Ana içeriğe atla

P A K E T ?

Hürbakış.net sitesinin sorularına yanıtlar:


Demokratikleşme paketini genel olarak nasıl buldunuz?
 
Paketin uzunca bir süredir reklamı yapılıyordu. Çok önemli ve tarihi olduğu söyleniyordu. Başbakan,  bir saatlik konuşmasının 45 dakikasında 27 Mayıs’ı ve muhalefeti eleştirdi. 15 dakikada da paketin içeriğini açıkladı. Paketin içi boş çıktı. Çünkü, PKK’nin gerillasını geri çekmeyi durdurduğu bir süreçte, Süreç’in tıkanmaması için bazı adımların hükümet tarafından atılması gerekiyordu. Olumlu bir girişim de olsa, ilkokullardaki andımızı kaldırmakla Çözüm Sürecindeki tıkanıklık giderilemez. Ben şahsen Erdoğan’dan zaten çok fazla bir şey beklemiyordum. Beklentilerim doğrulandı.
 
Pakette  yer alan “Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesi” maddesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Bir saatlik basın açıklamasında bol bol şehitlerden terörizmden söz eden Başbakan, bir kez olsun ağzına Kürt ya da Kürtçe sözlerini bile almadı.  Vergi veren tüm yurttaşların bu devletten anadillerinde eğitim alma hakları olmasına rağmen, bu talebi özel okullarla karşılamak, iki anlama gelir: 1- Ancak parası olan anadilde eğitim alabilir. 2- Buradaki anadilin somut tercümesi Kürtçe olduğuna göre, Cemaat’in eğitim sektöründeki konumu da bilindiğine göre, Kürtçe özel okullar da Cemaat(ler)e verilmiş durumda.
 
Seçim barajı ile ilgili üç seçeneği  nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bir Başbakanın, tayin edici bir siyasi konuda, ÖSYM sınavında olduğu gibi  üç seçenekli yaklaşımda bulunması gayrı ciddi bir tutum. İktidar partisi olarak sizin tavrınız nedir?’ Yüzde 10 barajı demokrasiye aykırıdır, bunu düzeltin’ diyen bir kamuoyu var. Başbakan, bir tartışma moderatörü gibi, üstelik biri mevcut statükoyu sürdürmeyi öngören üç tercih sunuyor.  
 
TCK ve TMK’nın değiştirilmemesini nasıl yorumluyorsunuz?
 
Paket, demokrasi paketi değil, başörtüsü ve devlet memurlarının siyasi partilere mensup olma paketi olarak adlandırılabilir. Çözüm Sürecindeki tıkanıklığı gidermeye niyeti olan bir iktidar, tabi ki TCK ve TMK’da yeni düzenlemeler önerip,  KCK haksızlığını gidermeyi düşünmeliydi. AKP ve Erdoğan’ın demokrasi anlayışı, 3. Boğaz Köprüsüne Yavuz Sultan adı verilmesinin ardından Nevşehir Üniversitesine Hacı Bektaş  adı verilmesiyle sınırlı. Gazetecileri içeri atıp ‘Klavyelere özgürlük’ demek de en azından tenakuz…
 
Eğer paket genişletilirse atılacak önemli adım(lar) ne olmalı sizce?
 
Paket genişletilecekse, atılacak bir tek adım, büyük bir ihtimalle demokrasiyi büyük ölçüde rahatlatacak: Erdoğan’ın   Başbakanlık ve AKP Başkanlığından  istifa etmesi…
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla