Ana içeriğe atla

Can Dündar’ın asıl sürprizi!

Can Dündar, 3 Şubat 2009 Salı tarihli, Milliyet gazetesinde, ‘Kayıtlardaki sürpriz’ üst başlığı ve ‘Davos bandını yeniden izleyince...’ başlıklı yazısının bir bölümünde aynen şöyle diyor:

‘’Tercümedeki eksik
9) Gelelim asıl sürprize:
Bandı İngilizce izleyince simültane tercümanın belki telaştan, belki diplomatik bir skandala engel olmak için bazı sert sözleri atladığı ya da dozunu düşürdüğü anlaşılıyor.
Mesela Erdoğan Peres’e, “Sesin yüksek çıkıyor. Sesinin çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisiyledir” diyor. Çeviri şöyle:
“Çok güçlü bir sesiniz var. Belki de kendinizi biraz suçlu hissettiğinizden sesiniz güçlü çıkıyor.”
Erdoğan’ın “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözü tercüme edilmemiş.
“Benim için Davos bitmiştir” sözü de...
Dolayısıyla, Peres ve Türkçe bilmeyen dünya, Erdoğan’ın diklenişini bizimle aynı dozda hissetmemiş.’’


Dündar bu iddiasını aynı gün TV8’deki bir demecinde de tekrar etti. Akşam yönettiği ‘Neden’ programında ise benim izleyebildiğim kadarıyla bu çeviri konusuna değinmedi.
Çünkü aynı gün, iki meslek kuruluşu, Birleşik Konferans Tercümanları Derneği (BKTD) ve Uluslararası Konferans Tercümanları Derneği Türkiye Bölgesi (AIIC-Turkey) bir basın açıklaması yayınlayarak Dündar’ı tekzip etti. Açıklamanın bir bölümünde şu cümleler yer alıyor:
(…) konuşmanın ve çevirinin kayıtları dinlendiğinde, Milliyet gazetesindeki yorumda yer alan somut iddiaların doğruyu yansıtmadığı anlaşılmaktadır:
- Söz konusu yorumda: “‘Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz’ sözü tercüme edilmemiş” denmektedir. Oysa konuşmanın bu kısmı meslektaşımız tarafından: “You kill people” şeklinde çevrilmiştir. Bunu Türkçeye: “Siz insanları öldürüyorsunuz” diye aktarabiliriz.
- Aynı şekilde, “’Benim için Davos bitmiştir’ sözü tercüme edilmemiş” iddiası da doğru değildir: Konuşmanın bu kısmı meslektaşımız tarafından: “I don’t think I will come back to Davos after this” şeklinde çevrilmiştir.


Gerçekten de, Can Dündar’ın da kaynak olarak gösterdiği Davos’un resmi sitesindeki (http://gaia.world-television.com/wef/worldeconomicforum_annualmeeting2009/default.aspx?sn=7017〈=en) kayıtları dinlediğimizde, ‘You kill people’ cümlesinin 01:02’de, ‘I don’t think I will come back to Davos after this’ cümlesinin de 01:04’de söylenmiş olduğunu dinleyen herkes duyacaktır.

Durum bu kadar açık iken, kayıtlar Türkçe ve İngilizce bilen ve İnternet’e giren herkes tarafından kolaylıkla dinlenebilirken, Can Dündar, bile bile, göz göre göre ve üstelik bu hatası çok kolay bir şekilde faş edilebilecek bir hata iken neden çevirmeni bu kadar kolay itham edebiliyor?

Simültane çeviri konusunda yeterli bilgisi olmadığı anlaşılan Dündar’ın gazetecilik bilgisini ve ahlakını da sorgulamak gerekir. Çünkü, Dündar, kayıtları yeniden dinlerken, diyelim ki, öne sürdüğü eksiklikleri saptamış olsun (ki böyle bir eksiklik de yok), böyle bir durumda, bir çevirmeni suçlamak için, önce sözkonusu çevirmeni arayıp kendisine söz hakkı, açıklama hakkı vermesi gerekir. Kayıttan duymamışsınız ya da yanlış duymuşsunuz, kaynağa sormadan vur gitsin çevirmene! Adil değil. Açıkçası da haksızlık. Hele Dündar’ın bir de kalkıp ‘simültane tercümanın belki telaştan, belki diplomatik bir skandala engel olmak için bazı sert sözleri atladığı ya da dozunu düşürdüğü anlaşılıyor’ gibi bir hükme varması aslında densizlikten başka bir şey değil. Meslek örgütlerinin açıklamasında bu hüküm hakkında da gerekli yanıt verilmiş. (Basın açıklamasının tam metni için bkz. www.bktd.org)

Can Dündar, geçmişte de, aslında konunun uzmanı benim bildiğim en az 2 muhabirin yayınlamayı redettiği fotograflı bir habere de imzasını atmıştı. PKK kamplarında çekildiği öne sürülen bu fotografda, ‘bağdaş kurmasını bilmediği’ gerekçesiyle Amerikalı olduğu savunulan bir kişi, PKK-ABD ilişkisinin kanıtı olarak gösterilmişti. Sözkonusu kişinin fotografı sırtından çekilmişti, kişinin ayrıntılı kimliği, görevi, açık adı soyadı yoktu , fotografın çekildiği mekan ve tarih gibi önemli bir sürü haber unsuru da yer almıyordu metinde. Ama haber, PKK’nın ABD tarafından desteklendiği bilgisini verdiği, ve bu bilgi de hem resmi makamlar hem de kamuoyu tarafından ‘istenilen’, ‘doğru olması arzu edilen’ bir haber olduğu için, içeriğinin doğru ya da yanlış olmasına, haber unsurlarının eksik ya da tamam olmasına bakılmaksızın, hele bir de Can Dündar gibi popüler – dolayısıyla inanılır(?)- bir gazeteci tarafından rahatlıkla yayınlanabilmişti.

Can Dündar bugün de, Erdoğan’a muhalefet etmek için öyle pek de siyasi ve ciddi olmayan gerekçeler arayışı içine girmişken, aslında güçlü kozu olmayan tüm polemikçilerin ezelden beri yaptığı üzere çevirmeni suçluyor. Hem de çevirmenin görevini hakkıyla yerine getirdiği bir örnekte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...