Ana içeriğe atla

İ K İ R E İ S

İkisi de çok popüler yani çok tanınmış şahsiyetler. İkisinin de hem çok dostu var hem de çok düşmanı. İkisinin de aynı ülkede boy göstermesi tesadüf olmasa gerek.


  Ragıp Duran


Birisi büyük bir ülkenin diğeri ülkenin en büyük futbol takımlarından birinin başında. Çok fazla ortak yanları var. Önem sırası gözetmeksizin sıralayalım benzerlikleri:

-       İkisi de bir süredir büyük ölçüde başarısız. Biri üst üste mağlubiyetler aldı. Ötekisi sağlık, ekonomi, diplomasi ve bir çok alanda darbeler yedi.

-       İkisi de yakın çevresinin pohpohlamasıyla ayakta durabiliyor. Kendi alanlarındaki başarısızlıklarını görmüyor, kabul etmek istemiyor, doğrulardan kaçıyor.

-       İkisi de mağrur, burnundan kıl aldırmıyor, her şeyin en iyisini kendisinin yaptığını sanıyor.

-       İkisi de kendinden daha çapsız insanlarla çalışmayı tercih ediyor. Böylelikle kendi çapsızlığını gizlediğine inanıyor.

-       İkisi de çoğu zaman ya eski başarılarıyla övünüyor ya da inandırıcı, makul hiçbir gerekçesi olmadığı halde, meçhul bir gelecekte her şeyin daha iyi olacağını ilan ediyor. Biri 2023’de ay gidiyor, öteki takımı 3 sene sonra zirveye çıkaracak!

-       İkisi de reklam ve halkla ilişkilere çok düşkün. Çünkü ikisinin de gerçek huyu suyu ortaya çıkarsa kolayca birer nefret objesine dönüşebilirler.

-       İkisinin de konum ve görevleri talep etmese de gösterişe, süse püse pek düşkün. Neyi kapatmak için acaba?

-        Birinin üstünde başka bir kişi ya da makam olmadığı için o nispeten daha rahat. Ötekisinin patronu konumundaki adam ise onun kankası gibi davranıyor.

-       Birisi uzmanlık alanının ekonomi olduğunu söyledi, memleketin iktisadi durumu fecaat. Ötekisi kendisini futbol imparatoru sanıyor, yönettiği takım sapır sapır dökülüyor.

-       İkisi de saldırgan. Biri gitti komşu ülkenin bir şehrini işgal etti. O gün bugün orada dayak yiyor. Ötekisi şoför ve damatlarıyla bir mekan bastı. Davası sürüyor.

-       Birisi seçimle iş başına gelmiş olmasına rağmen kimi zaman seçmeni bile fırçalayabiliyor. Ötekisi atamayla geldiği makamı korumak için, öyle bir yetkisi ve konumu olmadığı halde taraftar adına konuşuyor ve iş yapıyor.

-       İkisi de en çok para ve iktidarı seviyor. Ancak ülke fakir, klüp de pek zengin değil.

-       İkisi de gelir düzeyi çok yüksek olmayan ailelerden geliyor. Yani ikisi de sonradan zengin. Hem de çok zengin. (Para olarak).

-       İkisi de başkasının parasını yönetiyor ya da yiyor. İkisi de hesap vermekten hoşlanmıyor, zaten de vermiyor.

-       İkisi de edebi olarak muzaffer olmak istediği için her başarısızlık ya da yenilgiden sonra kendi dışındaki kişi ya da etmenleri sorumlu tutuyor: Dış güçler ve performansı zayıf futbolcular.

-       İkisi de yönetmeye çalıştıkları toplulukların ortalama yaşına oranla ihtiyar kişiler. Dolayısıyla çağı ıska geçmiş, modernlikten uzak kişiler. Bu durumu kıdem, tecrübe ya da gelenek-görenek ile açıklamaya çabalıyor. 

-       İkisi de kutuplaştırıcı özelliklere sahip. İnsanlar her birinden ya nefret ediyor ya da olağanüstü bir tutkuyla seviyor. Ortak bir nokta daha: Son zamanlarda sevenler kategorisi nüfusunda azalma, nefret eden kesimlerde artış var.

-       İkisinin de İngilizcesi komedi programlarında parodi gibi.

-       İkisine yönelik yoğun istifa talepleri olduğu halde,  konuyu gündeme bile getirmeleri söz konusu değil.

-       İkisi de inatçı ve dikbaşlı ama inat ve dikbaşlılıkları yanlış konularda.

-       İkisi de şahsiyet olarak, kişilik olarak aslında o kadar önemli ve değerli kişiler değil. Hatta işgal ettikleri mevkiler olmasa ciddiye alınacak kişiler bile değiller. Ne var ki onları önemli kılan yaygın bir siyasi, toplumsal, ekonomik ve medyatik bir ortam mevcut.

Belki bir çok ortak nokta daha saptamak mümkün. Konumları, yaptıkları iş ve karakterleri gereği farklı yönleri de mutlaka vardır. Ama biri ötekisinin aynadaki cemali gibi. Daha doğrusu, memleketi idare eden, takımı yönetenin rol modeli. Biri olmasa öteki olmazdı.

İkisinin de en kısa zamanda çekip gitmeleri, memleket ve takım için çok hayırlı olacak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanlı hayalet aslında 104 yıldır tepemizde

* Talat Paşa’nın şahsından çok temsil ettiği ideoloji ve paradigma T.C açısından bugün hala hayati bir öneme sahip. Talat Paşa sadece İttihat Terakki ve 1915 ile organik olarak bağlantılı değil. O bugünkü T.C nebulasının belleği, kalbi ve beyni. Ragıp Duran Güncellikte sürekli olarak çıkmaza girince, ne geçmişi anlayabilir insan ne de geleceği tasarlayabilir. Osmanlı’dan T.C’ye geçiş çok sorunlu, çok zor ve çok kanlı. 102 yıl bir toplum için çok uzun bir süre değil. Ama yeni kurulan Kemalist rejim inatla ve ısrarla, bir asır boyunca iktidarın siyasi/ideolojik/kültürel/pedagojik aygıtlarını kullanarak geçmişi bağımsız, özgür ve nesnel bir şekilde değerlendirmedi. Kendi çıkarlarına uygun devletçi, milliyetçi hatta ırkçı bir ‘’hikaye’’ üretip yaygınlaştırdı. Geçiş sürecinin (1908-1923 ve sonrası) tüm olumsuzluklarını ya gizledi ya da tahrif etti. Ermeni Soykırımı, Kürt Sorunu ve Pontos Rum Konusu bu olumsuzlukların en bariz olanları. Kemalist ideoloji, iktidarının meşruiyetini sağlama...

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...