Ana içeriğe atla

Özel Haber ne zaman, nerede, nasıl yayınlanmalı?

·      Twitter’daki bir tartışma ilginç. New York Times’ın ilkesi var ama muğlak. Habere esas değerini veren, yayınladığı mecra mıdır yoksa haberin niteliği ve içeriği mi ?

Ragıp Duran

The Times Issues 

Social Media Guidelines 

for the Newsroom



Twitter’daki tartışma önemli. Bu platformda ele alınabilecek kadar kısa ve yüzeysel bir sorun değil. Bu nedenle görüşümü kendi blogumda ifade etmeye çalışıyorum.

S.İrvan hocanın belirttiği mesele, https://twitter.com/suleymanirvan/status/1455411348934909953

NYT’ın 13 Ekim 2017 tarihli (3 Kasım 2020’de gözden geçirilmiş) ‘The Times Issues Social Media Guidelines for the Newsroom’’ (Times’ın Haber Merkezi için Sosyal Medya konsundaki  İlkeleri) metninde yer alıyor. Diyor ki:

’We generally want to publish exclusives on our own platforms first, not on social media, but there may be instances when it makes sense to post first on social media. Consult your supervisors for guidance’’.  (Biz genelde, özel haberlerimizi öncelikle kendi platformlarımızda yayınlamak istiyoruz, ancak bazı örneklerde özel haberi öncelikle sosyal medyada yayınlamak anlamlı olabilir. Bu durumlarda bölüm  yetkilinize başvurun).

Açıklığa kavuşturulması gereken 3 kavram var:

-       *  ''Kendi platformlarımız'', yani NYT’ın İnternet sitesi, Facebook, Twitter, İnstagram ve diğer hesapları... (Bunlar sosyal medyanın zaten bir parçası değil mi?)

-       * Sosyal medya (NYT’ın dışındaki bütün platformlar mı?)

-       * Bir de twitterdaki bir mesajda https://twitter.com/rewiyavuz/status/1455269381831811073

 yer alan sosyal medyanın şehveti (Haber SM’da yayınlanırsa harcanır gider, anlamında mı?)

NYT’ın ilkelerinden de anlaşılıyor ki, kesin/mutlak bir kural yok. Özel haberin yayınlanacağı mecra (NYT platform ya da sosyal medya) özel haberin niteliğine ve içeriğine göre gazetenin yönetimi tarafından saptanacak.

NYT, bütün medya organları gibi, öncelikle kendi çıkarını düşünüyor. Özel haberini korumak/sahiplenmek adına, sosyal medyaya kısıtlama öneriyor. Oysa ki haberin esas önemi ve değeri, yayınlandığı mecra değildir, niteliği ve içeriğidir. Dolayısıyla bir haberin (özel de olsa) en hızlı bir şekilde en geniş okur kitlesine ulaşabilmesi için, NYT yönetiminin sözkonusu önlemi bana çok anlamlı ve pratik gelmiyor.

Bir medya organında kadrolu olarak çalışan gazetecilerin, sosyal medyayı nasıl kullanmaları gerektiği ayrı bir mesele. Bu konuda son kurban Erk Acarer oldu. Birgün gazetesi, Erk’in yaptığı bir çalışmanın  gazetenin yayın politikasına uygun olmadığı gerekçesiyle Erk’in işine son verdi. Böyle gazete yönetimleri varken, iktidarın basına yönelik baskı ve sansüründen şikayet etmeye gerek kalmıyor ki... (SON/RD)  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla