Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekranın İhaneti mi? (*)

Belçikalı Sürrealist ressam René Magritte'in 1927 tarihli "Bu Bir Pipo Değildir" başlıklı tablosu, ressamın tüm eserlerinde İmgelerin İhaneti üst başlığıyla yer alır. Magritte'in artık klasik olmuş bu tablosu, olağanüstü gerçekçi bir şekilde resmedilmiş bir pipo resminin altına yazılmış "Bu bir pipo değildir" cümlesinden oluşur. Gerçekten de hakiki bir pipoya ne kadar benzese de, sonuç olarak tabloda gördüğümüz bir pipo değildir; çünkü sadece bir pipo resmidir. Dolayısıyla tablodaki pipo ancak iki boyutludur, kokusu yoktur, elle tutulmaz, içine tütün doldurulmaz ve bir pipo için en önemli işlev sayılması gereken, ağza alıp içilemez. Prof. İnceoğlu ile Dr. Çoban'ın derlediği elinizdeki kitabı okurken, aklıma önce Magritte geldi. Çünkü aralarında Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden eski öğrencilerimin de bulunduğu akademisyenlerin makalelerinde, neredeyse leitmotif olarak bu "hakiki pipo/pipo resmi" çelişkisi irdeleniyor.

Olmayan Basının Olmayan Özgürlüğü

  3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü ama Türkiye bu dünyada değil sanki... Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Ajansı (UNESCO), BM Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı bir karar uyarınca, her yıl 3 Mayıs gününü Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak anıyor/ kutluyor. Günün önemi   Maksat, hiç olmazsa bir günlüğüne dünyada basın özgürlüğünün durumunu anlatmak, tartışmak… Her yıl olduğu gibi bu yıl da 3 Mayıs günü, dünyada ve Türkiye’de medya meslek kuruluşları ve organları, 2014-15 döneminde basın özgürlüğünün başına gelenlerin bilançosunu çıkarıyor, raporlar yayımlıyor, toplantılar düzenliyor, böylelikle bilgilendirme, bilinçlendirme ve duyarlılık yaratma etkinlikleri düzenleniyor.  Hangi ülkede kaç gazeteci öldürüldü? Kaç gazeteci hapse atıldı? Hangi Başkan Twitter ve Facebook’u yasakladı? Gazeteciler hangi memleketlerde yazdıkları, söyledikleri, gösterdikleri haber, yorum, fikir ve görüntü nedeniyle yargılandı ve mahkûm oldu? ‘Silgiler silerken silinirler de!’*   U

M e d y a N a s ı l K ü r t a j E d i l i r ?

Dümdüz…Sessiz…Hareketsiz…Ulvî gibi… M e d y a   N a s ı l   K ü r t a j   E d i l i r ?(*) ·          AKP daha doğrusu Başbakan, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, yani son 11 yıl içinde toplumun tüm kesimlerine boyun eğdirmek, onları uslu, dindar ve muhafazakâr  taraftar haline getirebilmek için kâh siyasi kâh ‘hukuki’  çok çeşitli girişimler gerçekleştirdi. Medyadaki kazıma operasyonu salt kendi iktidarını sürdürebilmek için gerekli olan bir hizmet harekâtı  değildi. AKP devleti ile, büyük ölçüde de  global neo-liberalizmin katkısıyla,  medyanın, gazeteciliğin, gazetenin, haberin, medya mülkiyetinin ve hatta okurun tanım, işlev ve koşulları da değişti. Hem de çok fena bir şekilde... 2002 yılında hükümete gelen, son 3 genel seçimlerde de oylarını artırarak artık   devlet olan AKP, medya alanında daha ilk başlardan itibaren  planlı, programlı bir fetih stratejisi uyguladı. POST  VE NEO-LİBERAL Her iktidarın, iktidarını sürdürebilmesi için medya desteğine ih
İyi gazeteci iyi gazeteci kalır Kötü gazeteci kötü milletvekili olur! Ceylan derisinden mamul Meclis koltukları mı, kıyak maaş ve emeklilik mi, iktidar sevdası mı nedir belli değil, yine çok sayıda gazeteci milletvekili adayı oldu. Oysa ki çok büyük ve yapısal farklar var siyasetle gazetecilik arasında… İyi gazeteci iyi gazeteci kalır, kötü gazeteci kötü milletvekili olur!..  7 Haziran 2015 Genel Seçimleri için milletvekili aday listelerine baktığımızda, hem iktidar hem de muhalefet partileri listelerinde çok sayıda gazeteciye rastlıyoruz. Aday adayları listesinde de yine çok sayıda tanıdık tanımadık, yerel ya da ulusal medyada çalışan gazeteci vardı. Batı’da, benim izleyebildiğim kadarıyla, gazeteciler bizdeki kadar milletvekilliğine heveslenmiyor. Hele muhabir, köşe yazarı, editör, televizyon sunucusu konumundaki gazetecilerin bu alanı terkedip parlamentoya girmesi pek yaygın bir transfer değil. Yine de bazı dev medya holding patronlarının Batı Avrupa’da milletvekili ya

Charlie Hebdo: Tabubilmez boyuneğmez bir arsız dergi

GÜNDEMİN TARİHİ Charlie Hebdo biraz da Fransa’dır. Villon’un, Proudhon’un, Brassens’in, Coluche’ün Fransası… Acımasız, iğneleyici üslubuyla zengin bir geleneği temsil eden “gazi dergi”nin soyağacını anlamak için, Fransız tarihinde kültürel, siyasi bir gezinti... Nevi şahsına münhasır bir dergi Charlie Hebdo . Paris’teki amcaoğlu Canard Enchainé ile bir çok ortak noktası olmasına rağmen, Charlie mahallenin sapanla camları kıran, küfürbaz veledi; Canard ise galiba biraz ağır abi. Londra’da Private Eye , Moskova’da vakti zamanında Krokodil , New York’ta Mad ya da burada Gırgır-Leman hepsi farklı içerikte ve yaklaşımda mizah dergileri ama, hiçbiri Fransız Charlie ’si gibi baldırı çıplak değil. Galiba zaten bu nedenle de Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, “Charlie Fransa’dır” derken bunu kastediyordu. Egosantrik yanları pek zayıf olmayan Fransızların çoğu, öyle gelişigüzel her şeye “bu Fransa’dır” demez. 7 Ocak’tan sonra Fransa’da ve dünyanın bir çok yöresinde yer gök ‘