İktidar sözcülerinin tacize adı karışan bir Vakfı savunmaları nedeniyle
gündeme yerleşen çocuk tacizleri ve medya konusunda HilalTV Haber sitesinde
yayınlanan söyleşi metni- RD
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çocuk istismarı ve taciz olayları ne yazık ki tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de çok sık rastladığımız bir konu olmaya başladı.
Evet belki hep vardı ama bu kadar gündeme gelmiyordu. Taciz haberlerinin
gündeme bu kadar çok gelmesi iyi ya da kötü tartışılabilir ancak medyanın
bu tarz haberleri servis etme yöntemi oldukça önemli bir konu.
Taciz olaylarının artmasında gerek yazılı gerek görsel basının etkisi var
mı? Varsa bunun önüne geçmek için ne gibi önlemler alınmalı? Özellikle çizgi
filmlerde yaygın olarak kullanılan subliminal mesajların taciz olaylarına
etkisinden söz etmek mümkün müdür?
Gazeteci ve medya eleştirmeni Ragıp Duran ile konuştuk.
Ragıp Duran'a göre medya, çocuklar ile ilgili haberler yaparken evrensel
olan ilkelere riayet etmiyor. Tacizi yapan kişinin siyasi kişiliğinin bir
önemi olmadığına vurgu yapan medya eleştirmeni Duran, bu tarz olayları
sansürle önlemenin de pek mümkün olmadığına dikkat çekiyor.
ÇOCUKLAR KORUMAYA MUHTAÇ KESİMDİR
"Çocuklar gerek bilgi gerek algılama yönü itibarıyla özel olarak
korunmaya muhtaç bir kesimdir. Zaten işte bu yüzden televizyonlarda "Şu yaştan
küçükler seyretmesin" gibi uyarılar yer alır ekranlarda.
ÇOCUKLAR İLE İLGİLİ HABERLERDE KURALLARA RİAYET EDİLMİYOR
Çocuk haberciliği üzerine hem dünyada hem bizde önemli bir literatür var.
Çocukların dahil olduğu haberlerin ne şekilde verilmesi gerektiğine dair temel
bir takım ilkeler var. Bianet (Bağımsız İletişim Ağı) bu konuda benim de
katıldığım 1-2 çalışma yayınladı. Mevcut medyaya baktığınız zaman aslında
evrensel olan bu ilkelere bizim medyada, televizyon olsun yazılı basın olsun,
pek önem verilmediğini görüyoruz. Yani çocukların korunması açısından, çocukla
ilgili haberlere riayet edilmesi gereken kurallara pek riayet edilmiyor.
GAZETECİLİK SİYASİ-İDEOLOJİK VE KÜLTÜREL BİR FAALİYET
Sizin de bildiğiniz üzere gazetecilik, çok siyasi, çok ideolojik ve çok
kültürel bir faaliyet. Ve burada iktidarın tutumu çok önemli. Çok üst düzey bir
yetkili her hangi bir konuda açıklama yaptığında bütün gazetelerde,
televizyonlarda yer alıyor ve etkili oluyor.
BAZI AÇIKLAMALARIN YAYINLANMASI BÜYÜK BİR HATA
Son olaylara baktığımız zaman bir takım üst düzey yetkililerin, "Bir
kereden bir şey olmaz, Osmanlı döneminde de vardı" gibi açıklamaları oldu.
Bu korkunç insanlık suçunu neredeyse meşrulaştıracak açıklamaların yayınlanması
büyük bir hata. Burada iktidarı koruyan bir tutum var. Bu tarz açıklamaları
muhalefet tarafından birileri söylese pek yayınlanmaz.
HER AÇIKLAMA YAYINLANIR DİYE BİR KURAL YOK
Gazetecilikte üst düzey yetkililerin her yaptığı açıklama yayınlanır diye
bir kural yok. Çünkü ne olursa olsun yapılan açıklamalar etiğe ve toplum
çıkarına aykırıysa yayınlamak zorunda değilsiniz. Yayınlamadığınız gibi bu tür
olumsuz açıklamaları da kınayıcı ve bunların yanlış olduğunu gösteren haberler
yapılmalı. Türk basınında ne yazık ki biz bunları pek göremiyoruz.
TACİZİ YAPAN KİŞİNİN SİYASİ KİMLİĞİNİN ÖNEMİ YOK
Bu işin aslında dinle, Diyanetle, Allah ile, Peygamber ile pek fazla
alakası yok. Çocuklara yönelik taciz yapılıyor ki yapanın kimliği de bence çok
önemli değil. Tacizi yapan kişinin siyasi kimliği, iktidar partisi mi,
muhalefet partisi mi, sağcı mı, solcu mu, bunlar hiç önemli değil. Ama
Türkiye'deki yayıncılık anlayışıyla maalesef bunlar önemli hale geliyor.
Dolayısıyla çocuk tacizleri konusunda bu yayıncılık anlayışının belki tek
önemli yanı, bu konunun gündeme gelmesi ve tartışılması. Tabi ki gündeme gelme
şekli ve tartışılması da benim fikirlerime göre çok doğru görünmüyor.
BU MESELEYİ SANSÜRLE ÖNLEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Çağımızda bu meseleyi ya da başka bir meseleyi sansürle önlemek mümkün
değil. Bir takım gerçekler varsa, bir takım açıklamalar yapılıyorsa bunları
yayınlamak lazım.
GAZETECİ OLARAK BİZLERİN DE SORUMLULUĞU VAR
Buradaki hassas ve ince denge şu;
Biz gazeteci olarak toplumda olup biteni halka yansıtmalıyız. Ama biz düz
bir ayna değiliz. Bizim mecburen bir takım şifrelerimiz var. Çünkü belirli bir
sorumluluk içerisindeyiz. Bir kişinin söylediğini milyonlarca insana
ulaştırıyoruz. Veyahut bir yerde olan çok az sayıda tanığın bildiği bir olayı
bir sürü kişiye duyuruyoruz.
HABERLERİMİZİN İNSANLIK DEĞERLERİNE UYGUN OLMASI LAZIM
Amiyane tabirle biz bir mesajcı ya da postacı değiliz. Bizim taşıdığımız
haberlerin bilgilerinin, mutlaka editoryal süzgeç dediğimiz gazetecilik
ilkelerine ve insanlığın genel değerlerine uygun olması lazım.
GAZETECİLİKTE HALKIN HER İSTEDİĞİ VERİLMEZ
Almanya'da ve İngiltere'de çok fazla tartışılan "çıplak kadın"
fotoğrafının basılması meselesi vardı. Konuyla ne kadar ilgili bilemiyorum ama
çocuk tacizleri konusunda da aynı şeyin geçerli olması gerekir. Bu ülkedeki
gazetecilerin yöneticileri, "Biz anket yaptık, halk "çıplak
kadın" resmi istiyor" diyerek kendilerini meşrulaştırmaya çalıştılar.
Gazetecilikte halkın her istediği verilmez. Üstelik halkın "çıplak
kadın" istiyor anketlerinin de ne derece gerçeği yansıttığı da ayrı bir
tartışma konusu. Buna dayanılarak bir yayın politikası izlenmesi çok
hatalı.
KLASİK GAZETECİLİK KURALLARI UYGULANMALI
Aslında, normal, geleneksel, klasik gazetecilik kuralları uygulanmalı. Bir
trafik kazasını, bir futbol maçını, önemli bir yetkilinin basın toplantısını
aktarırken dikkat etmemiz gereken kurallar ne ise, çocuk tacizi konusunda da
aynı hassasiyeti göstermemiz lazım.
SPOTLİGHT FİLMİ BU KONUDA ÖRNEK BİR ÇALIŞMA
Türkiye'de de yayına giren ve Oscar kazanan Spotlight filmi tam da bu
konuda bize örnek olabilecek bir eser. Boston'da Katolik rahiplerin çocuklara
yönelik tacizleri anlatılıyor ve bu gerçek bir olay. Gazetecilerin bu konuda
nasıl çalıştığına, etik kurallara nasıl uyduğuna dikkat çekiyor.
TACİZ MESELESİ TARTIŞMASI OLMAYAN BİR KONUDUR
Kimseyi kollamadan, sürekli olarak mağdurun yanında yer alarak ve
tartışması olmayan bir konudur taciz meselesi. Bizde daha çok bahane
üretiliyor. Bir kere oldu demek bu suça ortak olmaktır.
NORMAL GAZETECİLİK KURALLARI UYGULANSA PROBLEM KALMAYACAK
Normal gazetecilik kuralları uygulansa problem kalmaz. Tabi ki her toplumun
kendine has kültürü, yaklaşımları, gelenekleri var. Bunları da mutlaka hesaba
katmak lazım. Ama şu da bir gerçek ki, dünyanın hiçbir toplumunda çocuk
tacizine olumlu ve onu meşrulaştıracak sözler söylenmesi mümkün değildir."
Subliminal mesajların taciz olaylarının artışındaki etkisini de
değerlendiren eleştirmen Ragıp Duran, RTÜK'ün bu konuda çalışma yapmasının
gerektiğini söyledi; senaristleri de bu konuda oldukça hassas davranmaya davet
etti.
ÖNCEDEN SAPTAMAK ÇOK MÜMKÜN DEĞİL
"Subliminal mesajların başta ABD'de olmak üzere reklamlarda, dizilerde
yer aldığını biliyoruz. Bunları önceden saptamak çok mümkün olmuyor. Ama bu
mesajlar, bazı medya eleştirmenlerinin, amiyane tabirle bu tarz şeyleri
yutmayacak kişilerin gözlerinden kaçmıyor. Onların uyarıları doğrultusunda bizler
de görmüş oluyoruz.
RTÜK'ÜN BU KONUDA ÇALIŞMA YAPMASI GEREK
İşte RTÜK'ün böyle şeyler için çalışması gerekiyor. Bu subliminal
mesajların büyük bir kısmı ticari kesimi gıdıklayıcı, tüketimi teşvik edici
reklamlarda oluyor. Ama bu mesajlar çocuk tacizi konusunda da, kamu
çıkarını zedeleyici şeylere hakkında da olabiliyor. Benim bildiğim kadarıyla
şuan maalesef bunları önceden, izleyiciye ulaşmadan önlemek mümkün değil. Ama
bunlar saptanırsa, özellikle çocuk tacizleri konusunda ağır yaptırımlar uygulanırsa,
belki caydırıcı olabilir.
SENARİSTLERİN ÇOK DİKKATLİ OLMASI GEREK
Belki diyorum çünkü kasıtlı yapılanları engellemek mümkün görünüyor. Fakat
zaman zaman bilmeden de yapılabiliyor. Biz dizinin ufak bir bölümünde geçen bir
sözü bazı kişiler tacize yönelik yorumlayabilir. Bu biraz da zihniyet meselesi
tabi ki fakat editörlerin ve senaristlerin bu konuda dikkatli davranması
gerekir. Kısacası çocukların korunmaya muhtaç olduğunu gözeterek medya
çalışanlarının özel bir hassasiyet göstermesi gerek.
MEDYADA ÇEŞİTLİ DENETİMLER YAPILIYOR
Subliminal mesajların ya da olumsuz mesajların önlenmesi konusunu gelince,
radyo ve televizyon yöneticileri, çalıştığı kurumun yayın politikasına uymak
zorundadır. Dolayısıyla kendi yaptıkları yayında olumsuz, kötü, hatalı bir şey
çıkmaması için ellerinden geleni yaparlar. Zaten bunun için editörler vardır ve
çeşitli denetimler yapılır.
YAYIN GECİKTİRİCİ MEKANİZMASI ETKİLİ OLABİLİR
Ama bazen canlı yayınlarda, o yayına katılan konuk veya seyirciler, o
kurumun politikasını bazen bilerek bazen bilmeyerek propaganda yapabiliyorlar.
Bunu önlemek için "Retarder" yani yayın geciktirici mekanizma vardır.
Bu mekanizmada yaklaşık olarak 10 saniye öncesinde dinleme yapılabiliyor. Yani
editör stüdyoda, canlı yayında sakıncalı bir şey varsa hemen kesiyor. Dışarıdan
gelebilecek olumsuz şeyleri önlemek için teknik olarak böyle bir şey mümkün.
Belki bu biraz etkili olabilir diye düşünüyorum."
Hilalhaber/ Sümeyye Öztel
http://www.hilalhaber.com/cinsel-tacizde-medyanin-rolu-roportaj,41.html
Evet belki hep vardı ama bu kadar gündeme gelmiyordu. Taciz haberlerinin gündeme bu kadar çok gelmesi iyi ya da kötü tartışılabilir ancak medyanın bu tarz haberleri servis etme yöntemi oldukça önemli bir konu.
Taciz olaylarının artmasında gerek yazılı gerek görsel basının etkisi var mı? Varsa bunun önüne geçmek için ne gibi önlemler alınmalı? Özellikle çizgi filmlerde yaygın olarak kullanılan subliminal mesajların taciz olaylarına etkisinden söz etmek mümkün müdür?
Gazeteci ve medya eleştirmeni Ragıp Duran ile konuştuk.
Ragıp Duran'a göre medya, çocuklar ile ilgili haberler yaparken evrensel olan ilkelere riayet etmiyor. Tacizi yapan kişinin siyasi kişiliğinin bir önemi olmadığına vurgu yapan medya eleştirmeni Duran, bu tarz olayları sansürle önlemenin de pek mümkün olmadığına dikkat çekiyor.
ÇOCUKLAR KORUMAYA MUHTAÇ KESİMDİR
ÖNCEDEN SAPTAMAK ÇOK MÜMKÜN DEĞİL
Hilalhaber/ Sümeyye Öztel
Yorumlar