Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar:
1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet.
20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle tutulur, gözle görülür demokratik bir girişimde bulunmadı. Nasıl bulunsun ki? Şimdilerde, bence dikta olmasa da iktidar niteliği tartışmasız olan bir kutup, askeriye ve çevresine karşı savunulurken, demokrasi mücadelesi verildiği izlenimi yaratılıyor. Oysa ki mevcut çekişme, iki iktidar arasındaki çekişme ve her ikisi de demokrasiden öyle çok da esinlenen mecralar değil.
2) Bazı medya organları ‘Sivil dikta’ tartışmalarını gündeme taşıyarak ne yapmak istiyor?
RD: Siyasal, ideolojik, kültürel alanlardaki kutuplaşma, kaçınılmaz olarak medya alanına da yansıdığı için ‘Sivil Dikta’ tesbit ve söyleminden yana olanlar, mevcut siyasi iktidara karşı yürüttükleri mücadeleye demokratik bir görünüm vermek için böyle bir tezden yararlanıyor olabilir. Mevcut iktidarın ne kadar sivil olduğu tartışmalı olsa da… Bir konuyu tartışma gündemine getirmek başlı başına olumsuz bir davranış olmasa gerek. Bir de son zamanlarda moda bir davranış var, bana garip geliyor: Bizde giderek güçlü bir muhalefet gelişiyor. Ne var ki, medya ve akademiadaki bu muhalefet, iktidarın muhalefete, muhalefet partilerine yönelik muhalefeti. İçeriği doğru olsa da, medya ve akademianın esas işi bu olmasa gerekir. İktidarı eleştir(e)miyorsan, muhalefeti eleştir!
1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet.
20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle tutulur, gözle görülür demokratik bir girişimde bulunmadı. Nasıl bulunsun ki? Şimdilerde, bence dikta olmasa da iktidar niteliği tartışmasız olan bir kutup, askeriye ve çevresine karşı savunulurken, demokrasi mücadelesi verildiği izlenimi yaratılıyor. Oysa ki mevcut çekişme, iki iktidar arasındaki çekişme ve her ikisi de demokrasiden öyle çok da esinlenen mecralar değil.
2) Bazı medya organları ‘Sivil dikta’ tartışmalarını gündeme taşıyarak ne yapmak istiyor?
RD: Siyasal, ideolojik, kültürel alanlardaki kutuplaşma, kaçınılmaz olarak medya alanına da yansıdığı için ‘Sivil Dikta’ tesbit ve söyleminden yana olanlar, mevcut siyasi iktidara karşı yürüttükleri mücadeleye demokratik bir görünüm vermek için böyle bir tezden yararlanıyor olabilir. Mevcut iktidarın ne kadar sivil olduğu tartışmalı olsa da… Bir konuyu tartışma gündemine getirmek başlı başına olumsuz bir davranış olmasa gerek. Bir de son zamanlarda moda bir davranış var, bana garip geliyor: Bizde giderek güçlü bir muhalefet gelişiyor. Ne var ki, medya ve akademiadaki bu muhalefet, iktidarın muhalefete, muhalefet partilerine yönelik muhalefeti. İçeriği doğru olsa da, medya ve akademianın esas işi bu olmasa gerekir. İktidarı eleştir(e)miyorsan, muhalefeti eleştir!
Yorumlar