Özel Yetkili
Mahkeme Savcılığının Terörle Mücadele
Yasasına dayanarak 20 Aralık Salı sabahı, gazeteci meslekdaşlarımıza yönelik olarak ülke çapında gerçekleştirdiği toplu
gözaltı operasyonu, özel yetkili medyanın televizyon kanallarında KCK
operasyonu olarak sunuldu. Genel hukuk ilkeleri ve mevcut yasalar uyarınca
henüz sadece ‘şüpheli’ konumunda olan
meslekdaşlarımız, henüz kaleme alınmamış iddianameden bile bir ihtimal daha ayrıntılı bir şekilde, söz konusu TV
kanallarında itham edildi. Bir kez daha ‘Önce suçlu sonra suç delili’
uygulaması başlamış durumda.
Gözaltına
alınan meslekdaşlarımızın Kürt konusuna öncelik ve ağırlık veren
meslekdaşlarımız olması, bu uygulamanın
genel olarak muhalefeti özel olarak Kürt muhalefetini susturmak amacıyla
gerçekleştirdiğini gösteriyor.
Gazeteciler,
toplumda var olan olay ve olguları, yazı, ses ve görüntü aracılığıyla kamuoyuna
haber, fotograf, yorum olarak aktaran mesleğin mensupları. Dolayısıyla
gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak, toplumda var olan olay ve
olguları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Medyada geniş ve doğru bir şekilde yer almasa da, bu
olay ve olgular cereyan ediyor ve cereyan etmeye de devam edecek. Üstelik bugün İnternet sayesinde
hiçbir bilgiyi ilelebet gizlemek ya da tahrif etmek artık mümkün değil. Ayrıca, Salı öğle saatlerinden sonra gerek
Türkiye içinden gerekse dışından gelen protestolara baktığımızda, bu gözaltı
kampanyasının, harekatın mimarlarının beklediği etkinin tersini yarattığı
yolunda işaretler var. ‘İleri Demokrasi’ ya da ’17. Büyük ekonomi’ etiketi ile
propagandası yapılan rejimin, dünyada en çok gazeteciyi hapseden yönetim olduğu
iyice kesinleşiyor.
Gözaltına
alınan meslekdaşlarımızın çalıştığı medya kuruluşları, AKP devletinin medya
üzerinde kurmak istediği hegemonyayı rededen
yayın organları. Bu konum, gazeteciliğin
kurucu temel ruhunda var olan bir yaklaşım.
Dünyada ve
tarihte, egemenler, özellikle de demokrat olmayan iktidarlar, basını hep susturmak, bastırmak istemiştir.
Bu iktidarların tümü sonuç olarak yenilmiş, iflas etmiştir. Gazetecilik ise,
yüzyıllardır tüm baskı ve engellere rağmen hala görevini yapmaya devam ediyor.
Yorumlar
Di demên dijwar de serîrakirina li ber zilm û zordariyê asta herî bilind a mirovatiyê ye. Nivîs we ya îro hêjayê hezar guleyên topan û tankan e.
Heke zilimkarê mirov bi xwe jî derbxwurê faşîzmê be û îro ew bi xwe bi heman şêweyê, bi heman rê û rêbazên kirêt ketibe şûna faşîstên duh, di vir de divê pergala dewletê ya li seranserê cihanê serdest e werê vepirsin...
Bi ya min divê, bo dîtina metoda têkoşîneke xurt û bibandor ya bi faşîzma AKP re, bi beşdariya derûdorên demokrat, demildest konferansek bê lidarxistin. Gere biryarên di encamê de derdikevin holê heta dawî, bi dilsozî û sozdarî bên sepandin. Ev yek barê ronakbîran e.
Her hebin...