Ana içeriğe atla

Ragıp Duran: HDP’nin mutlak barajı aşması gerekiyor

Gazeteci-yazar Ragıp Duran, Türkiye ve Kürdistan'da 24 Haziran seçimlerinin OHAL altında yapılması ve mevcut Cumhurbaşkanı adaylarının eşit durumda olmamasının seçimlere gölge düşüreceğine dikkat çekti.
https://anfturkce.net/guncel/ragip-duran-hdp-nin-mutlak-baraji-asmasi-gerekiyor-107796
Gazeteci Duran, 24 Haziran genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin güncel konuları ANF'ye değerlendirdi.
Türkiye'deki mevcut siyasi partilerin bu seçimlere hazırlanırken iki blok kurduklarını söyleyen Duran, "Bunların bir tanesini 'Cumhur' diğerini ise 'Millet' bloku olarak adlandırıyorlar. Ayrıntısına baktığımız zaman bunların birbirine çok yakın bloklar olduğunu görüyoruz. HDP'liler bu bloklara iki sağcı blok diyorlar. Sağcılığın yanı sıra bence iki devletçi blok var, özellikle Kürt meselesine ilişkin iki bloğun arasında çok büyük farklar yok" dedi.
HDP'nin iki bloktan da dışlandığına dikkat çeken Duran, "HDP'nin zaten 'Cumhur' bloğunda olması da söz konusu değildi. Bir ihtimalle 'Millet' bloğunda olabilirdi. Bize gelen bilgilere göre de CHP çok gönüllü değildi ama büyük bir ihtimalle itiraz etmeyecekti, Saadet Partisi de çok fazla itiraz etmeye bilirdi ama İYİ Parti yani eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'in partisi HDP ile yakın olmaktan uzak durdu, uzak durunca tabi bir takım tehlikeler ortaya çıkıyor" diye konuştu.
HDP'NİN BARAJI AŞMA SORUNU SADECE HDP'NİN MESELESİ DEĞİL
HDP'nin bu seçimlere tek başına girmesini aslında bir bakıma olumlu bir bakıma da olumsuz olarak gördüğünü söyleyen Duran, "Eğer HDP'de CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ile birlikte baştan itibaren bloğun bir parçası halinde olsaydı neredeyse meclis seçimlerini kazanması garanti, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Erdoğan'ı çok güç durumda bırakabilirdi. Olmadı ama olumlu yanı da şu; HDP tek başına seçime girerek ki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde tek başına seçime girmişti ve barajı da aşmıştı. Şimdi HDP'nin durumu aslında biraz daha nazik ve ince her ne kadar son iki seçimde yüzde 13 ve yüzde 11'e yaklaşan oylar aldıysa da, bu sefer genel seçimlerde barajı aşması sadece HDP'nin meselesi değil" ifadelerini kullandı.
Yapılan bütün hesaplara göre HDP'nin mutlaka barajı aşması gerektiğini vurgulayan Duran şunları kaydetti: "Zaten son anketlerin hepsinde neredeyse barajı aşmış gözüküyor çok küçük bir ihtimalde olsa eğer HDP barajı aşamazsa çok somut olarak yaklaşık 70 ile 80 arasında milletvekilliğinin bölgeler itibari ile olduğu gibi AKP'ye gitmesi ve AKP'nin mecliste çoğunluğu sağlaması söz konusu.
Bu yüzden HDP'nin barajı geçmesi demin söylediğim gibi sadece HDP'nin değil CHP'nin, İYİ Parti'nin, Saadet Partisi'nin de kaderi, yani mecliste azınlığa düşmek durumundalar."
HÜDA PAR İLE HDP'NİN ORTAK BİR YANI YOK
Hür Dava Partisi ile ittifak söylentilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan
Duran, "HDP, 'Millet' ittifakı ile ilişkiye giremediği zaman kendisine nispeten  daha yakın olan küçük çaplı çok büyük seçmeni olmasa da varlıkları önemli olan Kürdistani partilerle görüşmeler yaptı. Burada da biliyorsunuz HÜDA PAR engeli vardı, aslında HÜDA PAR'la HDP'nin Kürt olmak dışında her ikisininde başka bir ortak yanı yok. Burada da çok başarılı olunmadı. Başarılı olunmaması belkide bir başarı çünkü 3-5 oy alacağım diye başka kesimlerden oy kaybetme tehlikesi de vardı" diye kaydetti.
ADAYLARIN EŞİT DURUMDA OLMAMASI SEÇİME GÖLGE DÜŞÜRÜYOR
Seçimlerin OHAL altında yapılması ve mevcut Cumhurbaşkanı adaylarının eşit durumda olmamasının seçimlere gölge düşürdüğünü belirten Duran, bunu Muharrem İnce ve Temel Karamollaoğlu'nun da söylediğine dikkat çekerek, "Siz bir yarışa çıkıyorsunuz, bu yarışta herkes aynı çizgide başlamıyor, bir tek aday 50 metre geriden başlıyor yahut eşit çizgiden başlasalar bile adaylardan birinin eli kolu bağlı, ayağında da pranga var buna rağmen olağan üstü bir şekilde seferber olan HDP yetkilileri, sorumluları, yöneticileri ve seçmenleri bu olumsuzluğu gidermeye çalışıyorlar" diye konuştu.
ERDOĞAN DEMİRTAŞ'TAN ÇEKİNİYOR
Herhangi bir hukuk devletinde böyle bir şeyin olmadığına dikkat çeken Duran, "Bu da aslında Erdoğan'ın Demirtaş'tan ne kadar çekindiğini gösteriyor, çünkü 'Seni başkan yaptırmayacağız' sloganıyla 7 Haziran seçimlerinde büyük bir başarı kazanmıştı Demirtaş. Bugün çok fazla değişen bir şey yok, belki de herkesin genel görüşü ikinci turda tayin edici olan güç Demirtaş yani HDP olduğu için Devlet Bahçeli'nin hapse atılıp Demirtaş'ın hapisten çıkarılması gibi bir ihtimal üzerine konuşuluyor.
Genel olarak seçimler açısından baktığımız zaman en önemli ve en büyük engel Demirtaş'ın içeride olması, adaylardan birinin içeride olması bunu sırf Demirtaş olduğu için söylemiyorum Meral Akşener de içeride olsaydı Muharrem İnce'de içeride olsaydı aynı eşitsizlik aynı haksızlık olacaktı" dedi.
TRT HDP'Yİ HİÇ GÖRMÜYOR
Medyanın seçimleri nasıl gördüğünü değerlendiren Duran, "Ben daha çok medya üzerinde çalıştığım için bakıyoruz bugün medyanın tutumuna, zaten eskiden beri olduğu gibi iktidar propagandası yapan medyayı daha ayrıntılı bir şekilde incelediğimizde ki bunun dökümleri RTÜK'de de yapılıyor. Olağan üstü eşitsizlik var, bir saat Erdoğan'a, bir saat AKP'ye verdiği zaman diğer partilere yaklaşık beş dakika ile üç dakika veriliyor. HDP'yi ise hiç görmüyor" ifadelerini kullandı.
TRT AKP PROPAGANDASI YAPIYOR
TRT'nin iktidarın korkusunu anladığını söyleyen Duran devamla şunları kaydetti: "TRT iktidarın mevcut korkusunu anlamış olmuş olması lazım ki uzun uzun hem mecliste hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mutlaka AKP'nin ve AKP'nin adayının kazanması gerektiğini söyledi. Aksi taktirde bozuk bir düzen olurmuş böyle bir propaganda yapıyorlar."
Seçim kampanyasında TRT'nin kanun gereği bütün adaylara eşit davranıp kendilerini tanıtmaları ve popaganda yapmaları için belirli süre söz hakkı vermesi gerektiğinin altını çizen Duran, "Adaylardan bir tanesi cezaevinde, Demirtaş'a bir gün izin verilir Ankara'ya gider çekime mi katılır, yoksa TRT kameraları Edirne Cezaevi'ne mi gider bilmiyorum ama her ikisi de çok doğru olan yöntemler değil. Hakkında henüz bir hükümde bulunmadığı için serbest bırakılması gerekir Demirtaş'ın" diye konuştu.
MEDYA ÖNEMLİDİR AMA TAYİN EDİCİ DEĞİLDİR
Muhalif yönelik çok ağır baskıların olduğunu söyleyen Duran şunları belirtti: "Kürt medyasının, bağımsız medyanın, ve sol medyanın şimdiye kadar çok sayıda radyolarını, gazetelerini ve televizyonlarını kapatıp mallarına el koydular. Fakat şunu da bilmemiz lazım, medya önemsiz değildir. Önemlidir ama tayin edici değildir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir zaman medya tayin edici esas unsur, esas aktör olamamıştır. Bir kaç örnek vermek gerekirse;
Sovyetler birliği zamanında İzvestiya gazetesi, Pravda gazetesi, TASS ajansı ve Sovyet iktidarının tamamen tekelinde olan televizyonlar Sovyet rejiminin çökmesini engelleyemedi.
Daha yakın bir zamanda Amerika'da Demokrat Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Donald Trump arasındaki seçim yarışında bütün Amerika medyası Hillary Clinton'ın kazanacağını söylüyordu kazanamadı. Medya ile seçim kazanılamıyor.
Maastricht anlaşmasının onaylanması konusunda yanılmıyorsam 25 Avrupa ülkesinde yapılan referandum öncesinde de bütün ülkelerdeki medya bu referandum çok kolay bi şekilde evet oyu alır dendi Fransa ve Hollanda'da redetti seçmen. Dolayısıyla Erdoğan, medya gücüne güvenerek çok fazla büyük hayal kurmaması gerekir."
TÜRK LİRASI SÜREKLİ DEĞER KAYBEDİYOR, SEÇMENLER ERDOĞAN YORGUNU
Seçmenlerin siyasi tercihlerini AKP Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan'ın medyasına göre yapmadığına dikkat çeken Duran, "Tek sesli medyaya rağmen vatandaş oy atmaya giderken, sabahleyin gazeteye akşam televizyona bakıp hangi partiye oy vereceğine karar vermiyor. İnsanlar, kendi siyasi görüşlerine, günlük yaşantılarına ve belki de en önemlisi ceplerine giren ve çıkan paraya göre siyasi tercihlerini yapıyor.
Bu son dönemde de Dolar durdurulamıyor.  Daha doğrusu dolar durdurulamıyor değil, Türk lirası durdurulamıyor çünkü kıymetlenen Dolar değil başka ülkelere baktığımız zaman böyle bir durum yok. Türk lirası sürekli değer kaybediyor.  Dolayısıyla insanlar artık sadece Erdoğan metal yorgunu değil seçmenlerin büyük bir kısmı da Erdoğan yorgunu.
Zaten seçim kampanyalarında da görüyoruz Erdoğan neredeyse muhalefet lideri gibi konuşuyor şunu yapacağız bunu yapacağız diye. 2002'den bu yana iktidarda olan bir partinin vaat edeceği çok fazla bir şey yok zaten açıkladıkları manifestoda 2002 manifestosundan alınmış siz 16 yılda yapmadıklarınızı bundan sonra yapacağınızı söylemeniz kimseye çok inandırıcı gelmiyor" şeklinde konuştu.
'TAMAM' ERDOĞAN'A GÜLE GÜLE ANLAMINA GELİYOR
Erdoğan'ın "Millet tamam derse, çekiliriz" açıklamasının sosyal medyada gündem olduğunu da değerlendiren Duran, "Son günlerde en çok konuşulan konu sadece Türkiye'de değil bütün Dünya'da. Ben en son Jakarta Post Endonezya gazetesinde ve Kanada televizyonunda gördüm 'TAMAM' meselesini. 'TAMAM' aslında Erdoğan'a güle güle anlamına geliyor.  Bilhassa iktidarın bir numarasının muhalefete böyle bir slogan önermesi yaratması çok sevindirici bir şey bu kendi kalesine gol atmak demektir. Bu bakımda 'TAMAM' açısından Erdoğan'a teşekkür etmek lazım.
'TAMAM' iyi bir çıkıştı bu çıkışın 'TAMAM' temelinde değil tabi ama 'TAMAM' benzeri çünkü birazda Gezi ruhunun canlanmasıdır. Önümüzde kalan 40-45 gün içerisinde muhalefetin birlik halde Erdoğan karşıtlığı temelinde, Erdoğan karşıtlığını da suç olarak neredeyse öne sürüyorlar, 'Cumhurbaşkanına karşı faaliyette bulunuyorsunuz' diyorlar muhalefet partilerine, ki muhalefet partilerinin esas işi bu"
KÜRT SEÇMEN KİMİN DOSTU OLDUĞUNU AYIRT EDEBİLECEK OLGUNLUKTA
Duran son olarak ikinci tura ilişkin şunları dile getirdi: "Önümüzdeki dönemde özellikle ikinci tura kalındığında ve ikinci tur yapılacak olursa Türkiye’nin kilit partisinin HDP ve Türkiye siyasetinde tayin edici sözü söyleyecek olacakların Kürt seçmenler yani HDP seçmenleri olduğunu herkes görecek. Muharrem İnce'nin Hakkari mitingini izledik fena sayılmaz ama ben eminim Muharrem İnce ikinci tura kalırsa kendisi de söyledi 'sandığa gittiğiniz zaman beni unutmayın' diye. İkinci tur öncesinde sadece Muharrem İnce değil kim kalacaksa, iki aday kalacak, her iki adayda büyük bir ihtimalle amiyane tabiri ile Apocu olacaklardır oy toplamak için, ama Kürt seçmen, kimin hakiki Kürt dostu, kimin yalancı ve sahte Kürt dostu olduğunu çok iyi ayrıt edecek olgunlukta."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla