Çerez meyve filan yenmez. Sigara içilebilir.   

Futbolun F'si ve Faşizmin F'si!

  Ragıp Duran Mutsuzluk asla tek başına gelmez. İşte geçtiğimiz hafta Türkiye'nin başına gelen uğursuzlukların kapsamlı olmayan bir listesi. Kabus günleri... - 2 Temmuz, 35 aydın, sanatçı, solcu ve Alevi aktivistin İslamcı bir güruh tarafından ateşe verdiği bir otelde linç edilerek öldürüldüğü Sivas katliamının 31. yıldönümüydü. Güvenlik güçleri olaya müdahale etmemişti. - Ahmet Handan El-Naif (17) adlı genç bir Suriyeli işçi, Antalya'nın   Serik ilçesinde bıçaklanarak öldürüldü. Irkçı cinayetle suçlanan üç Türk saldırgan gözaltına alındı. - Ankara tarafından bölgenin Kürt sakinlere karşı örgütlenen, eğitilen ve finanse edilen yüzlerce silahlı cihatçı, Suriye’nin kuzeyinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin işgali altındaki bölgelerdeki polis karakollarına, bankalara ve diğer askeri binalara saldırdı. Türk bayrakları yakıldı ve Türk plakalı kamyonlar ve diğer araçlar kurşunlandı. Yerel kaynaklara göre çok sayıda İslamcı silahlı militan ve Türk askeri vurularak öldürüldü.