Ana içeriğe atla

Kayıtlar

  Celal Başlangıç, habercilikle resmi yalan duvarını yıktı 17 Mayıs 2024 Cuma - 00:00   Kategori:  Forum ,  Manşet   Her iyi ve doğru gazetecide olduğu gibi, Celal’de de ilke olarak mağdurun yanında olmak vardı. İktidara karşı halktan, yalana karşı gerçekten yana olmak, hem siyasi hem de mesleki bir zorunluluktu Ragıp Duran İyi insan, iyi gazeteci Celal, önyargısız, bağımsız, özgür habercilikle resmi ideolojinin Kürt yalanlarını teşhir etti. Onun mesleki mirasını yaşatmak zorundayız. Bizim kuşak (1950-60 doğumlular) Ermeni Meselesi’ni Taner Akçam’dan, Kürt Meselesi’ni de İsmail Beşikçi’den öğrenmişti. Beşikçi önce akademik mecrada, sonra dar aydın çevresinde, Kürt meselesi hakkında duymadığımız, bilmediğimiz bilgi ve değerlendirmeleri yaygınlaştırmaya çalışıyordu. T.C’nin karşılığı çok sert oldu. Sarı Hoca’yı zindanlarda çürütmeye çalıştı. Beşikçi bir tabuyu kırmaya, bir sessizliğe son vermeyi amaçlıyordu. Belirli ölçüde başarılı oldu. Aynı dönemde medya alanında, kamuoyunda sahneye Ce

Celal Başlangıç hakiki gazeteciydi...

  Konuk Yazar Ragıp Duran 15 Mayıs 2024 - A + Celal Başlangıç hakiki gazeteciydi… Celal hem çok iyi insandı hem de çok iyi bir gazeteci. Mütevazıydı, sessizdi, çatışmadan, gürültü patırtıdan hoşlanmazdı. Ama gerek solculuğundan gerekse örnek gazeteciliğinden hiçbir zaman taviz vermedi. Şimdilerde ise… Tarihe geçen haberde O'nun imzası vardı: 1989 Ocak ayı. Sol başta 'köylülere dışkı yedirme' işkencesine sahne olan Yeşilyurt Köyü'nün Muhtarı Abdurrahman Müştak; soldan ikinci, işkenceyi ortaya çıkaran dönemin Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu Temsilcisi Celal Başlangıç, sağ başta SHP'li vekiller Fuat Atalay ve Cüneyt Canver. Muhtar Müştak dışkı yedirme olayını anlatıyor. (Fotoğraf: Cengiz Mumay) Çok yakın bir arkadaşın, çok iyi bir meslektaşın ardından yazmak zor. Batıda gazetelerde  obituary  ya da  nécrologie  adı verilen bir tür var. Önemli, değerli şahsiyetler vefat ettiğinde, o kişinin bir yakını, onu iyi tanıyan bir şahıs, müteveffa hakkında bir yazı yayımlar. Kayb

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Elimizdeki kitap, yüzümüzün karşısındaki ekran

  Dünya Kitap Günü Sohbeti * Yurttaşların basılı kitap ve elektronik medyadaki metinlerle ilişkisi ne tür farklar içeriyor? Her geçen gün kitap okuyan insan sayısı azalıyor, kitapçılar kapanıyor.   Kitapsız bir topluma doğru mu gidiyoruz? Ragıp Duran   Merhaba, Dünya Kitap Günü nedeniyle düzenlediğimiz bu söyleşiye Goethe’den bir alıntıyla başlamak istiyorum: ‘ ’İki ömrüm olmasını isterdim. Biri yaşamak, diğeri okumak için!’’ . Tartışılması gereken bir söz bu.   Çünkü yaşam ile okumak iki ayrı, iki farklı hatta iki zıt kavram değil. Okumak, yaşamın bir parçası. Hatta okumak, yaşamın tamamlayıcısı. Ancak okuyunca yaşamın gerçek anlamını kavrayabilir, ancak okuyunca yaşamın tadına varabiliriz. Goethe belki de okumanın hayat kadar önemli olduğunu belirtmek için bu sözü sarfetmiştir. Canlı varlıklar arasında, yani insanlar, hayvanlar, bitkiler, doğal hücreler arasında sadece insanlar kitap okuyor. Ne yazık ki bütün insanlar kitap okumuyor. Hayatında satın aldığı makinenin k

Haluk Şahin: Babıali’ye Son Tren

Kıdemli Bir Teorisyen/Pratisyenin Anıları * Kıdemli iletişim akademisyeni ve medya yöneticisi Haluk Şahin’in 3 ciltlik anılarının birinci kitabı çıktı. Olay, olgu, karakter ve portreler açısından zengin bir çalışma. Bursa’dan, Istanbul’dan, TRT Ankara’dan ve Nokta Istanbul’dan,   ABD’den, yakın dönem Türkiye medyasından ve siyaset sahnesinden renkli fotograflar…   Ragıp Duran Haluk Şahin’in son kitabı, ‘’Babıali’ye Son Tren’’ ‘’Yarım yüzyıllık medya yolculuğundan anılar ’’ (Önkapakta anılar, iç sayfada notlar(1) denmiş)   ve ‘’1957-1985’’ altbaşlıklarını taşıyor. İlgi ve merakla okudum. Şahin’in kalemi velut ayrıca hızlı ve akıcı. Ben iki oturuşta bitirdim kitabı.(Biz Kitap, 2024, İzmir,271 s.) Şahin, Türkiye’nin ilk iletişim akademisyeni. İşin hem teorik/akademik kısmında hem de mesleki cenahta yıllarını vermiş bir uzman. Kendisini az çok tanırım ve saygı duyarım. Gazetecilerin anılarını yazmalarını da büyük memnuniyetle karşılıyorum. Şahin’den, kendi açıkladığı üzere,