Her yıl en az 2-3 kez gidilen bir kentte,
omzunda siyasi/sosyal/kültürel bir kamerayla dolaşınca ilginç kareler takılıyor
vizöre. Sonra eskiden çektiğin karelerin yanına koyuyorsun yenileri. İş daha da
ilginç hale geliyor.
Dışarıda ince bir yağmur. Hava
kararıyor. Sülüklü Han’ın avlusunda ateşin etrafında oturmuşuz,
Midyat’tan gelen ev yapımı şarabı içiyoruz. 10-15 sene önce olmayacak bir
tablo. Çünkü o zamanlar güneş batınca herkes evine sığınırdı. Sokaklarda “faili
meçhuller” olurdu. Kürtler “faili meşhur” der.
Belki kırk yıldır gider gelirim
Diyarbakır’a. Her seferinde yeni bir şeyler keşfetmek mümkün Amed’de.
Cuma akşamı Istanbul’da Toplum ve Kuram
dergisinden iki genç akademisyenle görüşmüştüm. Önümüzdeki sayı, “90’lı yıllar”
özel dosyasını hazırlıyorlar, bana da “90’lı yılların medyası ve Kürt sorununu”
sordular. Yaklaşık üç saat sohbet ettik. Arkadaşlardan biri ABD’nin saygın
üniversitelerinden birinde “Istanbul Kürtleri” üzerine antropolojik bir çalışma
yapıyor. Diğeri de “el konulan Ermeni mülkü” konusunda çalışıyor. Parlak,
bilgili, çok efendi iki genç Kürt akademisyen.
Cuma geceyarısı Diyarbakır’a vardım.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “Tan gazetesinden (1945) Özgür
Gündem’e (1994) Türkiye’de Basın Özgürlüğü” konulu panele katılacağız. Panelin
başlığı, cevabı sorusunun içinde olan bir cümle gibi: Türkiye’de basın
özgürlüğü, yakıp yıkılan ve bombalanan gazetelerin tarihinde yatar…
Diğer konuşmacı arkadaşlarla, Varlık
Özmenek, Veysi Sarısözen ve Eren Keskin’le buluştuk. Cemiyet Başkanı, eskiden
Özgür Gündem’de birlikte çalıştığımız Hayrettin Çelik ile yine eski Özgür
Gündemci Aydın Bolak, sağolsunlar, bizi bir an bile yalnız bırakmayıp her zaman
olduğu gibi olağanüstü bir konukseverlik gösterdiler. Paneli ve
çevresini bir başka yazıda anlatacağım.
Modern normalleşmenin bir tezahürü |
İki günde Diyarbakır’da yine çok şey
gördüm, çok şey öğrendim. Mesela Istanbul’daki doktora öğrencileriyle yaptığım
sohbetin devamı olarak, belki 25-30 yıldır Fransa’da yaşamış, sonra da Paris ve
Londra’da yüksek eğitimini tamamlamış, şimdi de Barış Süreci konusunda doktora
çalışması yapan bir genç arkadaşla tanıştım. O da zaten son yıllarda gerek
Türkiye’de, gerekse yurtdışında çok sayıda Kürt gencinin akademik çalışma
yaptığını söyledi. Uluslaşan, kimlik ve yasal statü için mücadele eden ve bazı
yörelerde artık devletleşen Kürt “entité”sinin böyle parlak akademisyenlere
ihtiyacı var. Kürdistan’ı ve Batı dünyasını/kültürünü, özellikle de
akademiasını bilen/tanıyan gençlerin Kürt realitesini ciddi bir şekilde incelemeleri/araştırmaları
gelecek için önemli bir güvence. 1915’ten beri Ermenilerde, 1948’den
bu yana Filistinlilerde de görülen bir arayış ve çabanın ürünü bu gelişme.
Kayıp yakınlarının 252. hafta etkinliği Şehit Gazeteciler için yapıldı |
Diyarbakır Belediyesi, bir yandan TOKİ’nin Suriçi’ne
yönelik istilacı girişimlerini önlemeye çalışırken, bir yandan da mesela Melik
Ahmet’te, Gavur Mahallesi’nde eski tarihî evlerin restore edilip kente
kazandırılmasını teşvik ediyor. Ama insanın mesela Kayapınar’da ya da Bağlar’ın
bazı yörelerinde dolaşırken kendini Beylikdüzü’nde filan sanması hazin. Kentsel
dönüşüm Kürtsel dönüşümle henüz neyse ki tam buluşmamış, ama kadim
Diyarbakır’ı, özellikle Sur dışındaki neoliberal yapılaşmayı önlemek güç.
Hayrettin’le Aydın, bu kez bizi işte bu
restore edilmiş eski evlerden ikisine götürdü ki, birinde Kadın Akademisi,
diğerinde de Özgür Gazeteciler Cemiyeti vardı. Avlulu, iki katlı, çok hoş
yapılar. Duvarlarında hâlâ Selçuklu ve galiba Ermeni duvar işçiliğinin eserleri
gülümsüyor. Delikli, yani havalı koyu gri bazalt taşı buranın alâmet-i farikası.
Kadın Akademisi’nde, “Kadın gerillalar
dağdan indikten sonra topluma nasıl kazandırılacak?” konusunda sohbet ettik.
Bizim medya panelinde de, Veysi Sarısözen, “Bundan sonra temel mesele, Özerk
Kürdistan’ın medyasını inşa etmektir” dedi.
Diyarbakır’da umutla kuşku kucak
kucağa. Tam da Gever’deki polis cinayetleri ertesinde sohbet ederken, Barış
Süreci konusunda insanların iki aşamalı bir yaklaşımı olduğunu anladım. Uzun
vadede Barış mutlaka olacak diyorlar, inançları ve güvenleri açık ve kesin. Ama
“Erdoğan Kürtleri vurmaya devam ederse, PKK yeniden silaha sarılır” diyen de
var. Zaten Gever’deki cinayetlerden neredeyse 24 saat sonra Lice kırsalında PKK
dört askeri kaçırıverdi hemen. Mesaj önemliydi… Galiba 12 saat sonra da serbest
bıraktılar. Ama papaz her zaman pilav yemez…
Kasım ortasındaki
Erdoğan/Barzani/Perwer/Tatlıses Show’unun yankıları sürüyordu. “Koskoca
Barzani’yi kente geldiğinde 500 kişi karşıladı. Halbuki Newroz’da
gelseydi, 500 bin kişi karşılardı. Biz, Barzani adına üzüldük yani…” dedi Bejar. AKP’nin
belediye başkan adayı Ensarioğlu’nun Roboski/Dobrovski potu da artık sadece
alay konusu. “Roboski’yi doğru telaffuz etse de seçimi kazanamayacaktı ki” dedi
Şehmuz.
Varlık Özmenek, 1952 yılında ilkokul 4. sınıf öğrencisi olduğu Melik AhmetPaşa'ya 61 yıl sonra döndü. |
Cumartesi günü panelden önce Kayıp Yakınlarının 252.
Hafta etkinliğine katıldık. Orada 1987’den bu yana tanıdığım insanlara
rastladım. Eskiden, yoğun savaş döneminde, ifadeleri kaygılı ve
tedirgindi. Bu sefer daha bir rahatlamışlar, güven gelmiş bu insanlara.
Sevindim tabii ki.
Eskiden belediyenin tiyatro salonunda
Kürt meselesiyle ilgili bir toplantı, konferans, panel olduğunda salon tıklım
tıklım dolar, hatta yan odalara büyük ekran konur, salona sığmayanlar
toplantıyı televizyondan, dışarıdakiler de hoparlörden izler, dinlerdi.
Şimdi Sümer Park’tan Ciğerxun Kültür Merkezi’ne, Bağlar Belediyesi Kültür
Merkezi’nden Mezopotamya Kültür Merkezi’ne kadar çok sayıda toplantı mekânı
var. Ama toplantılar eskisi kadar rağbet görmüyor. Bizim medya panelinin
olduğu gün, Gaziantep’te Rojava mitingi vardı, ayrıca BDP’liler yerel seçim
çalışmalarına başlamıştı, bu nedenle bizim koca salonun ancak yarısı doldu. Bu
tür etkinliklerin çok fazla olması da herhalde belirli bir doygunluk yaratmış.
Her şeye rağmen Amed, insanın içini
ısıtıyor. Siyasî olarak tabii… Gece sokaklarda yürüyemezken şimdi ateşin
etrafında şarap içebiliyoruz. Artık bir sonraki aşamanın ne olabileceğini siz
tahmin edin.
(*) http://birdirbir.org/diyarbakir-2013-normallesme-isaretleri/#sthash.DXXnBgm3.dpuf
Yorumlar