Ana içeriğe atla

Orhan Doğan'ın Ölüsü Bile...

Dicle Haber Ajansının sorularına verilen yanıtlar (9 Temmuz 2008)
1-Gelecek Gazetesi, 1 Temmuz'da İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından "haber başlıkları ve içeriklerinde örgüt propagandası yapıldığı" iddiasıyla bir ay süreyle kapatılmıştı. Kapatılma gerekçesi açıklandı. Eski DEP Milletvekili Orhan Doğan’ın anma haberinin haber başlığı ve haber içeriğinde örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle kapatıldığı açıklandı. Bu kararı nasıl yorumluyorsunuz?
Kürt siyaset ve düşünce dünyasının emsalsiz temsilcilerinden biri olan Orhan Doğan, anlaşılan aramızdan ayrıldıktan sonra da hala bazı kesimlerin hedefi olmayı sürdürüyor. Orhan benim dostumdu. Cizre’deki cenaze törenine 100 bini aşkın insan katılmıştı. Oysa ki Orhan’ın resmi ünvanı sadece ‘Eski milletvekili’ idi. Türkiye’de ya da dünyada hangi eski ya da yeni milletvekiline halk böylesine muhteşem bir cenaze töreni düzenlemiştir? Orhan’a ‘terörist’ sıfatını yapıştıranlar, aslında ‘Taraf’ gazetesinin yayınladığı ‘Lahika-1’ belgesinde de kendilerini faş ettiler. O belgede de Kürtlere yönelik silahlı taciz öngörülüyordu. Burada hedef öldüğü için ‘hukuki taciz’le yetinmişler anlaşılan. Bu olay Orhan Doğan’a daha fazla sahip çıkmamız için bir çağrıdır aslında.
2-Görünen o ki Orhan Doğan’ı anma etkinliği her yıl gerçekleşecek. Her yıl 29 Haziran’da yapılacak anma haberlerini veren gazeteler bu durumda kapatılacak mı?
Gazete yasaklamakla halkın Orhan’a sevgi ve saygısı azalmaz belki de aksine artar. Gelecek yıl da Cizre’de sonra da Ankara ve Istanbul’da Orhan’a yakışır etkinlikler düzenleyerek ve bu etkinlikleri medyaya en iyi, en doğru bir şekilde yansıtarak Orhan’a karşı görevimizi yerine getirebiliriz. Belki o zaman gazete yasaklayanlar utanır ve hatalarını anlarlar. (Acaba?)
3-Basın Kanunu’nda yapılan son değişiklikle "Basın özgürdür. Basın özgürlüğü, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın haber edinme ve yayma hakkını içerir. İfadelerine rağmen sadece son iki yılda 14 gazete hakkında 33 kez kapatılma kararı verildi. Peki Basın Türkiye’de hangi koşullarda söz konusu özgürlüğünü kullanabilir?
Türkiye’de basın siyasi ve/veya askeri-ideolojik iktidarın görüşlerine uygun yayın yaptığı sürece hürdür. Ancak, başta Kürt meselesi olmak üzere, Ermeni meselesi, laiklik/şeriat ve özel olarak da Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye siyasetinde ve toplumundaki konumu ve rolü konularında, ki bu konular halen tabu niteliğini korumaktadır- Türk egemen medyası (Apoletli Medya) sorgulama, eleştiri ve karşıt görüşlere yer vermez. Sansürler, tahrif eder, gizler. Egemenler de zaten bu fikri karşı çıkışa, fikirle değil kimi zaman Ceza Kanunu ya da Basın Kanunu kimi zaman da hakiki ya da sembolik şiddetle karşılık veriyor. 33 kez kapatma cezasına rağmen bu dört konuda herhangi olumlu bir gelişme sağlanabildi mi?
4-Gazetecilerin rahat ve özgür çalışabilmesi, özgür bilgilendirme ve haber alma hakkını yurttaşlar ulaştırabilmesi için nasıl bir basın kanununa ihtiyacımız var?
Basın kanunu meselesi işin nispeten teknik ya da hukuki boyutunu oluşturuyor. Ulus-devletlerde resmi ideoloji var oldukça ve kutsandıkça, yani işin özü siyasi-ideolojik-kültürel bağlamda çözülmedikçe, gerçek anlamda demokratik ve özgürlükçü bir siyasi ortam yaratılmadıkça gazeteciler de rahat çalışamayacak, yurttaşlar da doğru dürüst bilgilenemeyecekler. Kendi geçmişiyle özgür ve bağımsız bir şekilde hesaplaşabilen bir toplum olabilmemiz için, toplumsal düzeyde de ‘öteki’ne, ‘farklı’ya yönelik tutum ve zihniyetlerimizi köklü olarak değiştirmemiz gerekecek.
5-Sansürün kaldırılışın 100. yılında hala ‘kanunla sansür’ yapıldığı yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Aradan geçen yüz yıla rağmen basın özgürlüğü noktasında nerede duruyoruz?
Muhalif sol ya da militan basında görev yapan arkadaşlarımızın bir kısmı hala içeride. Mahkemeler hala gazete kapatma cezası veriyor. Dahası medya mülkiyeti bazen de reklam baskısı nedeniyle yurttaşlar kimi gerçekleri öğrenemiyor. Nokta dergisi mesela dolaylı olarak kapatıldı. ‘Taraf’ gazetesine resmi tehditler geliyor. Dolayısıyla basın özgürlüğünü sağlayabilmemiz için daha çok çaba sarf edilmesi gerekiyor.
6- Para cezaları, hapis cezaları ve daha birçok yöntemle Türkiye’de muhalif basın üzerindeki baskılar giderek yoğunlaşıyor. Buna karşı farklı düşünen, yazan ve yayın yapan muhalif basının nasıl bir yol izlemesi gerekiyor?
Muhalif ya da egemen olsun, medyanın öncelikle, teknik ve mesleki alanlarda beceri ve olgunluğunu artırması gerekiyor. Mevcut yasaların bir kısmına karşı olsak bile o yasalar değişene kadar onlara uymak zorundayız. Hukuken karşı olduğumuz yasaların değiştirilmesi için yayın yapabiliriz.
Gazetecilik/habercilik, ilkelerine göre yapıldığı zaman, kimsenin inkar edemeyeceği somut bilgi ve belgelere dayandığı zaman, haberden çıkan yorum ve fikir ikinci planda kalır. Gazetecilik esas olarak mümkün olduğunca gerçeğe yaklaşmak, onu arayıp bulmak ve kamuya iletmek mesleğidir. Tüm baskılara rağmen, bugün gazetecilikte hele muhalif/sol gazetecilikte yapılması gereken, doğru olduğuna inandığımız fikirleri aklamaya, savunmaya, yaygınlaştırmaya çalışan bir yayın siyaseti değil, yurttaşın doğrudan ilgi alanı içine giren konu ve alanlarda, somut olarak doğru habercilik yapmaktır. Çünkü gerçek yeterince güçlüdür ve çoğu zaman da zaten devrimcidir.

(SON/RD)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kemalizm’de Hyper Enflasyon

  * İçeriği pek muğlak, dün-bugün-yarın her derde deva olarak önerilen, dev heykel ve portreleri ile tahayyülümüzü baskı altına alan zihniyetin etraflı bir yapı sökümüne ihtiyacı var.   Yerine cazip, çağdaş, popüler yeni bir siyasi-toplumsal proje lazım. Ragıp Duran Sayıları giderek azalsa da Türkiye’ye gelen yabancılar/turistler bize en çok şu soruyu soruyor: ‘Sizde neden her yerde Atatürk heykelleri, posterleri, portreleri var?’. Biz belki içeriden bakıp anlayamıyoruz ama başka ülkelerle kıyaslama yapınca Türkiye’deki Atatürk tutkusunun ne kadar yaygın, ne kadar güçlü olduğunu saptayabiliriz. Her devletin saygıdeğer bir kurucu babası, sevgi ve minnetle anılan askeri ya da siyasi bir lideri tabi ki var. ABD’de G.Washington, SSCB’de pardon Rusya’da V.I.Lenin, Çin’de Mao Zedung, Kore’de Kim Il Sung, Fransa’da De Gaulle… Ama bu ülkelerin hiç birinde lider kültü bizdeki Atatürk düzeyinde değil. Bir başka çelişki d...

Şahin Alpay’ın Anıları / İlginç ve Zengin bir Hikâye ama…

  * 70’lerde Maocuların idolü sonraları Cemaatin kendi deyimiyle sosyal liberal yazarı başarılarını, düş kırıklıklarını, pişmanlıklarını kaleme almış. Parlak bir öztanıtım broşürü, zengin bir özkutlama kataloğu. Ragıp Duran   En eski ünvanı ‘’Maoculuğu Türkiye’ye getiren Adam’’ olan Alpay, Lejand yayınlarından çıkan 564 sayfalık anılarının birinci cildinde son 80 yılın Şahin Alpay’ını biraz da o dönemleri anlatıyor. Alpay, benden 10 yaş büyük. O, Aydınlık’tan ayrıldığı yıllarda ben yeni yeni PDA’cı oluyordum. 70li yılların başında Şahin Alpay ve Halil Berktay bizim için hareketin en önemli ideologları ve gerçek birer devrimci aydındı. Kendisini çok az tanırım. Ama bilgisi, kültürü, çalışkanlığı, içtenliği ve dürüstlüğü konusunda sanırım kimse olumsuz bir yargıda bulunamaz.     Kitap piyasaya çıktığında, Medyascope, Apaçık Radyo ve Serbestiyet’de anılar hakkında yayınlanan söyleşileri izledim. Cazipti. Ancak kitabı okuduktan sonra bu mecralarda söyleşi...

Çekingen Liberalin Tabu Altındaki Trajik Yenilgisi

  Prof. Hanioğlu/ Atatürk – An İntellectual Biography * Atatürk hakkındaki ilk eleştirel biyografi olma şansı varken, ‘’şeytanî kurucu unsur 1915’’in yanı sıra Pontos, Kürtler, Aleviler gibi tayin edici konuları, resmi tabuya uygun ve kasıtlı bir şekilde susarak geçiştiren Hanioğlu, yumurtasız omlet uzmanı olmuş.   Ragıp Duran Şükrü Hanioğlu’nun ‘ ’ Atatürk - An Intellectual Biography ’’ https://nes.princeton.edu/publications/ataturk-intellectual-biography    kitabını yeni bitirdim. 2011 yılında Princeton University Press’den yayınlanan eser 273 sayfa. Bağlam yayıncılık 2023 sonunda yani İngilizce orijinal versiyonun yayınlanmasından 12 sene sonra aynı başlık altında aynı yazarın Türkçe kitabını piyasaya sürdü. https://baglam.com/home/book/ataturk   Türkçe kitap 1024 sayfa! Ben Türkçe kitabı okumadım ama her iki dildeki versiyonları okuyan akademisyen bir arkadaşım, Türkçe baskının orijinal kitabın çevirisi olmadığını, Türkçe baskının çok daha zengi...