Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yüzyıl Sonra Düşlerin Sonu

  Türkiye Cumhuriyeti gelecek yıl 100 yaşına basacak. Ajitasyon-propagandaya dayalı pahalı ve görkemli törenler yerine, bu asrı eleştirel bir perspektifle değerlendirip, Cumhuriyet’in tanım ve uygulamalarını, Ermeni ve Kürt Meselelerini demokrasi bağlamında tartışsak, kendi geçmişimizle bir yüzleşsek, ne kadar iyi olur değil mi? Ragıp Duran Gelecek sene Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına basacak. İktidar ve Kemalist kutbun, bu yaş gününü, resmi ideolojiye uygun bir şekilde törenlerle, şafşata ve tantana ile kutlayacağını şimdiden öngörebiliriz. Merasim, seremoni, konferans ve mitinglerde Atatürk, Türk bayrağı, Milli Kurtuluş Savaşı filan abartılı bir ajitasyon-propaganda malzemesi yapılacak. Oysa ki yapılması gereken, genel olarak Cumhuriyet tanım ve uygulamalarının sıkı, derin, radikal ve özellikle eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmesi. Çünkü yurttaş olarak, Kürt ya da Ermeni olarak, öğrenci ya da iş insanı olarak, gerek 100 yıldır yaşadıklarımız gerek bugün içinde bulundu...

FAŞİZMDEN DEMOKRASİYE GEÇİŞTE MEDYA

İstibdat rejimleri kalıcı değil. Önünde sonunda demokrasi galip geliyor, geldi. Her ülkenin özgün koşulları demokrasiye geçiş sürecinin koşullarını belirliyor. Medya, bu süreçte hem etkilenen hem de etkileyen bir üst yapı kurumu olarak ilginç bir konumda. Fransa, Almanya ve İspanya örnekleri öğretici. Ortak noktalar önemli. Bizim de hazırlanmamız lazım. Ragıp Duran   Batı’da akademi yaklaşık 50 yıldır ‘’Demokratikleşme Çalışmaları’’alt disiplini altında, savaş ve işgal sonrası dönemlerle faşist diktatörlüklerin ardından demokrasiye nasıl geçildiğini/nasıl dönüldüğünü, yeni demokratik rejimin nasıl inşa edildiğini inceliyor. Bu konuda zengin bir literatür var. Hatta ‘’Transitionology’’ yani geçiş dönemi bilimi diye bir kavram bile üretilmiş. 20. yüzyılda 2. Dünya Savaşı sonrasında Fransa ve Almanya, Franco diktatörlüğünün ardından da (1975) İspanya, faşist rejimleri alt edip demokrasilerini yeniden inşa ettiler. Bu süreç çok boyutlu, çok unsurlu, uzun ve karmaşık bir süreç. Koca bir...

Cumhuriyet gazetesini kim, nasıl yönetiyor?

·       Atatürk’ün emir ve desteğiyle Yunus Nadi tarafından kurulan Cumhuriyet gazetesi tarihinin önemli krizlerinden birini daha yaşıyor. Sorun çok boyutlu: Genel Yayın Politikası ayrı bir tartışma konusu ama yönetim, patron, çalışanlar, okur yapı ve ilişkileri çok sıkıntılı. R agıp Duran   Türkiye’de yayınlanan ve halen çıkan en kıdemli ikinci gazete olan (Birincisi Ermeni Jamanak, 1908) Cumhuriyet(1924) bu aralar yoğun bir buhran geçiriyor. Gazetenin 8 çalışanının işten çıkarılması ile başlayan krizde, yönetim 2-3 gün ara ile yayınlanan imzasız başyazılarda Atatürk, Cumhuriyet, bağımsız, özgür gibi kavramları kullanarak kendini savunmaya çalıştı. Ekonomik krizden dem vurdu. İşten çıkarmalara karşı çıkan Genel Yayın Yönetmeni görevi bir şekilde bıraktı. Köşe yazarlarından Orhan Bursalı, Vakıf yönetimini eleştirdi, okurların görüşlerini yayınladı. Bursalı’nın yazıları sayesinde işten çıkarma kararına yönetimin tüm üyelerinin onay vermediğini öğrendik. Yönetim, koyu ...

