Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bir Fotograf Üzerine Tartışma

Bir fotograf neden yayınlanır? Ya da yayınlanmaz? Birinci koşul, fotografın bir gerçeği temsil etmesi. İkinci olarak haber değeri taşıması. (Kamu yararı). Her gerçek, haber değeri taşımadığı gibi, her gazetenin kendine has haber değerlendirmesi vardır.  Cumhuriyet, sanırım ilk iki koşulun yerine geldiğine kanaat getirmiştir. Ne var ki, nihai olarak, bir fotografı yayınlanma kararı sadece bu iki koşulla sınırlı tutulamaz. Çünkü gerçek de olsa, haber değeri de olsa, bazı fotograflar çok çeşitli nedenlerle, editörler tarafından yayınlanmayabilir. Bu nedenler arasında siyasi, ideolojik, mesleki, vicdani, insani sebepler sayabiliriz. Sözkonusu fotograf yürek burkuyor, savaştan, mülteci dramından bir nebze haberi/bilgisi olan herhangi bir insanın kaldıramayacağı kadar ağır bir fotograf. Sahile vurmuş bu cocuk  cesedi, duyguları ayaklandıracak, isyanı tetikleyebilecek bir fotograf. Devletlerin, kurumların belki de kendisine gelmesini sağlayabilecek bir resim. Ama aynı zamanda okurları

Savaş döneminde gazetecilik

Bizde Suruç, Varto, Lice yakılıp yıkılırken, savaş manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Egemen medyada genel olarak Kürtler, özel olarak da HDP suçlanıyor, lanetleniyor, kargılanıyor.  Egemen medya egemenlerin sözcülüğünü sürdürüyor. Bu nedenle de gerçekler öldürülüyor. Oysa ki dünyada savaş ve çatışma alanlarında gazetecilik konusunda önemli çalışmalar yapılıyor. Önce sık tekrarlanan temel temaları sıralayalım: * Savaş, politikanın silah aracılığıyla devamıdır. Sözün bittiği yerde şiddet başlar. * Savaşta insanlarla birlikte belki de önce gerçek öldürülür. * Gazetecilik barış mesleğidir. Çünkü söze, yazıya, görüntüye dayanır. Savaş, askerlerin ve askerleşen politikacıların işidir. Bu nedenle savaş boyunca gazetecilerin ürettiği söz, ses, görüntü yani kısaca her türlü bilgi, haber, belki de hayat değil askerlerin tezahürü olan top, tüfek, bombalar, kanlı cesetler yani ölüm ağır basar, öne çıkar. * Savaş muhabirliği, aslında normal muhabirlikten çok da farklı bir uğraş

AKP'liler bile AKP medyasına güvenmiyor

Medya Eleştirmeni Duran, "AKP'nin seçim yenilgisi, HDP'nin başarısı, egemen medyanın da yenilgisi ve başarısızlığının temel nedeni oldu" dedi. 25 Ağustos 2015 Salı 11:05 HABER MERKEZİ - ALİ BARIŞ KURT Medya Eleştirmeni Duran, "AKP'nin seçim yenilgisi, HDP'nin başarısı, egemen medyanın da yenilgisi ve başarısızlığının temel nedeni oldu" dedi. Egemen medyanın çok sık yalana başvurduğuna ve ırkçılığa kayan bir çizgiyi temsil ettiğine dikkat çeken Duran, "Bölgenin insanları senin yazdığına mı inanacak yoksa her gün yaşadığı baskı ve zulme mi" diye seslendi. Gazeteci-Yazar, Medya Eleştirmeni Ragıp Duran ile ana-akım ve AKP yanlısı medyanın AKP'nin savaş konseptiyle birlikte belirginlik kazanan, kara propaganda içeren yayıncılığını konuştuk... '7 HAZİRAN'DA AKP GİBİ EGEMEN MEDYA DA YENİLDİ' Ana-akım medyanın veya daha doğrusu; AKP yanlısı medyanın savaş konseptiyle paralel olarak dili devlet diline, yayın politik

İktidarla muhalefet, yalanla hakikat gibi

Havuz Medyası çökerken, iktidar yanlısı gazeteciler birbirlerine düştü. Devleti, AKP’yi ve esas olarak kendi çıkarlarını koruyabilmek için artık hem cahilce hem de ahlaksızca saçmalamaya başladılar 09.08.2015 Tarihli Birgün gazetesi Pazar ekinden Her şeyin son derece muntazam işlediği bir ülkede gazeteciliğe ihtiyaç yoktur. Trenler, uçaklar, vapurlar saatinde kalkıyorsa, hiç kimse trafik kurallarını ihlal etmiyorsa, belediye kentdaşlarının tüm ihtiyaçlarını zamanında yerine getiriyorsa, devletle hükümet de yurttaşa hizmet alanında mükemmel çalışıyorsa, yani adalet, sağlık, konut, eğitim, eğlence...vs... gibi tüm insani gereksinimler fazlasıyla yerine getiriliyorsa, gazetecinin araştırıp soruşturup, deşip irdeleyeceği bir şey kalmamıştır. Gazeteci, bir toplumda, kamu açısından/yurttaş açısından iyi gitmeyen, aksayan, yanlış yapılan olgu ve edimleri saptar. Bunları haberleştirir, mağduriyeti sergiler, eksiklik ve hataları bunların sorumlularını teşhir eder, doğru yolu/yolla

DOKSANLARA DÖNMEYİZ, DÖNEMEYİZ

Kimi gözlemciler, siyasi analistler Kürt meselesi konusunda bugünkü ortamı 90lı yıllara benzeterek bir geri dönüşten sözediyor. 25 yılda neler değişti? Neler değişmedi? İç ve dış koşullar, siyaset, ideoloji, bölgenin ve dünyanın konumu 90lara dönmeye müsait mi? 7 Haziran seçimlerinde 10 puan gerileyip tek başına hükümet kuramayan ayrıca Başkanlık düşleri de suya düşen Erdoğan'ın AKP'si, bu yenilginin sorumlusu olarak HDP'yi görüp iki yılı aşkın süredir kör topal ilerlemeye çalışan Çözüm Sürecini bitirdi, PKK'ye yönelik olarak hem ülke içinde hem de ülke dışında olağanüstü geniş kapsamlı bir saldırı başlattı. Yüzlerce HDPlinin tutuklanması, HDP eşbaşkanlarına soruşturmalar açılması, HDPnin kapatılması için bazı adımlar gerçekleşirken, TSK havadan Irak Kürdistan Özerk Yönetimi sınırları içindeki PKK mevzilerini yoğun bombardımana tuttu. Bu ortamı okumaya çalışan bazı gözlemciler, siyasi analiz yaparken '90'lara geri mi dönüyoruz' temasını hatta

Ragıp Duran: Erdoğan IŞİD’ten vazgeçmez

 Özgür Gündem'de yayınlanan söyleşi  26 Temmuz 2015  Berat GÜNÇIKAN Suruç’ta yaşanan katliam, ardından asker ve polislerin öldürülmesi onlarca yıldır korkulanın eşiğine geldiğimizi gösteriyor; Suriye, Irak ya da Mısır’a benzemek, etnik ya da dini kökenli bir iç savaş artık Türkiye’ye de o kadar uzak değil. İktidarın savaş yanlısı tutumu bize barışı değil, ölümü ve kanı yakınlaştırıyor. Savaşın ve düşmanlığın yatağını hazırlayansa iktidarı hiç koşulsuz destekleyen medya. Durmaksızın HDP’ye ve yöneticilerine küfreden, hedef gösteren yayınlarla bombaların pimini çekiyor. İktidar yanlısı medyanın bu tutumunu teşhir etmek ve eleştirmek de herkesten çok bir gazetecinin yükümlülüğü. Hem Türk, hem de dünya medyasını, kodlarını ve izledikleri rotayı iyi bilen, dahası Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelesini de yakından izleyen Ragıp Duran da işte bu yükümlülüğü yerine getiriyor. Duran’la son gelişmeleri ve medyayı konuştuk: Sence Suruç’ta 32 genç insanın ölümüyle sonuçlanan kat