Ana içeriğe atla

ODA TV ve Soner Yalçın

Türkiye’deki mevcut siyasal ve dolayısıyla medyatik kutuplaşmanın yanı sıra AKP’nin artık faşizanlaşmaya başlayan tutumu nedeniyle bir dizi ilke ve değer önemsizleşti, polemiklerle tartışılır, sorgulanır oldu. Bu ilke ve değerlerin en önemlisi de hukuk ve vazgeçilmez unsuru düşünce, ifade ve basın özgürlüğü.

Polis, bir İnternet sitesinin merkezini basıyor, sitenin sahibi ile üç yöneticisini gözaltına alıyor. Bu baskın ve tutuklamanın nedenlerini anlamak isteyen herkes, sitenin yayınlarını inceler ve bir karara varabilir. Özellikle de son olarak yayınladıkları Yarbay Mustafa Dönmez/Zir Vadisi videolu haber çok manidar.

Hukuka ve basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğu zaman, mağdurun, ‘Bizden mi yoksa karşı taraftan mı?’ olduğunu anladıktan sonra tutum almak, ilke ve değerlerin ne kadar erozyona uğradığını gösteriyor.

Gazeteci, köşe yazarı gibi kimlikler taşıyan bazıları, Ergenekon bahanesiyle baskın ve gözaltını savunuyor. ODA TV’nin yayınlarına karşı iseniz, polisle savcıyla değil, fikirle ve haberle bu siteye muhalefet edebilirsiniz. Mahkemece suçu kanıtlanmamış herkesin de suçsuz olduğunu kabul etmek zorundasınız.

ODA TV ve Soner Yalçın hadisesinde yine ‘Önce zanlı, sonra delil’ mantığının işlediği kuşkusu yoğun.

Muhterem Türk medyası, umalım, bu baskın ve gözaltından gerekli dersleri çıkarır, yoksa gazeteler yakında Silivri civarında yayınlanmaya başlayabilir.

Geçmiş olsun…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla