Ana içeriğe atla

Fener, şampiyonu neden alkışlayamıyor?

FİFA, boş yere mi “Respect” (Saygı) temasını ön plana çıkarıyor? Galatasaray ile Fenerbahçe arasında, tamam, herkes biliyor, müthiş bir rekabet var ama, rekabet bu yıl esas olarak Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman’ın açıklamaları nedeniyle düşmanlığı körüklüyor. Bu sene GS şampiyon olmuş, seneye FB olur, ne olacak ki yani… 


gsGalatasaray ile Fenerbahçe arasındaki ilişki aslında sportif rekabet olması gerekirken, bizim toplumda avukatlık hukukçuluktan üstün tutulduğu için olsa gerek, giderek kutuplaşma, hatta düşmanlık haline geliyor. Halbuki, birbirlerini çok fazla incitmeden, karşılıklı dalga geçmeler, laf sokmalar işin doğasında var. Ben, iki klüp/camia arasındaki çelişkinin, herhangi bir sınıfsal, etnik, siyasal ya da ideolojik kriterle tarif edilebileceğine inanmıyorum. Bu tür kriterler ortaya atılsa bile yapay, hatta zorlama olur. Kurthan Hoca’nınkiler dahil… GS ile FB eşittir demek istemiyorum tabii ki… Olsa olsa sınırlı ve nispî bir kültürel fark vardır iki dünya arasında.
İspanyol Komünist Partisi’nin efsanevî lideri Santiago Carillo, ÖDP’nin davetlisi olarak yıllar önce Istanbul’a geldiğinde, bir toplantıda “Barcelona Cumhuriyetçilerin, Real Madrid’de Kralcıların, hatta Franco’cuların takımı olarak bilinir. Rekabet bugün hâlâ bu temelde mi devam ediyor?” şeklindeki bir soruya, “İç savaş ve Franco Diktatörlüğü döneminde, evet, partimiz Katalonya bölgesinde Barcelona takımını Cumhuriyetçi refleksleri ve temsiliyeti nedeniyle desteklemişti. Ama bugün artık bütün futbol endüstrisi esas olarak paranın egemenliğinde gelişiyor. İki takım arasında bu bakımdan çok fazla fark yok” diyerek cevap vermişti. Carillo’nun bu tespitini bugün GS ile FB’ye uygulayın…
Fenerbahçe futbol takımı bu yıl UEFA kupasında yarı finale çıkmak gibi kendi tarihleri açısından önemli bir başarı sağladı. Ligde de, 10 puan fark da olsa, ikinci olabilecek. Türkiye Kupası’nda da bugün (Çarşamba, 8 Mayıs) yarı final oynuyor. Sportif açıdan bakıldığında şike meselesinin yarattığı krize, moral çöküntüsüne rağmen bu skorlar başarı sayılmalı.
Aziz Yıldırım meselesine hiç girmiyorum, ama şimdiye kadar bende sağduyu sahibi ve rasyonel bir şahsiyet görüntüsü çizen Teknik Direktör Aykut Kocaman son iki hamlesiyle gözümden çok düştü.
Ankara’da 21 Nisan günü 2-0 yenildikleri Gençlerbirliği maçının ardından böyle teaser yapmaya çabalayan stajyer reklamcı beceriksizliğiyle Galatasaray’a laf çakmaya çalışması, başarısızlığını örtmeye yetmedi.
Pazar (12 Mayıs) günü Kadıköy’de oynanacak GS maçı için, şampiyonu alkışlama konusundaki yanıtı da, Kocaman’ın istikrarlı bir başarısızlık eğrisi izlediğini kanıtladı. Neymiş efendim, “toplum hazır değilmiş”, zaten “kendisinin de böyle bir planı yokmuş”. Üçüncü sınıf siyasetçilerin sığındığı bir gerekçedir bu.
Rahmetli Özhan Canaydın, Galatasaray o stadda altı gol yerken, her seferinde rakip takımın başkanının elini sıkarken “toplum hazır mı?” diye bahane üretmedi. Canaydın’ın da bu konuda bir planı yoktu. Ama işte Fair Play böyle bir şey! Her türlü olumsuz gelenekten, toplumsal baskıdan uzakta, önce dostluğu düşünmek…
fbFenerbahçe, bu yıl galiba fazla ezildi ve acısını GS’den çıkartmak istiyor. Ünal Aysal’ın Lizbon’a gitme isteği de GS/FB rekabetini iyi bir raya oturtabilirdi. Kadıköy’den ret cevabı geldi. Şimdi de medyanın yazdıkları doğru ise, GS’nin cezalı teknik direktörü Fatih Terim’e pazar günü Kadıköy stadında yer bulmakta güçlük çekiyormuş FB yönetimi. Fener forması giyen bir sporcu GS’nin şampiyonluğunu kutladı diye takımından atılıyor. “Kadıköy’de şampiyonu alkışlayan haindir” diye sözler dolaşıyor.
Benim GS’li (hem de radikal) olduğumu herkes bilir. Ama Galatasaraylılık, biraz da alter-egomuz olan Fenerbahçe ile ilişkinin niteliğinde belirir. FB’yi tabii ki sevmem, ama ona düşman gözüyle de bakmam. Türkiye toplumundaki mevcut siyasal/ideolojik kutuplaşmanın bir rasyoneli olabilir. Gerçi GS/FB karşıtlığı bu kutuplaşmanın sportif alana yansıması da olabilir.
GS yönetiminde, Terim’de, takımda hoşuma gitmeyen bir sürü şey var. Yeri ve zamanı geldiğinde onlara da değindim / değiniyorum. Ne var ki bu yıl FB, özellikle üç kulvarda iddialı başlayıp şimdi sadece tek kulvarda koşturmanın verdiği sıkıntı nedeniyle belki de, centilmenlik, Fair Play gibi alanlarda “milât” yaratma şansını elinden kaçırdı. Gerçi Ünal Aysal “FB alkışlamasa da başarı başarıdır” deyip Kadıköy’deki tebrik eksikliğinin önemsizliğine vurgu yaptı ama, pek anlayan çıkmadı.
Hamit Altıntop açıkladı: “Bazı Fenerbahçeli arkadaşlarımız bizi tebrik etti.” Seyirci düzeyinde de Şampiyonu tebrik etmek gibi son derece doğal bir tutum takınan onbinlerce insan vardır herhalde. Futbolcular anlaşabiliyor, seyircilerin önemli bir bölümü anlaşabiliyor, ee, Aziz Yıldırım ile Aykut Kocaman’a ne düşer bu durumda?..
Şimdi takılma zamanı: “Milyonlarca dolar harcayıp stadyum yaptırdınız, iki senedir şampiyonluğu Kadıköy’de kutluyoruz. Yönetim İstifa!”
(*) www.birdirbir.org'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...