Ana içeriğe atla

KENT AYNI İNSANLAR AYNI AMA DÜNYA DEĞİŞMİŞ(3)


40 Yıl Sonra Aix-Marseille(3 yani son)

15-20 Mayıs tarihleri arasında çok güzel bir Aix-Marseille gezisi yaptık. Geçmişi yad ettik, bugünleri konuştuk, gelecekten de söz ettik biraz…Bu son kalem daha çok çocuk ve torunlarımızın ilgi alanına girse de…
Son gün  Marsilya’da hakiki turistler gibi gezindik. Vapurlara binip  adalara gittik, sonra da kent merkezindeki turistik trenciğe binip ‘tarihi ve turistik’ mekanları gezdik ve akşam kaçınılmaz olarak, Marsilya’nın geleneksel balık çorbası ‘Bouillabaisse’ ziyafetine gittik. Öğrenciyken, galiba vaktin yok, paran da olmuyor, 30-40 yıl önce önünden geçtiğimiz mekanlardan bu kez ellerimizde fotograf kameralarıyla rahat, mutlu, huzurlu geçiverdik.
Bir gün önceki Aix akademik gezisinin son durağı ise Maison des Sciences de l’Homme  (MSH- Beşeri Bilimler Evi) oldu. Şehrin biraz kenarında akademik bir merkez. Aix’in coğrafi ve siyasi konumu nedeniyle bu bilim ocağı kendini Akdeniz, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya adamış. Mesela bizi öğlen yemeğinde ağırlayan Fransız bilim adam ve kadınları ile Erdoğan/Menderes kıyaslaması yaptık. Daha doğrusu onlar yaptı biz dinledik. Feci sonu hariç  benzetmeyi onaylar gibi olduk, ama  bazı rezervlerimiz de oldu. ‘Erdoğan o kadar cacık değildi’ diye içimden geçirdim, ne var ki bu Türkçe cümleyi orada Fransızcaya kolay kolay çeviremeyeceğimi anlayınca ‘Benzemeyen yanları da var’ demekle  yetindim.
MSH’ın yanı sıra Aix’de bir başka mühim bilim merkezi de var, ama vaktimiz kalmadığı için oraya gidemedik: Archives Outre-Mer. Yani Deniz Ötesi Arşivleri, bir başka deyişle Sömürge Arşivi. Fransa’nın 50’lerin sonundan 60’ların sonuna kadar kaybettiği müstemlekelerle ilgili bilgi ve belgelerin toplandığı mekan.MSH da hoş bir buluşma oldu. Aix grubunun AB uzmanı emekli Prof. Haluk Günuğur, merkezi gezdiren akademisyen ‘Burada Akdeniz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika konusunda yazılmış tüm master ve doktora çalışmaları vardır’ deyince pat diye ceza sahasına daldı: Benim doktoramı bulabilir misiniz?  Adam önce bilgisayara girdi, baktı, buldu, küçük bir kağıda not aldı, sonra içeri gitti, en fazla 3 dakika sonra döndü, elinde aile boyu tuğla büyüklüğünde teksir bir kitapla döndü. Haluk Hocam da 1972 yılında yazdığı ‘Türkiye- Avrupa Ekonomik Topluluğu İlişkileri’ konulu doktora metnine evladına sarılır gibi  sarılıp bir hatıra fotografı çektirdi: ‘En az 5 yılımı verdim ben bu doktoraya. 40 yıl sonra eski sevgilime kavuştum’.
Beş günlük gezimiz boyunca, aslında galiba biraz geçmişimize giderken, kaçınılmaz olarak bugüne ve biraz da yarına değdik. Sohbetlerimizin çoğu ‘Bizim zamanımızda…’ cümlesiyle başlıyordu ama sonra orada ve yeni görüp öğrendiklerimizle ‘bizim zamanımızın geçmiş’ olduğunu anladık. Geçmişi değerlendirirken rahattık çünkü gerçekten mutlu, neşeli, canlı ve bugünle kıyaslayacak olursak çok siyasi, çok ideolojik ve çok kültürel bir öğrenci gençliğimiz olmuştu.O günlerle bugünü, Fransa ile Türkiye’yi filan kıyasladık, işin hep hoş unsurlarını ön plana çıkarmaya çalıştık.
Sonuç olarak, dilekler ve kapanış bölümünde, bu geziyi tasarlayan Roger Establet’ye, koordinatörümüz Suat Gezgin’e, bizi Aix ve Marsilya’da şahane ağırlayan  İlker Erkal ve Sami Sadak’a, geziye katılarak binbir boyut katan Aix’in yaşlı-genç tüm  eski öğrencilerine mille merci…
(*) Teknik olanaksızlıklar nedeniyle  sayfaya yerleştiremediğim fotografları bilahare bir fırsatta yayınlayacağım.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Paylaştığınız bilgiler ilginç ve faydalı bilgiler . Kurumsal web tasarım.net olarak bu güzel paylaşımlarınız için teşekkür eder ve paylaşımlarınızın devamını bekleriz .

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla