Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İsrail, Filistin, Hamas, Terörizm, Savaş: MEDYA ORTADOĞU GERÇEĞİNİ NASIL AKTARIYOR?   * Bölgede silahların yanı sıra kelimelerin, ses ve görüntülerin de savaş halinde olduğu bir dönemde, gerek Global Medya gerekse Arap Medyası, önyargılar, nüans eksikliği, bilgi gizleme ve çarpıtma, büyütülmüş ve küçültülmüş gerçek, tarihi miras, ideolojik kalıplar ve daha nice engel yüzünden olup biteni tüm boyutlarıyla aktarmaktansa aklındaki ve gönlündeki, yani kendi çıkarına uygun olan bir imaj yaratıyor.   Ragıp Duran   Hamas’ın, işgal atındaki topraklarda 7 Ekim tarihli İsrail’e yönelik saldırısı, 1948’den bu yana zaten sorunlu olan bölgede,  siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapıyı bir kez daha alt üst ederken, çağımızın en önemli araçlarından biri olan medyayı da topyekün büyük bir tartışma hatta bunalım öznesi haline getirdi. Çünkü bir yanda, öldürülen insanlar, bombalanan binalar var ama bir yandan da bu bombalamaları, öldürülen insanları anlatan, dünyanın geri kalan kısmına ileten/anl

135 yıl önce yayınlanmış 55 sayfa

Gazetecilik Tarihinden Bir Yaprak 135 yıl önce yayınlanmış 55 sayfa   * Emile Zola ve Octave Mirbeau’nun 19. asrın sonunda yayınlanmış 3 makalesi, gazeteciliğin sadece geçmişini değil bugününü de sergiliyor. Olağanüstü bir öngörü… Ragıp Duran Kasım ortasında Paris’te bir toplantıya katılmıştım. Yarım günüm boştu. Quartier Latin’de kitapçıları dolaştım. Yükte hafif pahada ağır, seçip aldığım birkaç kitap içinde Emile Zola ve Octave Mirbeau imzalı Un Journalisme Fiévreux/Hummalı Gazetecilik (Espaces et Signes yayınları, Paris, 2020)   bir kaç açıdan son derece önemli ve değerli bir kitapçık. Ceketimin cebine sığacak büyüklükteki 55 sayfalık kitapta 4 yazı var:   - Editörün 4 sayfalık Sunum’u. - Zola’nın 1888 tarihli ‘’Sayın Zola ve Gazetecilik’’ başlıklı bir ankete verdiği 11 sayfalık yanıtlar. - Zola’nın 1889 tarihinde yayınlanan, gazetecilerin ortaklaşa kaleme aldıkları bir kitaba yazdığı ‘’Yeni Gazetecilik’’ başlıklı 12 sayfalık önsöz. -Gazeteci Octave Mirbeau’nu

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

Yukarı Karabağ: 1915 devam ediyor

* Bakü ve Ankara, 1915’i sürdürürken, Batı  medyası ve akademiası Ermeni meselesini belki  manşetten izliyor ama Avrupa ve ABD  başkentleri suskun, Türk ve Azerbaycan  medyası muzaffer. İki ulus-devletin kurucu  öğesi  işgalle sağlamlaştırılıyor. Ragıp Duran Batı medyası ve akademiasında  Jenosid konusu, 1915 (Ermeni), 1946 (Holocost), 1992-95 (Bosna-Hersek) ve 1994’den (Rwanda) sonra 2023’de (Yukarı Karabağ) yeniden gündemde. Batı kamuoyları ve medyası ile Avrupa başkentlerinin resmi tutumları arasında göze çarpan bir zıtlık sözkonusu: Brüksel, Paris, Londra ve Berlin’deki yöneticiler ve diplomatlar ‘’Gelişmeleri büyük bir kaygıyla izliyoruz’’ türünden açıklamalar yaparken aslında ‘’ Enerji sağlayacımız Azerbaycan’la ilişkileri bozamayız, üstelik Bakü, İran’a karşı önemli bir müttefikimiz, ayrıca bu ara zaten Ukrayna ile meşgulüz, bu nedenle kılımızı kıpırdatamayız’’ demek istiyor. Washington’un da bugün uluslararası jeo-politikada Pekin’den sonraki en büyük sorunu Tahran. Bu or

Seçimlerde Yurttaşın İradesini Artık Medya Belirliyor!

*Siyasette ve seçimlerde eskiden fikirler (Mazruf) yarışırdı. Medya çağında ise artık görünüm (Zarf) neredeyse tayin edici. Egemen medya, kamuoyu anketleri manipülasyonu marifetiyle, oylama henüz sonuçlanmadan galibini ilan ediyor. Üretilmiş, yapay ve sanal bir çoğunluğun diktatoryası kuruluyor. Herkesin sürüye katılması amaçlanıyor. Bağımsız medya, demokrasi için, bu açıdan hayati öneme sahip. Ragıp Duran Yazılı bir kural değildir ama, ABD’de 1960’lardan bu yana(TV’nin kitlesel etkisinin artmasından bu yana)  Başkan adayı olabilmek için iki kısıtlama var: Kel olmayacaksın, Yahudi olmayacaksın! Dini aidiyet yasağını, kabul etmesek de, ABD’de devletin, yerleşik düzenin ve toplumun önemli bir kesiminin antisemit hissiyatıyla açıklamak mümkün. Kellik? Bir siyasetçinin kafasındaki kıl/tüy/tellerin yoğunluğu ile o kişinin devleti yönetme becerisi arasında ne gibi bir ilişki kurulabilir ki? Hollywood’un yarattığı ve sadece ABD toplumuna değil neredeyse bütün dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı