Ana içeriğe atla

YENİDEN ÖZGÜR GÜNDEM GAZETESİ…

(Sabah gazetesinin sorularına yanıtlar)

- Özgür Gündem’in 1992 yılındaki çıkış amacı neydi?

ÖG, o dönem yükselmekte olan Kürt hareketi ile Türkiye’deki sol-demokratik muhalefeti bir araya getirip, mevcut yerleşik iktidar ve resmi muhalefetin karşısında üçüncü bir ses olmayı amaçlıyordu.

- Mali desteği kim tarafından karşılanıyordu?

Ö.G’nin mali kaynağı, gazetenin iki patronu Yaşar Kaya ve Serhat Bucak’ın
koordinasyonunda, yurtiçinde ve yurtdışında yaşayan on kadar Kürt işadamı tarafından karşılanıyordu.

- Kaç sayfaydı ve içeriği neydi?

Haber ve reklam/ilan kapasitesine göre sayfa sayısı değişiyordu. Ayrıca o dönem piyasada kağıt sıkıntısı nedeniyle zaman zaman ancak 8 sayfa çıkartabildiğimizi hatırlıyorum. İçeriği, Kürt hareketinin ve Türkiye sol muhalefetinin siyasi, ideolojik, toplumsal, kültürel, askeri boyutlarıyla ilgili haber, röportaj, inceleme ve köşe yazılarından oluşuyordu.

- Ne kadar süreyle yayın hayatına devam etti?

ÖG, Türkiye basın tarihinde en çok toplatılan, yasaklanan gazete oldu. Yasal olanaklar elverdiği sürece yayınladı. Aynı yayıncılık anlayışı bugüne kadar farklı
isimler, kadrolar ve örgütlenmeler çerçevesinde sürdürüldü.

- Hangi kentlerde en çok satışı yapıldı?

Bayi satışının yanı sıra özellikle Kürt bölgelerinde ÖG’in genç dağıtımcıları sayesinde okura ulaştırıldı. Gazete en çok Kürt bölgesinde satış yapıyordu.

- İlk sayıyı kaç kişiyle çıkardınız?

Orta çaplı bir gazete kadrosu kurulmuştu. Istanbul merkezimizde yaklaşık 60-70 kişilik bir gazeteci, teknik ve idari kadromuz vardı.

- Baskılar ne zaman başladı?

ÖG’nin hazırlık aşamalarında, yasal, adli, fiziki ve psikolojik baskılar da başladı. Türk egemen medyasında ezber bozucu, put kırıcı bir iddiası olduğu için, ayrıca 1925’den bu yana sesi kesilen Kürt meselesini gündeminin merkezine aldığı için gazete, henüz çıkmadan bölücü teröristlikle itham edildi.

- Tehditlerin içeriği nelerdi? Detaylı anlatabilir misiniz?

Dönemin Başbakanı Çiller’in, gazeteyi mali olan destekleyen Kürt işadamlarına yönelik ölüm listesinden başlayıp egemen basında yer alan haber ve köşe yazılarında gazete, terörle mücadelenin bir hedefi olarak gösterildi. Tehdit önemli değil. ÖG, Türk medya tarihinde, en çok sayıda muhabiri, yazarı, yöneticisi öldürülen gazete oldu. Gazete binası havaya uçuruldu.

- Üst düzey baskılar açıkça yapılıyor muydu?

Çiller’in listesi yeteri kadar açıktı.

- Ölümler ne zaman başladı?

ÖG’nin öldürülen ilk muhabiri Diyarbakır bürosu muhabirlerinden Hafız Akdemir oldu. Yayına başladıktan yaklaşık bir ay sonra. Ben gazete çıkmadan bir ay önce, yayına başladıktan sonra da yaklaşık iki ay Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptım. Bu üç aylık süre içinde yanlış hatırlamıyorsam çalışanlarımızdan üç arkadaşımızın cenaze törenine gitmek zorunda kaldım.

- Çalışanlar hangi yöntemlerle öldürülüyordu?

Kürtlerin ‘Fail-i meşhur’ dediği fail-i meçhullere kurban gitti meslekdaşlarımız

- Baskıların dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı ile doğrudan ilişkisi var mıydı? Evetse neydi?

ÖG’e yönelik baskıların özel olarak Başbakan ya da İçişleri Bakanı ile doğrudan ilişkili olduğunu sanmıyorum. Çünkü bu baskılar, Genel Kurmay’dan MİT’e, Cumhurbaşkanından il valisine kadar tüm devletin resmi politikasının bir ifadesi idi. Bu arada Kontrgerilla (Özel Harp Dairesi), Hizbullah, Özel Tim ya da Korucular gibi yan örgütlenmelerin de bu baskılarda rol aldığını biliyoruz.

- Gazetenin PKK’ya doğrudan destek verildiği konusundaki görüşlere katılıyor musunuz?

ÖG’in genel yayın politikası ile PKK’nin bazı strateji ve taktiklerinin örtüştüğü doğru. Ne var ki gazete, Türkiye’de yürürlükte olan yasalara göre yayın yapma durumunda olan bir yayın organı, PKK ise Türk devletinin yasalarına göre illegal ve silahlı bir örgüt. Bu durumda doğrudan destek söz konusu olamayacağı gibi, gerek haberlerde gerekse köşe yazılarında PKK’nın bazı politika ve uygulamalarını da eleştirme olanağımız vardı.

- Sizce Özgür Gündem’in yeniden çıkmasının nedeni nedir?

ÖG aslında Kürt gazetecilik/habercilik geleneğinde önemli bir sembol. Osmanlı döneminde olsun, Cumhuriyet rejimi altında olsun, Kürtler, Kürtçe ve Türkçe olarak çeşitli yayınlar, dergiler, kitaplar, risaleler yayınladı. Ancak ÖG, Kürt meselesine ağırlık veren Türkçe olarak yayınlanmasına rağmen, ilk Kürt günlük gazetesi olarak bir kimlik kazandı. Kürt meselesinin 2011’de ulaştığı aşamada, işin siyasi-ideolojik-kültürel-toplumsal boyutlarının, askeri boyuta oranla daha fazla önem kazanması, barış ihtimalinin mevcut büyük engellere rağmen 1992’den daha güçlü olması, ÖG’in yeniden boy göstermesini sağlamış olabilir.

- Bunda seçimlerin bir etkisi var mıdır?

Her seçim dönemi öncesi tüm siyasi kutuplar, oy oranını artırmak için medya faaliyetlerine ağırlık verir. Ne var ki ÖG’i sadece kısa vadeli bir seçim operasyonu olarak değerlendirmek hatalı olur. Çünkü 92’den beri süren ve ÖG’in başını çektiği gelenek zaten, farklı isimlerle de olsa, bugüne kadar gelmişti.

- Bundan böyle çizgisinin nasıl olacağına inanıyorsunuz?

Bu soruyu gazetenin bugünkü yöneticileri daha iyi yanıtlayabilir. Benim beklentim, 20 yıllık siyasi ve medyatik mücadeleden olumlu dersler çıkarıp, hem siyasi hem de mesleki yani teknik anlamda, Türkiye’deki mevcut kısır kutuplaşmayı aşabilecek, Türkiye’nin temel sorunu olan Kürt meselesine odaklanmakla birlikte, Türkiye’nin diğer acil ve tayin edici sorunlarını da iyi izleyip aktaran ve tahlil eden, okura yeni bir ufuk öneren yayın politikası…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle