Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nazım Hikmet’in İrdelenmesi Gereken İki Yaklaşımı

Kuşkusuz Türkçe’nin en büyük evrensel şairi ne yazık ki şimdiye kadar kapsamlı, derin eleştirel bir incelemenin konusu olamadı. Ya kültleştirildi ya da hain damgası vurulup kargılandı. Halbuki… Ragıp Duran 1902 Selanik doğumlu Nazım Hikmet, doğum ve ölüm günlerinde kutlanıyor, anılıyor. Türkçenin en büyük evrensel şairi olduğu konusunda herhalde kuşku yok. Ne var ki bizde toptancı yaklaşımlar egemen olduğu için kendisini solcu olarak tanıtanlarla Kemalistler, Nazım Hikmet’i neredeyse her konuda mükemmel bir insan olarak kültleştirirken, sağcılar eski dogmatik düşmanlıklarından biraz olsun vazgeçmiş olsalar da hala ‘’Hain Nazım Hikmet’’ten söz ediyor. Bu arada şairin popülaritesi nedeniyle olsa gerek, Türkeş ve Erdoğan bile Nazım’dan dizeler okumaktan çekinmedi. Nazım Hikmet’in siyasal bağlamda solculuğu, enternasyonalizmi, özgürlüğü, bağımsızlığı özel olarak da işçi sınıfını bütün eserlerinde hakkıyla savunduğunu zaten herkes kabul etmek zorunda. Yine de şairin özel olarak Erme

Konstantiniye’nin Düşüşü ve Fethi

Ragıp Duran   1970'lerde Atina'ya ilk ziyaretimde “ Konstantinopolis'in Düşüşüne Ağıt - 500. Yıl” başlıklı bir müzik albümü gördüğümde çok şaşırmıştım. Daha sonra Yunanlı arkadaşlarım bana bu şehrin Yunanistan yurttaşlarının kolektif hafızasındaki ve bilinçaltındaki yerini ve rolünü açıkladılar: “ Memleketinizi kaybetmek 5 asır sonra bile unutamadığınız bir şok ve travmadır ”. Dahası, Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi'nin şehirdeki varlığı da dini ve siyasi bir faktördü. Öte yandan, Türklerin çoğunluğu için bu acı hüznü hissetmek zor. Doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalan Kafkas Türkleri (1864) ve Balkan Türkleri (1912) dışında, Türk nüfusunun büyük çoğunluğu 1071'den bu yana Anadolu'da, birçok savaşa rağmen şehirlerini kaybetmeden yaşadı.   Özellikle 1908'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidara gelmesinden bu yana, bazı Türklerin bilinçaltında ve liderlerin zihniyetinde hala mevcut olan Yunan düşmanlığı ve Hıristiyanlık

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran
  Celal Başlangıç, habercilikle resmi yalan duvarını yıktı 17 Mayıs 2024 Cuma - 00:00   Kategori:  Forum ,  Manşet   Her iyi ve doğru gazetecide olduğu gibi, Celal’de de ilke olarak mağdurun yanında olmak vardı. İktidara karşı halktan, yalana karşı gerçekten yana olmak, hem siyasi hem de mesleki bir zorunluluktu Ragıp Duran İyi insan, iyi gazeteci Celal, önyargısız, bağımsız, özgür habercilikle resmi ideolojinin Kürt yalanlarını teşhir etti. Onun mesleki mirasını yaşatmak zorundayız. Bizim kuşak (1950-60 doğumlular) Ermeni Meselesi’ni Taner Akçam’dan, Kürt Meselesi’ni de İsmail Beşikçi’den öğrenmişti. Beşikçi önce akademik mecrada, sonra dar aydın çevresinde, Kürt meselesi hakkında duymadığımız, bilmediğimiz bilgi ve değerlendirmeleri yaygınlaştırmaya çalışıyordu. T.C’nin karşılığı çok sert oldu. Sarı Hoca’yı zindanlarda çürütmeye çalıştı. Beşikçi bir tabuyu kırmaya, bir sessizliğe son vermeyi amaçlıyordu. Belirli ölçüde başarılı oldu. Aynı dönemde medya alanında, kamuoyunda sahneye Ce

Celal Başlangıç hakiki gazeteciydi...

  Konuk Yazar Ragıp Duran 15 Mayıs 2024 - A + Celal Başlangıç hakiki gazeteciydi… Celal hem çok iyi insandı hem de çok iyi bir gazeteci. Mütevazıydı, sessizdi, çatışmadan, gürültü patırtıdan hoşlanmazdı. Ama gerek solculuğundan gerekse örnek gazeteciliğinden hiçbir zaman taviz vermedi. Şimdilerde ise… Tarihe geçen haberde O'nun imzası vardı: 1989 Ocak ayı. Sol başta 'köylülere dışkı yedirme' işkencesine sahne olan Yeşilyurt Köyü'nün Muhtarı Abdurrahman Müştak; soldan ikinci, işkenceyi ortaya çıkaran dönemin Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu Temsilcisi Celal Başlangıç, sağ başta SHP'li vekiller Fuat Atalay ve Cüneyt Canver. Muhtar Müştak dışkı yedirme olayını anlatıyor. (Fotoğraf: Cengiz Mumay) Çok yakın bir arkadaşın, çok iyi bir meslektaşın ardından yazmak zor. Batıda gazetelerde  obituary  ya da  nécrologie  adı verilen bir tür var. Önemli, değerli şahsiyetler vefat ettiğinde, o kişinin bir yakını, onu iyi tanıyan bir şahıs, müteveffa hakkında bir yazı yayımlar. Kayb

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze