Kişisel ve Çok Zengin Bir Semt Monografisi
* Bir semti
anlatırken/betimlerken tarihten etimolojiye, magazinden siyasete kadar farklı
boyutları kaleme alan Vassaf, sadece semt sakinlerinin değil geniş okur
kesiminin ilgisini çekebilir.
Ragıp Duran
Gündüz Vassaf’ı, Baskın Oran hoca’nın deyimiyle ‘’tanırım
ve severim’’. Çok renkli, çok katmanlı bir yazı tarzı var. Savunduğu görüşler
benim açımdan da çoğu zaman cazip. Çünkü yerleşik düzen dışından bakıyor her
şeye. Üstelik iyi eğitim almış, dünyayı gezmiş ve bilen bir yazar kendisi. Radikal’deki
köşe yazıları bir okur kuşağına aykırı olmak gerektiğini aşıladı.
Bütün kitaplarını okumadım ama Caravaggio’yu anlattığı ‘’Ressamın
İsyanı’’nı aldım, başladım, yarıladım. Kitap dünyaya, resme, ressama bin renkli
bir çiçek dürbününden bakıyor. Din, siyaset, sanat, kültür, politika, gündelik
hayat, seks…her şey var. Üslubu da akıcı, kolay okunuyor. Ama ben Vassaf kadar
sabırlı olamadığım için her gün kiliseye gidip tablonun karşısına çöküp
saatlerce istiareye yatamam. Nispeten
yeni ilgi alanım olan İttihat ve Terakki Cemiyeti konusunda çıkan ‘’Kızıl Konak
Evrakı’’ kitabına (Tarih Vakfı Yurt Yayınları) transfer oldum. Aylık kitap
siparişlerim geldi, bu nedenle eşzamanlı olarak 5-6 kitabı tarıyorum. En çok
önem verdiğim Hans-Lukas Kieser’in son çalışması ‘’Turkey’s Violent Formation’’ı
bitirmek üzereyim.
‘’Çocukluğumla Buluşmalar’’ üst başlıklı ‘’Leventnâme’’ başlıklı
2024 tarihli İletişim yayınlarından çıkan kitap, 2010’da Heyamola yayınlarından
çıkan ‘’Leventnâme’’nin yeni baskısı mı yoksa bambaşka bir kitap mı
çıkaramadım.
1963’den bugüne, yurtdışı ikametleri hariç – bir de
galiba iki yıl Göztepe’de oturmuştum- hep Levent ve Etiler’de yaşadım. Daha
öncesinde de babaannemin Levent Karanfil sokağındaki evine her hafta sonu
gittiğimiz için kendimi Leventli sayarım.
Levent ve eskiden boş arazi olan Akatlar ve Etiler bölgesini bisikletimle turlamışlığım vardır yıllarca. Şimdilerde Akmerkez'in bulunduğu alanda da çok top koşturmuştum.
Gündüz abim benden 8 yaş büyük olmasına rağmen, kitabında
bir kaç ortak tanıdığın isimlerine rastladım. Betimlediği mekânlar da
gözümün önünde güzel canlandı.
Mesleki deformasyon gereği yazmak durumundayım: Bisiklet
tamircisi Yılmaz Usta ile Dördüncü Levent’deki (Ahali neden ‘’Dört Levent’’
der?) sinema ve tenis kulübünden söz etmemiş olması eksiklik.
Kitap, anı ve deneme parçaları, peyzaj betimlemeleri ve
tarihi hatırlatmalarla dolu. Vassaf pertavsızını Levent’le sınırlı tutmamış, İstanbul’a,
Türkiye’ye hatta dünyaya yaymış. Kişisel ile kamusal konu ve yaklaşımlar
arasında zaman zaman denge kişiselden yana ağır bassa da bencil bir yazar değil
Vassaf. Zaten neo-liberalizm karşıtlığı
kentin ve özellikle mahallemizin bugünkü konumunu anlatırken apaçık ortaya
çıkıyor. Üstelik de ‘’Arslan Sosyal-Demokratlarda’’ görülen bıkkınlık,
çaresizlik yok Vassaf’ın satırlarında. Tam aksine 2052’nin Levent’ini tahayyül edecek
hatta dizayn edecek kadar geleceğe odaklı.
Küçük boy, toplam 108 sayfalık Leventnâme’yi bir oturuşta
okurken, arkadaşım-meslekdaşım Esra Arsan’ın yeni çıkan ‘’Goca Bodrum’dan Küçük
Istanbul’a/Bir Dönüşüm Hikâyesi’’ (İmge/249 s.) başlıklı çalışması aklıma
geldi. Henüz manuscript aşamasında okuma
şansına eriştiğim Esra’nın kitabı bir ilçe monografisi ama o, çok derin bir inceleme
ve araştırmadan sonra kapsamlı bir eser ortaya koydu. O da konunun
siyasi-ideolojik-toplumsal-kültürel boyutlarını Bodrum somutunda örneklerle çok iyi
açıkladı.
Vassaf’ın Leventnâme’si bozulan, çürüyen, yozlaşan bir mahallenin
trajik biyografisi. Paranın - esas olarak kara paranın- tüketim kültürünün, görmemiş yeni zenginlerin, ilk
kurulduğunda aslında sempatik hatta şahane, doğayla iç içe, mütevazı, komşuluk
ilişkilerini geliştirmeye müsait kocaman bir alanı nasıl tarumar ettiğini,
çirkinleştirdiğini, mahallenin hakiki sakinlerinin nasıl da biçare kaldığını okuyoruz.
Yazarda nostalji küçük dozda mevcut.
Kitabın içine serpiştirilmiş fotograf ve
illüstrasyonlarda Deniz Gezmiş de var, kule AVM’ler de. İsmet Paşa da sızmış
bir sayfaya Zeki Müren de. Garibaldi, Harold Pinter ( Rahmetli Orhan Suda
bilgisayara merak saldığı dönemde ona Printer
derdi) Arthur Miller de girmiş kareye. Güzel.
İstanbul’da nüfusun büyük bir çoğunluğu, yaşı 40 ve üstü
civarında olan yurttaşlar, artık doğduğu evi hatta ilkokulunu genellikle bulamıyor.
Çünkü istimlak, çünkü kentsel dönüşüm adı verilen soysuzlaşma rant projesinin
kurbanı olmuş söz konusu yapılar.
Halbuki Vassaf’ın çocukluğundaki Levent ne kadar doğal, ne
kadar güzel bir mahalle idi. Mutluca yaşanabiliyordu o zamanlar.
Ece Ayhan’ın sözüdür: ‘’Çok değişim var, hiç gelişim yok!’’.
(SON/RD)
Yorumlar