Ana içeriğe atla

Erdoğan, Suriye satranç tahtasında kazandı mı kaybetti mi?

 Ragıp Duran

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye'nin jeostratejik konumu zaten yeterince sorunlu. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya'nın tam ortasında yer alan Türkiye'nin üç tarafı saatli bombalarla çevrili. İçeride de zaten büyük bir dinamit fabrikası var. Coğrafyanın ülkelerin ve toplumların kaderi/kederi olduğunu hatırlarsak,  bu bölgede huzurlu bir toplum ve istikrar içinde bir hayat düşlemek neredeyse imkânsız.

Türkiye ile 911 km. ortak sınırı olan Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinden bu yana, İstanbul'da sokaktaki adam bile kendisini Ortadoğu, Radikal İslam, Amerikan emperyalizmi ve benzeri konularda önde gelen bir uzman olarak görmeye başladı.

 

İktidar medyası kutlama yapıyor: “Esad Erdoğan'la barışmayı reddettiği için devrildi”, “Ankara artık iş başında”, “Halep binlerce yıldır bir Türk şehridir”.

 

Cumhuriyet'in kurulduğu 1923'ten bu yana Türk  devletinin ve bütün hükümetlerinin bir dogması, ülke içinde ve bölgede Kürt karşıtı bir saplantısı var. Biri Türk, diğeri Kürt olan iki idam mahkumuyla ilgili anekdot bu kilidi çok iyi açıklıyor: Cellat, iki idam mahkûmuna son dileklerini sorar. Kürt “Annemi görmek istiyorum” der. Türk, “Kürt, annesini görmesin!” diye karşılık verir.   

 

Türk muhalefetinin büyük bir bölümü, Suriye’de olup bitenin  “Büyük Ortadoğu Projesi” planlarını hayata geçirmek için bir Amerikan komplosu olduğuna inanıyor.  ‘’Washington, Irak'tan sonra Suriye'yi, ardından İran'ı ve sonra da Türkiye'yi bölecek. Amerikan ve İsrail yanlısı bir Kürdistan yaratmak istiyorlar” diye yazıyor Kemalist Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı M.Ali Güller ( Günlük tiraj 23,300 , 31 ulusal gazete arasında 21. sırada).

 

İslamcıların ve Müslümanların çoğunluğu genellikle çok sakin, kendine güvenen, neredeyse her şeye kayıtsız kalan, savaş, darbe ya da deprem, yangın gibi  siyasi ya da doğal felaketler karşısında hiçbir endişe  duymayan, reaksiyon vermeyen insanlar. Çünkü onlara göre her şey Allah'ın işidir ve Allah tarafından zaten önceden kararlaştırılmış olan gidişatı, yaşamı  değiştiremeyiz.  Aynı şey Kemalistler ve çeşitli “çok anti-emperyalist sol” görüşü savunanlar için de geçerlidir. Onlara gore, ‘’Her şey Washington tarafından kararlaştırılır ve uygulanır. Bize karşı olanların hepsi Amerikan uşağıdır”.

 

Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı Özgür Özel, Esad'ın Şam’dan kaçmasından iki gün önce “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriyeli mevkidaşıyla konuşması gerektiğini” söyledi. Türk muhalefeti “Şam Kasabı ”nı laik olduğu için her zaman takdir etmişti.

 

Suriye'de sahadaki siyasi gerçeklik elbette Türkiye’deki  sözde stratejistlerin iddialarından çok daha karmaşık ve öngörülemez.

 

* Kimlik değiştirdiklerine (Radikal İslam'dan Ilımlı İslam'a) inanmamızı isteyen Şam'ın yeni efendileri Heyet Tahrir Al-Şam (HTC), Suriye Milli Ordusu (SMO, Ankara tarafından kurulan, eğitilen ve finanse edilen çeşitli ülkelerden İslamcıların askeri cephesi) ile ihtilaf  halinde. MSO, Kürtlere karşı askeri saldırılarını sürdürürken ve ülkenin zenginliklerini yağmalayabildiği her yerde yağmalarken, HTC ülkeyi yönetmeye hazırlanıyor.

 

* Batıdaki başkentlerin de HTC konusunda ağız değiştirdiğini belirtmek gerekir. HTC daha önce terör örgütü damgasını yemişti, lideri de her yerde aranıyordu (Gerçi kendisini Şam düşmeden önce Amerikan CNN İnternational televizyonunun ekranlarında gördük!). Amerikan-Avrupa diplomasisi şimdi  “Barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için Suriye’deki yeni yönetimle birlikte çalışmaktan” bahsediyor. 

 

* Ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda Kürtlerin liderliğindeki 100.000 kişilik ordu SDG (Suriye Demokratik Güçleri), HTC ile iyi ilişkiler kurmak istiyor. SDG'nin bir başka avantajı daha var: Washington tarafından askeri ve siyasi olarak açıkça destekleniyor. İsrail de Suriyeli Kürtlerle iyi ilişkiler istiyor.

 

 * Erdoğan, Suriye'deki oyunun kazananlarından biri olduğuna inanıyor çünkü Esad devrildi ve İran'ın artık bir ağırlığı kalmadı, Moskova da oyun dışı konuma düştü. Ancak Ankara, şu anda tek kazanan konumundaki İsrail ve uzun vadede kazanması muhtemel olan ABD ile iyi geçinemiyor.

 

* Erdoğan rejimi, Türkiye'de ikamet eden Suriyeli mültecilerin çoğunun (Resmi olmayan tahminlere göre 6 milyondan fazla ) Suriye'ye döneceğine inanıyor. Uzmanlar, bu mültecilerin devletin neredeyse tamamen yıkıldığı Suriye'ye dönmektense, nispeten iyi muamele gördükleri Türkiye'de kalmayı tercih ettiklerine dikkat çekiyor. Dahası, bugün hiç kimse Şam'ın yakın geleceğini tahmin edemiyor.

 

* Siyasal İslam, Haziran 2014'te Mısır'da yenilgiye uğradı ve on yıl sonra Filistin'de Hamas ve Lübnan'da Hizbullah ağır darbeler aldı. Türkiye'de Erdoğan'ın iktidar partisi tarafından temsil edilen Siyasal İslam, bu yıl yapılan yerel seçimleri kaybetti. Ancak El Kaide çıkışlı HTC, Suriye'de iktidarı ele geçirdi. Şimdi iktidarını korumak ve sağlamlaştırmak için Siyasal İslam'ın diğer fraksiyonlarına karşı savaşmak zorunda kalacak.   

 

Sonuçta Erdoğan kısa vadede kazananlardan biri olabilir, ancak orta ve uzun vadede kaybeden rejimler listesine katılma riski taşıyor. Ve bu da kendi iradesinden bağımsız bir durum. Çünkü, Orta Doğu'da  direksiyon Ankara’nın elinde değil.  Şoför Trump ve muavini Netanyahu'nun kullandığı arabanın, iki koltuk arasındaki  küçük katlanabilir iskemlede  oturuyor Erdoğan. Kürtler ise şu an arabadaki ayrıcalıklı yolcular. (SON/RD)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...