Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Demokratik Açılım?

Dicle Haber Ajansının 24 Aralık günkü sorusuna yanıt: Mesleği, adresi belli, dolayısıyla kaçma şüphesi olmayan, seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanları ya da benzer konumda olan bir siyasi partinin yerel yöneticilerini yasadışı bir örgüt suçlamasıyla sabahın erken saatinde gözaltına almak, demokratik hukuk devletinde normal bir uygulama değil. Sözkonusu kişiler, eğer herhangi bir suç şüphesi varsa, Savcılığa çağrılır, ifadesi alınır, mahkemeye sevkedilir ya da serbest bırakılır. Perşembe sabahı meydana gelen gözaltılar, hukuk çerçevesinde değerlendirilemiyorsa, siyasi olarak ele alınmalı. Açılımın yeni bir aşaması mı acaba? Yoksa Ankara’nın, belki de AKP hükümetinin ya da F tipi örgütlenmenin, DTP’nin TBMM’de kalmasına bir yanıt mı? Kürt siyasi hareketini olduğu gibi yasal alanın dışına çıkarma operasyonu mu? Sorunun yanıtı ne olursa olsun, siyasetin hukuktan ağır bastığı bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissedemiyorsa vahim bir sorun var demektir. Gözaltı, tutuklama, öl

MEDYADA İŞLEV KAYMASI: HABER DEĞİL PROPAGANDA

Today's Zaman gazetesinin, mealen, 'Kafes operasyonuna ilişkin haberler, önce, başta Doğan grubu olmak üzere bazı medya organlarında hiç yer almadı. Savcılar olaya el koyduktan sonra bu kesimin medyası olayı görmeye başladı. Sizce neden?' şeklindeki sorusuna yanıt: Türk egemen medyası çok uzun bir süreden bu yana, siyasal-toplumsal-ekonomik-ideolojik gelişmeleri, klasik gazeteciliğin gerektirdiği somut temel ölçütler yerine siyasi-ideolojik kıstaslar ile izleyip aktarıyor. Bugün de, mevcut siyasi iktidar ile statükoyu korumaya çalışan kadim iktidar arasındaki güç mücadelesi, bir ölçüde bu iki iktidar kutbuna yakın medya organları aracılığıyla sürdürülüyor. AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana netleşen ve giderek de yoğunlaşan kutuplaşma nedeniyle, egemen medya organlarının büyük bir çoğunluğu, okurlarını doğru, çok yanlı, dengeli ve hızlı bir şekilde bilgilendirmektense, tuttuğu kutbun görüşlerini yaygınlaştırmaya ve doğrulamaya çalışıyor. Kısaca İnformation (haber)

LİBERATİON‘DA BİR SABAH YAZI İŞLERİ TOPLANTISI…

1972’den bu yana Fransa’nın en önemli gazetelerinden biri olan Libération’da 37 yılda çok şey değişti. Onlar da gazetecilik/habercilik yapıyor bizimkiler de. Sabah yapılan yazı işleri toplantısı bir gazetenin bir çok boyutunu anlatan bir ayna gibidir. Zamanda ve mekanda bazı kıyaslamalar… Geçtiğimiz hafta, ‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin bazı etkinliklerine katılmak için Paris’teydim. Benim Libération’daki şefim, Marc Sémo da, Mevsim nedeniyle, ‘Boğaziçi Devrimi’ başlıklı bir kitap yayınlamış. Kitabı gözden geçirirken anladım ki, yaklaşık 25 yıldır Libération’un Türkiye muhabirliğini yapıyorum. Bu nedenle de ne zaman Paris’e gitsem, gazeteye mutlaka uğrar, merkezde (Evet, ne de olsa ben taşra muhabiriyim) olup biteni öğrenmeye çalışırım. Bu kez sabah erken gittim ve yazı işleri toplantısına da katıldım. En son 4-5 yıl önce Libération’da bir yazı işleri toplantısına katıldığımı hatırlıyorum. Yaklaşık 1.5 saat sürdü ve ben bir sürü not aldım. Hem Libération’un geçmişteki yazı işleri t

GAZETECİ, NE POLİTİKACIDIR NE DE SAVCI

Askeriye haber üretip AKP karşıtı medyada yayınlatmış. İşin içine Güzin Abla bile girmiş.Medya, iki kutbun en bariz ideolojik çatışma platformu haline geldi. Artık gazeteler ve gazeteciler de çok siyasi, çok ideolojik. Halbuki… Star gazetesinin İnternet sitesinde 17 Kasım tarihli sayısında yayınlanan -‘Planlı Haberler’ Manşette- başlıklı haber tartışma yarattı. (http://www.stargazete.com/politika/-planli-haberler-mansette-haber-225897.htm). Gazete haberinin spotuna göre, ‘’Cunta, iktidar ve toplumla mücadele için haber üretmiş, yandaş medya manşet yapmış’’. Habere göre, ‘’2007 Bilgi Destek Planı’nda medyaya servis edilmesi istenen her haber, planın hazırlanmasından kısa bir süre sonra neredeyse plandaki başlıkla manşetlere çıkmış. Sonucu belli anketler de belli aralıklarla sayfalarda boy göstermiş’’. Haberde çeşitli somut örnekler de veriliyor. Meseleyi iki düzeyde ele almak mümkün: Siyasi ve teknik/mesleki. Siyasi açıdan bakıldığında öncelikle hatırlanması gereken, iktidarların h

BAŞKA BİR DERGİNİN FOTOGRAFLARI

Akşam gazetesinin sorusuna yanıt 16 Kasım 2009 Bizde röportaj denen söyleşi (İnterview), bir şahsın haber, yorum, fotograf ya da diğer gazetecilik türleriyle elde edemeyeceğiniz fikir, bilgi, görüşlerini alabilmek için karşılıklı soru-cevap ya da sohbet yöntemiyle gerçekleştirilen bir yazı türü… Söyleşi yapanın, amacına ulaşabilmesi için, gazetecilik tekniklerini kullanıp, mümkün olduğu kadar geniş ve derin bir hazırlık yapması durumunda ortaya iyi, yeni, farklı bir sonuç çıkabilir. Tartışılan vakada söyleşinin ana ilkelerinin neredeyse hiç birine riayet edilmemiş. Söyleşiyi yapan, gazeteci olmadığı için mesleki teknikleri kullanabilme yeteneğine sahip değil. Sorulara ve yanıtlara bakıldığında da, şimdiye kadar yayınlanmamış yeni bir bilgi, yaklaşım ya da fikir de yok. Fotograflar olmasa büyük bir ihtimalle kimse okumazdı bu söyleşiyi. Ya da bakmazdı… Gazetecilik-habercilik kamu alanının mecrası olmaktan çıktığından beri, herhangi bir kişi ya da olayı, yeni, ilginç, cazip kılmak

AKP’nin Ürkek Açılımı

Dicle Haber Ajansının sorusuna yanıt: 14 Kasım 2009 Kürt meselesinin TBMM çatısı altında tartışılması önemli ve anlamlı. Ne var ki AKP’nin hazırlıksız ve beceriksiz bir şekilde gündeme getirdiği Kürt meselesi vesilesiyle, CHP ve MHP’nin ırkçı-devletçi özelliklerinin bir kez daha ve bariz bir şekilde ortaya çıkmasının yanı sıra Türk resmi ideolojisinin yani Kemalizm görüntülü milliyetçi militarizmin saldırgan niteliği ve mevcut gücünün ortaya çıkması sağlanmış oldu. Sadece Batılı milletvekillerinin değil, Türk aydın ve yurttaş nufusunun önemli kesiminin Kürt meselesi konusunda hem ne kadar bilgisiz hem de –dolaylı olarak- ne kadar önyargılı olduğunu anladık. AKP kurmayları ise, ciddi, ayrıntılı, uzun vadeli bir planları olmadığı için, ayrıca belki de daha önemlisi, Kürt meselesini çözebilecek demokratik ve entelektüel birikim ve yeteneğe sahip olamadıkları için TBMM oturumunu muhalefetle uğraşma arenası haline getirdi. Kürt meselesini çözmek için sorunun köken, neden, tarihçe,

Mizah, siyasi bir araç değil midir?

Serdar Turgut gerçekten mizah mı yapıyor? Öyleyse bu mizah kimin mizahı? Ne taraftan kime vuruyor? Herkes gerzek bir tek Turgut ve 2-3 yandaşı mı anlıyor bu mizahı? Kadınları aşağılama ve şiddet ne zamandan beri mizah oldu acaba? Türk medyasının gevşeme/liberalleşme sürecinin Birikim kökenli Amerikan hayranı Beyaz Türk halkalarından biri olan Serdar Turgut, dağdan dönüş konusunda yazdığı bir yazıyla ortalığı karıştırdı. Yüksek düzeyde megalomanisiyle mizah yaptığını yazan Turgut, kırdığı potu düzeltme gayreti içindeyken, yazdıkça battı aslında pek farkında değil. Belli ki kendisi de rahatsız, gelen tepkilerden sonra kendini aklamaya çalışıyor. Çuvallıyor. Çünkü, mesela ‘seks köleliği’ konusunda çevir kazı yanmasın yapmaya çalışırken, ‘O benim değil, ben onun seks kölesi olmak istiyorum’ cümlesiyle, farkında değil herhalde, insanların esas olarak sekse değil köleliğe karşı çıktığını görmezden geliyor. Zaten ‘kölelik övgüsü’ egemenlerin sözlüğünde yer alır. Ezilenlerin değil. Bu