Özel Haber ne zaman, nerede, nasıl yayınlanmalı?

·       Twitter’daki bir tartışma ilginç. New York Times’ın ilkesi var ama muğlak. Habere esas değerini veren, yayınladığı mecra mıdır yoksa haberin niteliği ve içeriği mi ? Ragıp Duran The Times Issues  Social Media Guidelines  for the Newsroom 286 By  The New York Times Oct. 13, 2017 Twitter’daki tartışma önemli. Bu platformda ele alınabilecek kadar kısa ve yüzeysel bir sorun değil. Bu nedenle görüşümü kendi blogumda ifade etmeye çalışıyorum. S.İrvan hocanın belirttiği mesele, https://twitter.com/suleymanirvan/status/1455411348934909953 NYT’ın 13 Ekim 2017 tarihli (3 Kasım 2020’de gözden geçirilmiş) ‘ ’ The Times Issues Social Media Guidelines for the Newsroom’’ (Times’ın Haber Merkezi için Sosyal Medya konsundaki   İlkeleri) metninde yer alıyor. Diyor ki: ‘ ’We generally want to publish exclusives on our own platforms first, not on social media, but there may be instances when it makes sense to post first on social media. C...

Kitaplar

Apoletli Medya   Burası Dünya Polis Radyosu Medyamorfoz

Gazeteci Hikmet Tuna’nın Hatıraları

Bir Dönemin Perde Arkası ·       Hakkında çok fazla bilgimiz yok ama, Köln’de üniversite okumuş, 1925’de mesleğe atılmış, Berlin ve Stockholm’de muhabirlik yapmış, 4 dil bilen liberal, aydın bir şahsiyet Hikmet Tuna. Tek Parti dönemine ilişkin kısa ama önemli tespitleri var kendisinin. Ragıp Duran Libra Kitapçılık ve Yayıncılık’ın 2014 tarihli kitabını Rifat N. Bali yayına hazırlamış. Çok da iyi etmiş. 94 sayfalık küçük boy kitapta ilginç, önemli, değerli bilgiler, tahliller var. Hüseyin Şentürk’ün Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir yazısının peşinden gitmiş Bali ve Hikmet Tuna’nın anılarını derleyip toparlamış, anot é etmiş ve meraklıların ilgisine sunmuş. Anı kitapları, özellikle de gazeteci, diplomat ve siyaset insanlarının hatıratı, bireysel öyküleri, duyguları içermesi, otosansürsüz yazılması koşuluyla, kamuoyunca bilinmeyen hakikatleri faş etmesi ve çeşitli konulara farklı bakış açıları önermesi itibarıyla her zaman ilgimi çekmiştir. Hatıratın ya...

İ K İ R E İ S

İkisi de çok popüler yani çok tanınmış şahsiyetler. İkisinin de hem çok dostu var hem de çok düşmanı. İkisinin de aynı ülkede boy göstermesi tesadüf olmasa gerek.   Ragıp Duran Birisi büyük bir ülkenin diğeri ülkenin en büyük futbol takımlarından birinin başında. Çok fazla ortak yanları var. Önem sırası gözetmeksizin sıralayalım benzerlikleri: -        İkisi de bir süredir büyük ölçüde başarısız. Biri üst üste mağlubiyetler aldı. Ötekisi sağlık, ekonomi, diplomasi ve bir çok alanda darbeler yedi. -        İkisi de yakın çevresinin pohpohlamasıyla ayakta durabiliyor. Kendi alanlarındaki başarısızlıklarını görmüyor, kabul etmek istemiyor, doğrulardan kaçıyor. -        İkisi de mağrur, burnundan kıl aldırmıyor, her şeyin en iyisini kendisinin yaptığını sanıyor. -        İkisi de kendinden daha çapsız insanlarla çalışmayı tercih ediyor. Böylelikle kendi çapsız...