Altaylı, Baykal'a sormadan ona bir yat almış. Alıcının ve satıcının haberi olmadan alış-veriş. Özür dileme mühletini de aşınca otur şimdi tazminat davası ile uğraş...Gazetenin, gazetecinin güvenirliği, inandırıcılığı bu kadar kolay mı harcanabiliyor?
Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, CHP Genel Başkanlığından istifa ettikten sonra Deniz Baykal’ın bir aracı vasıtasıyla 340 bin dolar ödeme yaparak bir tekne aldığını yazdı.
Baykal haberi tekzip etti ve Altaylı’ya haberi düzeltmesi için 24 saat mühlet verdi. Özetle ‘ Tekneye meraklı değilim, üstelik 340 bin dolarım yok, Altaylı kötü niyetli değil, ama yanıltılmış olabilir’ dedi.
Altaylı direndi, haberinin doğru olduğu yolunda ısrar etti. Ayrıca 340 bin dolarlık bir tekne almanın Baykal açısından kötü bir şey olmadığını yazdı. Haber kaynağını savundu. Aracının kasasına girip çıkan 340 bin doların izinin takip edilmesi gerektiğini belirtti. Tekne sahibi ailenin ‘Biz tekneyi satmadık’ diye açıklama yapmadığını ekledi. Baykal’ın 340 bin doları nasıl geri alacağı üzerine spekülasyon yaptı. Kısacası debelendi.
Oysa ki doğru haber yapmak çok zor bir iş değil. Diyelim ki, bir kaynak bu bilgiyi Altaylı’ya iletti. Aslında yapılacak bir tek iş var : Haberi doğrulatmak. Konu bir tekne satışı ise, bilgiyi (Artık bilgi mi, duyum mu, söylenti mi, ham istihbarat mı, yoksa bir kaptanın işletmesi mi? henüz bilmiyoruz) en az iki kaynaktan sorup doğrulatmak gerek: Satıcı ve alıcı. Fiyatla ilgili bir sorun varsa da bu teknenin 340 bin dolar edip etmediğini bilen uzman kişi ve kurumlara da başvurmak gerekir. Eğer alıcı ve satıcı bilgiyi doğrulamıyorsa, haber yapılmaz. Tekne belki hakikaten satılmıştır da, Baykal’a değil bir başkasına. O zaman bu satışın haber değeri olup olmadığına bakmak gerek.
Altaylı haber kaynağını ve oradan gelen bilgileri denetlemeden yayınlamış. Oysa ki Altaylı’nın Baykal’a ulaşması çok kolay. Telefon açıp soracak.
Baykal ‘Hayır yok böyle bir şey’ dese bile, Altaylı’nın elinde aracının bu satın alma işini Baykal adına yaptığını kanıtlayan bilgi-belge varsa Baykal’ı sıkıştırabilir. Anlaşılan Altaylı’da böyle bir bilgi-belge de yok ki Baykal’ı sıkıştıramamış.
Diyelim, Baykal tekne alımını doğruladı. Bunun bir haber değeri mutlaka var. Çünkü 340 bin dolar önemli bir miktar. Gazetecinin o zaman, alıcının mal varlığını, gelirlerini inceleyip 340 bin dolara bir tekne alıp alamayacağını denetlemesi gerekir.
Altaylı belli ki kötü niyetli değil. Ama bir gazetecinin mutlaka yapması gereken ve son derece basit bir bilgi-olgu denetlemesini yapmamış. İhmal mi? Kendine ya da kaynağına aşırı güven mi? Özel haber patlatma acelesi mi? Nedeni ne olursa olsun, Altaylı hatalı.
Böyle bir dönemde, Baykal hakkındaki bir söylenti, bu kadar kolay ve çabuk yani özensiz bir şekilde haber yapılır mı?
Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, CHP Genel Başkanlığından istifa ettikten sonra Deniz Baykal’ın bir aracı vasıtasıyla 340 bin dolar ödeme yaparak bir tekne aldığını yazdı.
Baykal haberi tekzip etti ve Altaylı’ya haberi düzeltmesi için 24 saat mühlet verdi. Özetle ‘ Tekneye meraklı değilim, üstelik 340 bin dolarım yok, Altaylı kötü niyetli değil, ama yanıltılmış olabilir’ dedi.
Altaylı direndi, haberinin doğru olduğu yolunda ısrar etti. Ayrıca 340 bin dolarlık bir tekne almanın Baykal açısından kötü bir şey olmadığını yazdı. Haber kaynağını savundu. Aracının kasasına girip çıkan 340 bin doların izinin takip edilmesi gerektiğini belirtti. Tekne sahibi ailenin ‘Biz tekneyi satmadık’ diye açıklama yapmadığını ekledi. Baykal’ın 340 bin doları nasıl geri alacağı üzerine spekülasyon yaptı. Kısacası debelendi.
Oysa ki doğru haber yapmak çok zor bir iş değil. Diyelim ki, bir kaynak bu bilgiyi Altaylı’ya iletti. Aslında yapılacak bir tek iş var : Haberi doğrulatmak. Konu bir tekne satışı ise, bilgiyi (Artık bilgi mi, duyum mu, söylenti mi, ham istihbarat mı, yoksa bir kaptanın işletmesi mi? henüz bilmiyoruz) en az iki kaynaktan sorup doğrulatmak gerek: Satıcı ve alıcı. Fiyatla ilgili bir sorun varsa da bu teknenin 340 bin dolar edip etmediğini bilen uzman kişi ve kurumlara da başvurmak gerekir. Eğer alıcı ve satıcı bilgiyi doğrulamıyorsa, haber yapılmaz. Tekne belki hakikaten satılmıştır da, Baykal’a değil bir başkasına. O zaman bu satışın haber değeri olup olmadığına bakmak gerek.
Altaylı haber kaynağını ve oradan gelen bilgileri denetlemeden yayınlamış. Oysa ki Altaylı’nın Baykal’a ulaşması çok kolay. Telefon açıp soracak.
Baykal ‘Hayır yok böyle bir şey’ dese bile, Altaylı’nın elinde aracının bu satın alma işini Baykal adına yaptığını kanıtlayan bilgi-belge varsa Baykal’ı sıkıştırabilir. Anlaşılan Altaylı’da böyle bir bilgi-belge de yok ki Baykal’ı sıkıştıramamış.
Diyelim, Baykal tekne alımını doğruladı. Bunun bir haber değeri mutlaka var. Çünkü 340 bin dolar önemli bir miktar. Gazetecinin o zaman, alıcının mal varlığını, gelirlerini inceleyip 340 bin dolara bir tekne alıp alamayacağını denetlemesi gerekir.
Altaylı belli ki kötü niyetli değil. Ama bir gazetecinin mutlaka yapması gereken ve son derece basit bir bilgi-olgu denetlemesini yapmamış. İhmal mi? Kendine ya da kaynağına aşırı güven mi? Özel haber patlatma acelesi mi? Nedeni ne olursa olsun, Altaylı hatalı.
Böyle bir dönemde, Baykal hakkındaki bir söylenti, bu kadar kolay ve çabuk yani özensiz bir şekilde haber yapılır mı?
Yorumlar